Şirketi bulmuştuk. Polislerin arkasında, heyecanla yürüyordum şirkete doğru. Şirkete girdiğimizde herkes, bütün çalışanlar fazla ciddiydi. Fırtına sonrası sessizlik hakim olmuştu tüm şirkete. Çözmeye çalışıyordum sebebini. Polisler Jimin'i aradığını söylediler. Şirkettekiler Fransızca değil, İngilizce konuşuyorlardı. Anlayabiliyordum, Fransızca konuşulmadığı için rahatlamıştım. Sonra polisler Jimin'in yaptığı kahramanlığı anlattılar. Şirketteki herkes gözlerinde bir acı saklar gibi, donmuş bir şekilde sadece bize bakıyorlardı. Beş dakika boyunca bize bakmaya devam ettiler. Polisler neden cevap vermediklerini soruyorlardı şiddetle. Fakat hâlen ortalığa sessizlik hakimdi.
Dakikalarca bekleyişimizin sonunda arkadan bir kız bağırdı ağlamaklı ses tonuyla:
-O kaza geçirdi tamam mı? O kaza geçirdi! Ödülünü almaya gelirken kaza geçirdi! Aramıza döneceği bile belli değil! Size bunu normal bir şeymiş gibi söylememizi mi bekliyordunuz?
Belki bunları söyleyen kız bir silah değildi, ağzından çıkan cümleler de bir kurşun değildi, ama ben vurulan olmuştum. Bu sefer elimdekiler düşmemişti yalnızca, ben de düşmüştüm. Fazla kötü görünüyor olmalıydım ki, herkes benim başıma toplanmıştı. Kaskatı kesilmiştim. Hareket edemiyor, bir kelime dahi edemiyordum. Onunla tanıştığımdan beri ilk kez kafamdaki kötü düşüncelerle savaşamıyordum, ilk kez yenik düşüyordum. Artık her şeye pozitif bakıyordum değil mi? Söz vermiştik birbirimize bu konuda. Ayağa kalkmaya çalıştım. Onun yanına gitmeli, onun yakınında durmalı, pozitif hislerimi göndermeliydim ona. İki elimle söz verme hareketimizi yaptım bir yandan ağlarken.
Hastaneye vardığımızda koşarak Jimin'in odasının bulunduğu kata çıktım. Polisler de geliyordu arkamdan. Odanın kapısı kapılıydı. Kapının önünde durduğumda yine olumsuz düşünceler bulmayı başardı beni. Ya doktor kapıdan çıkar da, onun öldüğünü, hayata tutunamadığını söylerse? Buraya gelmiştim fakat bu negatiflikleri ona göndermek için değil, onun mücadelesine destek vermek için gelmiştim. O yüzden kendime gelmeye çalıştım, fotoğraflarımıza baktım biraz. Doktor çıktı sonra odadan. Dikkatle açıklamasını bekliyordum. Net bir şeyin belli olmadığını, durumunun kritik olduğunu söyledi. " Sabaha her şey belli olur, neyin ne olduğunu anlarız. " diye de ekledi. Ben gerçekten filmlerde izlediğim hayatı yaşıyordum ve fazla etkileniyordum bu hayattan. Fakat böylesine kötü etkileneceğim hiç aklıma gelmezdi.
09.30 a.m
Gece uyuyakalmıştım koridordaki koltukta. Uyandıktan sonra bir an nerede olduğumu anlayamadım. Hatırladıktan sonra yine üzerime büyük bir olumsuzluk çöktü. Düşürmedim kendimi onun için. Saatlerce kapının önünde dolandım durdum doktorun yapacağı açıklamayı beklerken. Ara sıra yenik düşüyordum bütün negatifliklere, ama sonra hemen toparlıyordum kendimi. Bir yandan ona güzel enerjiler göndermeye çalışıyordum, bir yandan dokunsalar ağlayacaktım belki de. Bir an doktorun söyleyeceklerini ya kaldıramazsam diye kaçıp hayatıma son vermeyi bile düşündüm. Ama ya doktordan duyacaklarım iyi şeylerse? Küçük bile olsa umutlarım vardı hâlâ. Onları tepemezdim. Saatlerce bekleyişimin sonunda doktor çıktı kapıdan. Yüzü gergin gibiydi. Bu, benim ondan binlerce kat fazla gerilmeme sebep oldu. Aklımı kaybetmişcesine zıplıyordum yerimde, anlamsız hareketler sergiliyordum korkudan. Yüzüm bir ağlamaklı oluyor, bir düzeliyordu. Sonunda durdurdu doktor beni. Sakinleşmemi ve dinlememi istedi. Başladı sözlerine. Hayati tehlikeyi atlattığını söyledi. Ağzımdan çıkan tek kelime " Ne? " oldu ve sevinçten kahkahalar atmaya başladım. Üstümden büyük bir yük kalkmış gibi rahat ve mutlu hissetmeye başladım. " Benim pozitif enerjimi aldı! Gönderdiğim bütün hisleri, bütün güçlerimi aldı! " diye bağırmaya başladım koridorda mutluluktan. " Fakat ... " diye devam etti doktor, duraksadım. Heyecanım, mutluluğum, sevincim, rahatlığım yok oluvermişti birden. Doktorun ciddiliği ve gerginliği geçmemişti. Söylemiyordu bir türlü. Ne olabilirdi ki? Ne olabilirdi en fazla? En kötü ne olabilirdi? Ölümden daha kötü ne olabilirdi? Derin bir nefes aldı doktor, " Fakat o, bir daha asla konuşamayacak, hastalığının da verdiği büyük etkiyle hiçbir zaman hareket edemeyecek. Yapabileceğimiz bir şey kalmadı, çok üzgünüm."