Hazırlanıp aşağı inmiştik. Kiraladığı bir arabayla gideceğimizi söylemişti. Nedenini sormadım. Bir soru sorarım da karşılığında bana cevaplayamayacağım bir soru sorar diye çekiniyordum hep. O yüzden hep bir şeyler soran o olurdu. Çok güzel giyinmişti fakat tarzıyla alakasız bir deri ceket ve şapka takmıştı. Ayrıca taktığı gözlüklerden yüzünü tam göremiyordum bile. Bunun da sebebini soramadım tabii. Fazla kalabalık olmayan, sessiz ve huzurlu bir ormanlık alana gelmiştik. Araba bizi bırakıp gittikten sonra Jimin üstündeki ceket, şapka ve gözlükleri hızlıca çıkarıp fırlattı. Bunalmışa benziyordu. Gülüp eğlenmeye başladı. Arabadaki bütün ciddiliği kaybolmuştu. Yine merak ettim, soramadım. Akşama kadar bir sürü fotoğraf çektik. Neyse ki benim fotoğraf makinemden çekiyorduk birbirimizi. Makine onun olsaydı asla çekmesine izin vermezdim beni, utanırdım. Bu sefer günün sonunda ayrılacağız diye üzülmeyecektim. Gece yanımda olacaktı çünkü.
Otele dönmüştük. Hiç uykum yoktu o yüzden uyumayacaktım. Ama onun uyumasını istedim çünkü uykuyu çok severdi. Bugün öğrenmiştim. Zaten dün sabaha kadar uyumamıştık. Bugün uyumasını istedim. Ben de oturdum sabaha kadar fotoğraflarımıza baktım, müzik dinledim. Sabaha karşı ben de dayanamayıp uyuyakalmışım koltukta. Kendi kendine bir sürü müzik çalmış telefonumdan. Uyuduğumu görmüş Jimin uyandığında ama uyandırmamış beni. Uykumu yeterince aldığımda kendim uyanmıştım. Tatlı bir sitemle neden uyandırmadın diye kızdım biraz ona. Aldırış etmedi. Hâlâ Eyfel Kulesi'ni görmeye gitmemiştik. Bugün gitmeyi teklif ettim. Bir planımız yoktu bugün. O da bunu teklif edecekmiş zaten. Hemen hazırlanmaya başladık. Giderken aynaya baktım da, ikimiz de harika görünüyorduk. Benim yarımdan fazlamı o tamamlıyordu. Tam kapıdan çıkarken gözlük, şapka ve deri ceketini yine giydi. Tam harika göründüğümüzü düşünürken yine bütün mükemmelliğini gizlemişti. Daha doğrusu gizlemeye çalışmıştı. Bilmiyordu ki ne kadar saklamaya çalışırsa çalışsın parlayan güzelliğini asla söndüremeyeceğini. Ben şaşkın şaşkın bakarken " Böyle kendimi kapatacaksam neden bu kadar hazırlandığımı düşünüyorsun değil mi? Sadece senin için, sadece senin aşkın için hazırlandım. Sana ait olan bir şeyin başkaları tarafından görülmesi hiç hoşuma gitmiyor. " dedi. Etkilenmiş gibi yaptım. İnanmamıştım, inanamamıştım çünkü kendini saklamasının sebebinin bu olduğuna.
Eyfel Kulesi'ni onunla birlikte izlemek. Aşk nedir bilmeyen ben, bu duyguyu kalbimin en derin yerinde hissediyordum. Her gün çıkmazlığında boğulduğum karanlık düşünceler onun sayesinde yanıma bile yaklaşamıyordu. Bir ara Eyfel Kulesi'ne baktığımı sanıyordum ki kaç dakikadır onu izliyormuşum. Utanarak kafamı çevirdim hemen. Farketmiş olmalı ki yine o meşhur yan gülüşünden attı. Eyfel Kulesi ile birlikte bir sürü fotoğrafını çektim onun. Amacım sadece fotoğraf çekmek değil, onun mükemmelliğini kaydetmek ve en özel hislerimi somutlaştırmaktı. Küçük bir çocuğun şeker aldığındaki mutluluğu gibi saftı benim duygularım da.
Bir yabancı arkamızdan anlamadığım bir kelimeyle bize seslendi. Jimin fazla telaşlandı sanki. Sonra dönerek kadınla konuşmaya başlayınca telaşı azalmıştı. Bir yer tarif etti sanırım kadına. Neden bu kadar korkmuştu anlam veremiyordum. Sonra otele dönmek istemediğimi, biraz daha gezmek istediğimi söyledim. Yakındaki bir lunaparka gidebileceğimizi söyledi. Filmlerde izlediğim ama bir türlü etkilenemediğim hayatı şuan yaşıyordum. Tek fark, şuan bu hayattan fazla etkileniyor olmamdı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Tekrardan yok olmuştum bu çocuk ruhlu gencin eşsizliğinde, gülüşünde, eğlenişinde.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.