⛅ KÂBUS⛅İçimdeki kasvet bütünüyle içimi kaplamıştı. İyi düşünemiyordum. Kalbim kasılıyor, sanki istemediği bir şeye zorlanıyormuş gibi atmayı reddediyordu. Kalbimi yaşamsal faaliyetinden alıkoyan o cümleleri duyduktan sonra bir şeyler zırvalayıp yukarı, odama çıkmış ve kendimi yatağıma atmıştım. Büyük ihtimalle aşağıdakilerin çoğunluğu sözlüm geleceği için sevinip heyecanlandığımı düşünüyorlardı. Bense ağlamak istiyor fakat ağlayamıyordum.
Geliyordu.
O geliyordu, başlarda bana kin dolu gözlerle bakan sonra sanki ben hiç yokmuşum gibi davranan, kendime inancımı paramparça eden kişi...
Benan.
Onun gelişinin beni etkilememesi gerekirdi, o nasıl ki beni umursamıyorsa ben de onu umursammamalıydım. Ama elimde değildi, umursuyordum. Fakat umursadığım o değil, bana her değdiğinde sanki vebaya tutulmuş bir canlıymışım gibi benden kaçarsasına uzaklaşan bakışlarıydı umursadığım.
En son ne zaman görmüştüm onu? İki yıl önce? Yoksa iki buçuk muydu? Belki de daha fazlasıydı, saymamıştım. Her ne kadar bu durumdan kurtulmak istesem de onunla yüzleşmekten hep kaçmıştım. Belki de gururuma yedirememiştim o bakışları. Çevremdeki herkes tarafından bu kadar sevilip değer görürken o kalıbına sığmayan kendini beğenmişliğiyle Benan'ın o bakışlarını kaldıramamıştı benliğim.
Ne kadar onu önemsemediğimi kendime kanıtlamaya çalışsam da aslında kendimi kandırdığımı, çevremdeki herşeye olduğu gibi buna da kayıtsız kalamadığımı fark ediyordum. Ben onun gibi umursamaz değildim, onun gibi olamazdım.
Bugün aldığım kararla önümüzdeki üç ay içinde ek olarak yapacağım bir şey varsa o da Benan'ın beni önemsemesini sağlamak olacaktı, ben öylesine biri değildim ve beni hiç yokmuşum gibi yok sayamazdı. Nasıl ki ben hiç kimseyi yok saymayıp herkese hak ettiği ölçüde bir değer biçiyorsam, o da öyle yapmalıydı. Her insanın bir değeri vardı. Şu an dünyada en azılı katiller bile bir insan olarak hak ettiği şekilde değer görüp ona göre yargılanıyorsa benim de gözündeki kıymetime göre değer görmem, olması gerekendi.
Üstelik biz Benan'la düşman değil, bilhassa aynı yolun yolcusuyduk. Ben nasıl ki bu evliliğe sonuna kadar karşı çıkıyorsam onun da bunu istemediği aşikârdı. Gerçi sözlü olarak bu evliliği istemediğini söylediğine hiç denk gelmemiştim ama gözlerimizin kesiştiği, o bana yüzünü dönmeden önceki kısacık anda bile gözlerindeki direnişleri, olmazları görüyordum.
O da istemiyordu, biliyordum. Ben de bundan cesaret alarak ona üç ay sonrası için yaptığım planları paylaşıp belki ondan yardım bile alabilirdim.
Ben içimdeki muhasebede boğulmuşken birden odamın kapısının açılmasıyla irkilip uzandığım yatağımdan doğruldum.
Başımı kapıya çevirdiğimde gelenin öfkeli bir Nazlı olduğunu fark ettim. Anlaşılan bugün olanları unutmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞİN DOĞUŞU
General Fiction"Her güneş bir gün doğar." Herkesin bir yıldızı vardır. Dünya'nın yıldızı güneş, Mecnun'un Leyla, Mevlana'nın Şems, gülün bülbül, toprağın su. Şara ise sevdiği adamın yıldızı olmayı dilerken unuttuğu bir şey vardır: Herkesin tek bir yıldızı varken h...