13 Ocak 1908

29 2 0
                                    


Onu bulan, Clarence Bemis oldu. Bu sabah erken saatlerde, kızımın babasının peşinden gitmek için yatağından çıkmasının üzerinden neredeyse yirmi dört saat geçtikten sonra.

Üç adam- Clarence, Martin ve Lucius- bu sabah saat sekizi geçerken karlar içinde eve girdiklerinde, yüzlerindeki ifadeden neler olduğunu anladım. Onları kovmak, kapıyı sürgülemek ve bir hata olduğunu söylemek istemiştim. Aramaya devam etmeleri gerekiyordu; bana küçük kızımı sağılıklı ve canlı bir halde geri getirmeden duramazlardı.

O anda üçünden de nefret ettim. Clarence iş tulumunu giymişti, saçları çok uzun ve karışıktı,ayrıca üzerine viski kokusu sinmişti. Lucius'un her zaman ki ağırbaşlı ifadesi vardı; şık ayakkabılar giymiş ve bıyığına dikkatle şekil vermişti. Topallayan Martin ise omuzları düşmüş,acınası ve mahvolmuş bir haldeydi.

Defolun demek istedim. Evimden çıkıp gidin.

Zamanı geri almak, Gertie'yi tekrar örtülerin altında, kollarımın arasında sıcacık tutmak istiyordum.

Martin elimi tutarak "onu bulduk" dedi. Çığlık atacağımı düşünerek ağzımı örttüm ama tek bir ses dahi çıkaramadım. Altı tane göz, üzgün bir ifadeyle bana bakıyordu.

                                                                *************

Bemis'lerin arazisinin doğusunda, en uç tarafta yıllar önce kurumuş olan eski bir kuyu vardır. Teyzemle bir kez oraya gittiğimizi hatırlıyorum. Kuyunun içine taş atıp çıkardıkları sesi dinlemiştik. 

"Sence ne kadar derin?" diye sormuştum teyzeme.

Teyzem gülümsemişti. "Belki dünyanın öbür ucuna kadar gidiyordur."

"İmkansız bu" demiştim ona. 

Görmek için çaresizce daha da eğilmiştim,ancak teyzem elbisemi kavrayarak beni geri çekmişti. "Dikkatli ol, Sara. Kuyu her nereye gidiyorsa, orasının bulunmak isteyeceğin bir yer olduğunu sanmıyorum."

                                                                  *******

Clarence, Gertie'nin kuyunun dibinde kıvrılarak yattığını söyledi.  Öyle tatlı görünüyormuş ki, yeni uykuya dalmış gibi bir hali varmış.

"Hiç acı çekmemiş" dedi Lucius. Dediklerine göre, Jemeriah Bemis beline bir ip bağlayarak kuyudan aşağı inmiş. Gözlerimi kapattım ve kızımın o küçük bedeninin karanlığın içinde yukarı taşınırken kuyunun duvarlarına çarptığını hayal etmemeye çalıştım.

"Anında ölmüş" dedi Lucius, bunun beni rahatlatması gerekiyormuş gibi. Ama hiç de rahatlatmıyor. Çünkü bir zamanlar o kuyunun dibine fırlattığım taşları ve dibe vurmalarının ne kadar uzun sürdüğünü düşünmekten kendimi alamıyorum. Düşmenin nasıl bir şey olduğunu hayal edebiliyorum. Çevremde halka şeklinde dizilmiş taşlarla karanlığa doğru sonu gelmez bir şekilde düşmenin ne demek olduğunu biliyorum.

Öbür Taraftan ZiyaretçilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin