BÖLÜM 1: GELECEK

362 21 23
                                    


              🌤 GELECEK 🌤

Sesler geliyordu sanki, kuş cıvıltıları... Gözlerime de rahatsız edici bir ışık düşmüştü. Gözlerimi hafifçe araladım, güneş mi doğmuştu?

Evet, dünyanın güneşi doğmuştu ama benimkinin doğmasına daha yüz gün vardı.

Dün gece yüz gün sonrasında olacakları düşünmüş ve sabahın ilk ışıklarına değin uyuyamamıştım. Sonrasında göz kapaklarım uykunun ağırlığına yenilmiş, derin bir uykuya dalmıştım. Bu gece yine uzun zamandır gördüğüm rüyalardan birini görmüştüm. Uzun, sarı saçlarım esen rüzgârda dalgalanırken ben beyazlar içinde karşıma bakıp gülümsüyordum.

Ben ise bu olanca masum rüyadan garip bir şekilde korkuyordum. Hani rüyaların tersi çıkar derler ya, belki de Allah o gün neler yapacağımı bildiği için olacakları bana göstermeye çalışıyordu. Bu düşünce daha da korkmamı sağlarken bu fikrin saçmalığını anlamam birkaç dakikamı almıştı.

Hem ben kendimce o gün iyi birşey yapacaktım, kendi hayatımı kurtaracaktım. Allah beni bunun için neden cezalandırmak isterdi ki?

Saçma düşüncelerden kurtulup yataktan kalktım, saate baktığımda on biri geçtiğini gördüm. Çok geç uyanmıştım, normalde böyle hep geç uyanan biri değilimdir ama bu gün gece uyuyamadığımdan bu kadar geç bir saate kalmıştım.

Hemen banyoma girip hızlı bir duş aldım ve banyodan havluyla çıkarak doladımın önüne geçtim. Büyük, sürgülü kapağını açtıktan sonra içinden bir kot etek ve spor bir gömlek çıkararak giyindim. Saçlarımı kuruttuktan sonra tarayarak salık bıraktım. Ayaklarıma beyaz spor ayakkabıları geçirip, telefonumu da aldıktan sonra aşağı indim.

Evdekiler, çoktan kahvaltılarını yapmış olmalılardı. Her sabah saat sekizde kahvaltı hazır olur ve herkes aynı masaya oturup hep birlikte kahvaltı edilirdi. Kahvaltıya gelmeyen için ayrı bir sofra hazırlanmaz, ne yiyecekse kendisi mutfakta hazırlayıp yemek durumundaydı. Başlarda bu durum fazla zorlama ve saçma olduğunu düşünsem de şimdi aslında insan bünyesini disipline ettiğini ve sabah erken kalkmaya vesile olduğunu anlıyordum.

Tabi bu durum haftanın altı günü için geçerliydi. Pazar günleri herkes istediği vakitte kalkar, istediği zaman kahvaltısını yapardı. Yalan yok, bu evde hiçbir şeyi sevmiyorum desem de aslında Pazar günlerini çok severdim, özellikle de öğleden sonraları ailecek yaptığımız mangal keyfini. Babam ve Talat amca çok iyi anlaşırlardı her konu da. Ayrıca ikisi de bana çok düşkündü, sanırım tek anlaşamadıkları nokta beni paylaşamamalarıydı.

İkisi birlikte mangalla uğraşırken annemle Seçil teyze de bahçedeki masayı hazırlarlardı. Pazar günleri evde, çalışan hiçbir yardımcı bulunmazdı. Evde yatılı olarak kalan Naran abla ve kızı Naz da Pazar günleri izinliydiler, pazar günleri evde olmazlardı.

Fakat bugün pazar değildi ve benim çoktan kalkmış olmam gerekiyordu. Kahvaltıya bir hayli geç kaldığım için kahvaltımı kendim hazırlamak durumundaydım. Gerçi bu saatte kahvaltı edilir mi o da tartışılır.

Zemin kattaki geniş salonda kimseyi göremedim ama arka bahçeden annemlerin gülüşme seslerini duyuyordum. Direkt mutfağa yönelerek önce bir şeyler atıştırmaya karar verdim. En azından kendime bir sandviç yapabilirdim, aksi takdirde titiz mükemmelliyetçiliğim nedeniyle bir kahvaltı masası hazırlamak hayli uzun sürebilirdi.

Mutfağa girdiğimde içeride Naran abla şık fincanlara çay doldurmakla meşguldü. Gülümseyerek  " Günaydın, Naran abla," dedim.

Elindeki çaydanlığı bırakarak bana doğru döndü, hafif bir tebessümle "Ah, uyandın mı kızım?"

GÜNEŞİN DOĞUŞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin