Tanışma Vakti

87 4 1
                                    

Tanışma vakti geldi. Sonunda cesaretimi toplayıp konuşacaktım. Bu gerçekten de çok heyecan vericiydi.

Okula gitmek için hazırlandım. Kendime bugün için çok özen gösterdim. Üstümü giyindim. Artık hazırdım. Yola çıktım.Gerçekten hiçbir şey yetmiyormuş gibi bir de trafik. Bu beni bitirecekti. Zaten yeterince stresliydim.

Adım adım ilerleyen serviste çok eğlenceli öğrenciler vardı. Muhabbet etmeye başladık. Bu konuşmalar beni rahatlattı,sıkışık trafiği unutturdu.

Artık okuldaydım. Heyecandan kalbim duracaktı. Onunla konuşacağım aklıma geldikçe kendimi çok iyi hissediyordum. Ne söyleyeceğimi düşünmeye başladım. Ne deseem? Ne deseeem ? Buldum ! Nasıl konu açacağımı buldum. Sınıfa girer girmez - tabi o da geldiyse - onun yakınlarında bir yerde oturacaktım. Günaydın diyecektim. İşte tam da bu ! Günaydın (!) Hem samimi, hem de yeni biriyle tanışmak için en kestirme cümle.

                        ***

Herşey planladığım gibi gelişecekti. Bundan emindim. Öyle olmalıydı. Çünkü böylesi çok daha güzel olacaktı.

Sınıfa girdiğimde şansıma o da gelmişti. Ve arkasındaki sıra boştu. Sınıfa girdim,çantamı masaya bıraktım ve gizemlinin yanına yaklaştım. Cesaretimi topladım ve;

- "Günaydın !"

- "Günaydın"

O anda ses tonu bana o kadar güzel gelmişti ki!Çok yumuşak ve saf bir sesti bu.

- "Biz tanışmamıştık sanırım. Ben Aycan." O sırada samimi bir şekilde gülümseyerek elimi uzattım.

- "Ah, evet tanışamadık. Ben D." Tokalaştık.

- "İsmin ne kadar güzel !" Dedim şaşkın ve oldukça samimi bir ifadeyle.

- "Teşekkür ederim"Diye cevapladı mahcup ve biraz utangaç bir tavırla.

- "Peki ya adının anlamı ne?Gerçekten çok şanslısın. Biliyorsun değil mi ?"

- "Güçlü,kuvvetli ve zirve demek. Neden şanslıyım bakalım?" Dedi sorgularcasına. Acaba adı kadar kuvvetli miydi? Hem bedeni,hem de duyguları...

-"Söylemesi çok güzel olsa gerek."

-"Aynen öyle. İsmimi seviyorum."

-"Öyle mi (!) Buna sevindim."

Söyleyecek daha fazla bir şey bulamıyordum. Acil yardım lazımdı, hem de çok acil (!)

İşte buldum !

O sırada D. ile göz göze geldim ve;

- "Günlerdir hiç konuştuğunu duymadım. Neden bu kadar suskunsun ?"

-"..." Biraz düşündü. Tam cevap veriyor diye heyecanlandığım anda,

-"Hadi, herkes yerlerine!! " diye bir ses duydum. Başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü. Başımı sola doğru çevirdiğimde Fizik öğretmenimizle göz göze geldim. Bir yandan da içimden ;

"Kahretsin neden şimdi ?! Neden 2 dakika sonra değil de şimdi?! "diye geçirdim.

Ben ve D. birbirimize bakakaldık. Kalp atışlarımı kulağımda duyabiliyordum. O anda içimdeki ses bana gerçekten de ondan hoşlandığımı hissettirdi. Çok değişikti. Aynı zamanda da korkunç.

Ani bir hareketle yerime geçtim. Aynı zamanda hala olayın şokundaydım. Ona bakakalmamı gerektirecek ne vardı ki onda ? Acaba o da benim için aynı şeyleri düşünüyor muydu? O an içimden yalnızca ağlamak geçiyordu,hüngür hüngür ağlamak.

O sırada aşkın ne olduğunu çözmeye çalışıyordum,kendimce. Bence aşk tıpkı çekirdekli manalina gibi bir duyguydu. Küçük küçük ama çok fazla parçanın birleşmesinden oluşuyor. Dışındaki beyaz lifleri aynı yakınlarının fikirleri gibi. Her yanını sarıyor. Ayıklamak çok zor olsa gerek. Madalina oldukça faydalı, ama içindeki çekirdekler onu sinir bozucu kılıyor. Bir sürü çekirdek. Hepsi de aşkın yaşattığı zorluklar gibi. Oluşan pürüzler gibi. Sıkıntı yaratıyor.

Çiğnemeye çalışırsın. Ama canın acır. Zarar gören yine sen olursun.

Çıkartsan ağzından, hepsi bir yana dağılır. Bir daha toparlayamazsın.

En iyisi o mandalinayı hiçbir zaman yememek. Tadına bakmamak. Mümkünse o vitaminli meyveden,çekirdeklerinden ve her yanını saran liflerinden mahrum kalmak. Aşktan uzak durmak. Eksik olsun ne kaybedersin ?

Hem de, ben mandalina sevmem ki (!)

Bayım Sizi Hangi Ressam Çizdi ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin