12.30 p.m

340 14 5
                                    

Yine sıkıcı bir sabahtı. Sanki bu sabah bir türlü geçmek bilmiyordu. Dışarıya bir göz gezdirdim. Ah doğru ya artık saatleri bile umursamadığımdan yine farketmemiştim öğlen olduğunu. Sanırım son iki yıldır annemle ikimiz yaşamaya başladığımızdan dolayı evde çok rahattım, her istediğimi yapabiliyordum.

Annem mutfaktan seslendi, yemezsen güçsüz düşersin, bütün güzelliğin kaybolur öğütlerine başlamıştı yine. Birbirimize olan sevgimiz sonsuzdu fakat her gün bir fikir uyuşmazlığı yaratıp tartışırdık. Her zamanki gibi onunla tartışmayacağıma söz vererek mutafağa yöneldim. Tartışacağımızı biliyordum. Tartışmasak bile yine o sorunlarını anlatacak, ben de kaldıramayacağımdan susmasını isteyecektim. Masaya oturmamla söylenmem bir oldu. Sevmediğimi bildiği hâlde yine ve yine soğan koymuştu yemeğin içine. O, yemeğin soğan koymadan tadının olmayacağını savunuyor, ben ise soğana olan nefretimi kusuyordum. Birden amerikan filmlerine özenmek istedim. Asılı duran ceketimi hırsla alıp kapıyı çarparak çıktım. Aynı katta oturduğumuz orta yaşlı bir adam sevgilimle kavga edip çıkmışım gibi beni süzüyordu. Bunu hissederek gülüyordum bir yandan. Dışarıya adım attığımda yavaşladım birden. Rüzgarın süzülüşünden, üniversiteli kızların giyinişinden yahut kafelerin sandalyelerinden onu anımsamayı istedim. Daha onu bir kez bile görmeden hafızamın en derinliklerine saklanmayı nasıl başarmıştı? Birisini unutabilmek için onu bir kez de olsa görmek gerekir değil mi? Evet, aklıma, hafızama, nereden,nasıl yerleştiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Her bakışımda gözlerim onu arıyordu ve bazen bunun farkında olmuyordum bile. Onu yedi aydır arıyordum. Onu bulduğum hâlde arıyordum. Hafızamın derinliklerinden çekip merkezine getirmem gerekti sadece. Umutsuzdum. Yüzü, görünüşü hakkında kafamda oluşan pek bir şey yoktu. Tek yetindiğim, hüzünlü bir gecenin ardından doğan güneşten güzel olan gülüşüydü.

Bunları düşünüp dururken parka geldiğimi farketmedim bile. Hava çok güzeldi bugün. Ne çok soğuk ne çok sıcak.Haliyle park biraz kalabalıktı. Güneş tam tepedeydi, gözlerime vuruyordu. Aceleyle çıktığımdan gözlüklerimi almak aklımın ucundan bile geçmemişti. Biraz yürüdükten sonra süs havuzunun yanına geldim. Neredeyse her gün gördüğüm klasik havuz bugün ayrı bir parlıyordu sanki. Fotoğrafını çekip kaydetmek geldi içimden. Aklıma bir kere takıldı ya, çekmeden asla gitmezdim tabi. Ne tesadüf geçen akşam fotoğraf makinemi çantamdan çıkarmayı unutmuşum ki duruyordu çantamda. Ufak bir tebessümle çıkarıp kameramı açtım ve makinemi kaldırarak çekmeye hazırlandım. Tam deklanşöre basıyorken genç bir çocuk atlayıverdi fotoğrafın ortasına. Ben de ani heyecanla bastım ve fotoğrafını çektim. Kameramı şaşkınlıkla indirirken etrafıma bakındım fakat göremedim bu çocuk ruhlu genci. Çektiğim fotoğrafı açtım, açtım ve şaşkınlığımla makineyi elimden düşürdüm.

 Çektiğim fotoğrafı açtım, açtım ve şaşkınlığımla makineyi elimden düşürdüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
dreamerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin