Yalnızca beni solu, yalnızca seni soluduğum gibi.

3.1K 226 147
                                    

Bu bölüm içerik açısından 13 yaş ve altı okuyucular için pek uygun değildir.

(Şimdi smut falan sanmayın yoksa söversiniz bana :))

+++

"Jongin odasındadır, oğlum."

Sehun buraya koşarak gelmişti. Yol boyu kafasında tonlarca senaryo üretmişti. Bunların aralarında elbette biraz edepsiz olanlarda yer alsa bile Sehun bu düşünceyi kafasından atmıştı. Ne yani Jongin'de onu mu seviyordu? Sehun hiç sanmıyordu.

Bayan Kim onun bu terlemiş ve yağmurdan dolayı hafif ıslanmış halini görünce hemen içeri alıp ısıtıcının önüne koymuştu genç oğlanı. Biraz sohbet etmişlerdi. Sehun, eskiden annesi gibi gördüğü bu kadını oldukça özlemişti bu yüzden onunla sohbet ediyordu. Aklı Jongin'de olsa ve elleri titrese bile sohbeti bölmemişti ki Bayan Kim asıl gelme amacını anımsayıp onu yukarıya yönlendirmişti.

Sehun ona selam verip hızla çıktı merdivenleri. Dizleri titreşiyordu. Kalbi ağzındaydı. Jongin'i biraz da olsa bekletmiş olmanın korkusunu yaşıyordu. Sonunda merdivenler bitmişti. Oradaydı işte, Jongin'in odasının kapısı oradaydı.

Sehun kapıyı tıkladı. Elbette artık eskisi gibi olmuşlardı ama Sehun bu odaya girmeyeli iki yıl kadar olmuştu. Bu yüzden gerginlik tüm vücudunda hakim bir duyguydu. Terleyen avuç içlerini pantolonuna silip beklemeye başladı. Birkaç saniye bekledi. Yutkundu, hiçbir ses yoktu. Sehun ürkekçe uzandı metal kulba. Kemiklo parmakları yılan misali sarıldı ve sıkıca kavradı demir parçasını.

Kapıyı usulca araladı. Kafasını usulca içeri soktu ancak kimse yoktu. Sehun kalp atışlarının vücudunu sarsışını hissetti. Gerilmekten bile yorulmuştu. Bir adımda içeri girip gözlerini etrafta dolaştırdı. Lacivert ve gri tonlarının ağırlıklı olduğu oda hala çok tanıdıktı ve buram buram Jongin kokuyordu. Sehun derince soluduğunun farkında bile değildi.

Jongin odada değildi. Neredeydi o zaman? Sehun omuzlarını düşürdü. Odaya tekrar göz attı. Değişen tek şey ders masasındaki kitaplardı. Her şey tam olarak aynı yerindeydi. Yatağın kenarında asılı Einstein karakalem portreleri bile. Jongin tam bir fizik dahisiydi. Çok zekiydi ve fiziği cidden seviyordu. Sehun onun bu konudaki keskin zihnine hayrandı.

Sehun, Jongin'i aramak için biraz bakındı. Tam arkasına döneceği sırada aniden belinde hissettiği güçlü kollar ve esnesindeki nefesle olduğu yerde sıçradı. Jongin buradaydı, tam arkadasında. Sehun soluklanmaya çalıştı. O kadar korkmuştu ki kalbi ağzında atıyordu.

Jongin, kolları arasındaki zayıf bedenin göğsünü döven güçlü kalp atışlarını hissederken fazla huzurluydu. Sehun'a sinirliydi ancak genç adamı görür görmez uçmuştu siniri. Kapının arkasında gizleniyordu. Asıl amacı Sehun odaya girdiği anda onu kolundan tuttuğu gibi kapı ile kendi arasına almaktı. Pekala işler buradan sonrasında erotikleşiyordu ama neyse.

Jongin bunun Sehun'un canını yakabileceğini ve zaten soğuk havadan gelen çocuğun buz gibi kapıya yaslanırsa hasta olabileceğini düşünmüş ve vazgeçmişti.

Sehun ensesinde hissettiği sıcak nefes ile ürperse bile kendini serbest bıraktı. Ağırlığı Jongin'in üzerindeydi şimdi. Jongin her zaman ondan daha kaslı ve güçlüydü. Aynı zamanda Sehun hep buz gibiyken Jongin'in vücudu güneş gibiydi, daima sıcaktı. Esmer teni ile güneşin oğluydu zaten Jongin. Sehun onun kavruk teninde yaşam hücrelerini bulmuştu.

"Seni odamda görmeyi o kadar özlemişim ki, seyre dalmışım. Meraklandırdıysam özür dilerim."

İç gıdıklayıcı ve fısıltılı olan o ton Sehun'un karnında kasılmalara sebep olmuştu. Aynı zamanda saçlarının hemen bitimindeki yerde hissettiği burun onu derince soluyorken konuşmak oldukça zordu. Jongin gözlerini yummuştu ve burnunu saçlarının arasında gezdiriyordu. Hafif rüzgarla karışan Sehun kokusu paha biçilmezdi. Sehun titriyordu ve bunu belli etmemeye çalışıyordu.

Yorgun Denizler Usanmış, Fırtınadan|| Sekai textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin