Büyük evin kapısını açtığımda içeride kimse olmadığını gördüm. Yorgunluktan kapanmak üzere olan gözlerimi açık tutmakta zorlanıyordum. Verandadaki koltuğa oturdum. Ellerimi başımın arasına alıp dirseklerimi dizlerime koydum. "Adriana iyi misin?"diye sordu lily. Başımı kaldırıp ona baktım. Etraf aşorı derecede dönüyordu. "Hayır"dedim kısaca. Lily bir o yana bir bu yana gidip gelirken başım daha da ağırıyordu. "Lily bence biraz otur"dedim. Dediğimi ikiletmedi ve yanıma oturdu. Bana saatler gibi gen süreden sonra Khairon'un boğazını temizlemesiyle başımı kaldırdım. "Khairon bu at adam mı?"diye sordu Lily. Biraz korkmuşa benziyordu. "Merak etme o canavarlar gibi değil o bir sentor"dedim güven verircesine. Khairon bize anlamaz gözlerle bakıyordu. "Dilimizi bilmiyor mu?"diye sordu Khairon. "Hayır. Sadece Türkçe konuşabiliyor."dedim. "Adriana baban bana bir mesaj gönderdi"dedi endişeyle Khairon. "Hayır. Hayır. Hayır. Ondan hiçbir şey duymak istemiyorum!"dedim sinirle. "Benim burada olmamın tek sebebi Lily. Bu küçük kız olmasaydı ben burda olmazdım. Ve işim bittiğinde gideceğim. Sadece buraya durumu anlatmak için geldim."dedim. "Ama televizyondaki haberleri gördün değil mi?"diyesordu Khairon. "Baban işte bu yüzden seninle konuşmak istiyor"diye ekledi. Başımı onaylarcasına salladım. "Ne zaman?"diye sordum. "Şimdi."dedi kısaca. Lily'yi işaret ederek "peki ya o"dedim. "Birkaç saatlik anlaşabiliriz"dedi Khairon. "Lily, benim birkaç dakikalık işim var. Sen Khairon ile kal."dedim Lily'ye önce bana garip garip baktı. Sonra istemeyerek kafasını evet anlamında salladı. Ayağa kalktım ve yer altına gölge yolculuğu yaptım. Yorgundum. Hemde iki kat daha fazla yorgun. Ama yer altı gücümü toplamama yardım etti. Yorgunluğum yok oluncaya kadar olduğum yerde bekledim. Ardından saraya girdim. Direk taht odasına gittim. Babam tahtında oturmuş birşeyler düşünüyordu. "Adriana, seninle şu sabahki haberler hakkında konuşmamız lazım."dedi. Cevap vermedim. "Bu sabah olanlar. Sen iki gün önce bana öfkelendin diye oldu. Öfke seni zayıf düşürür. Bu da içindeki canavarı güçlendirir."dedi yavaşça. Canavar. İçimde. Benim içimde. "Nasıl?"diye sorabildim sadece. Donup kalmıştım. "Zeusun şimşeği sadece hafızanı geri getirmedi. Aynı zamanda içinde uyuyan canavarı uyandırdı. Tartarus çocuklarında, yani Adrian ve senin içinde benden bir parça var. Bu parça benim ölüm tanrısı olmamdan kaynaklanan birşey. Her öfkelendiğinde, yani zayıf düştüğünde, uyanan canavar kontrolü ele almaya çalışacak. Bu sabahki sadece başlangıçtı. Sen her öfkelendiğinde içindeki canavar ortaya çıkacak ve seni yok etmeye zorlayacak."diye açıkladı. "Buna bi çare var mı? Yani canavarı uyutabilecek birşey?"dedim umutla. Ama o başını olumsuz anlamda salladı. "Uyutamayız. Ama yatıştırabiliriz. Bir taş var. Sihirli bir enerji yayarak sahibinin sakinleşmesini sağlıyor. Elimde olsa o taşı alırdım ama başka birinin elinde. Bir melezin. Ama bu melez nerde bilmiyorum."dedi. Dediklerini sindirmeye çalıştım. Bir süre ikimiz de sesiz kaldık. "Tamam. Peki ya taş olmazsa."dedim sakince. "O da olur ama taşın sende olması daha güvenli."dedi. "Bana güvenmediğin belli."dedim. "Bana kızgın olduğunu-"babamın sözünü kestim. "Sana kızgın değilim. Senden nefret ediyorum! sadece hayatımdan uzak durmanı istiyorum. Geçmişte olduğu gibi gelecekte de hayatımı mahvetmeni istemiyorum."dedim sakin kalmaya çalışarak. Ardından gölgelere karıştım. Gölgelerden çıktığımda sakin bir şekilde Büyük eve ilerledim. İçeriden gülüşmeler geliyordu. Kapıyı açtım ve Leo'nun ateşle Lily'ye birkaç hareket yaptığını gördüm. Khairon ise Bay D. İle kart oynuyordu. kapıyı açınca hepsi bana döndü. "Ah şu veletler! Saygı nedir bilmezler"gibi birşey mırıldandı. Lily koşarak yanıma geldi ve bana sarıldı. Saat iyice geç olmuştu. Birden içeri bir kız daldı. Bay D. İç çekti ve oyununa geri döndü. "Khairon büyüyü buldum!"dedi heyecanla. "Ne büyüsü?"diye sordum. "Konuşma ve anlam. Küçük kızın bizim dilimizde konuşmasını ve bizi anlamasını sağlayacak bir büyü"diye açıkladı kız. "Tamam. Hadi başla"dedi Khairon ayağa kalkarken. Büyücü kız birkaç birşey söyledi ve bir sis oluşturdu. Ardından bu sisi Lily'nin ağızından içeri gönderdi. "Tamamdır"dedi büyücü kız neşeyle. "Bu da neydi"dedi Lily herkesin anlayacağı dilde. Ben ise çok yorgundum. "Hadi gidip yatalım"dedim. Ardından Lily'nin elinden tutup onu Hades kulübesine götürdüm. "Nereye gittin?"diye sordu. "Yer altına"dedim sadece. Küçük kızın gözleri büyüdü. "Sorularını yarına sakla. Şimdi ikimizinde uyumamız gerekiyor"dedim. Hızlıca Hades kulübesine girdim. Alt kattan pijamalarımı giydim ve tekrar yukarı çıktım. Lily de üzerini değiştirmişti. Ona duvar kenarındaki yatağı işaret ettim. Hemen gidip yattı. Ben de onun önündeki yatağa yattım. "İyi geceler"dedi. "Sanada"dedim. Hala aklımda dün gördüğüm rüya vardı. Nico'nun yaptıkları. Bunları düşünerek uykuya daldım. Bu seferki rüyamda yüzü gözükmeyen biri vardı. "Sana hala yalan söylüyorlar,Adriana. Gerçekleri bilmek istiyorson bugün kahvaltıdan sonra ormana gel. Ben seni bulurum."dedi. Yüzü görünmeyen çocuğa doğru ilerledim. Elim çocuğun omzuna deymesiyle çocuk irkildi. Hızlı hareketlerle onu kendime çevirdim. Tam yüzünü görücekken rüya bitti. Hızla yataktan kalktım. Hala geceydi. Kapıda bana bakan bir çift göz gördüm. Şaşkınlıkla bana bakıyordu. O siyah gözleri nerde görsem tanırım. Yataktan kalktım ve yavaş adımlarla beni izleyen kişiye yaklaştım. Hala beni izliyordu. Ardından sıkıca sarıldım. O ise biraz şaşırmıştı. Ama sonradan toparlayıp o da bana sarıldı. Sıcak kurabiye gibi kokuyordu. "Uzun zaman oldu Nico"dedim. "Bana sonsuzluk gibi geldi"dedi. Elimle arka yatakta yatan Lily'yi işaret ettim. Ardından Nico'yu dışarı sürükledim. Ardımdan kapıyı kapattım. Yavaş yavaş yürümeye başladık. Denize varana kadar ne o konuştu ne de ben. Sahile oturduk. "Seni rüyamda gördüm. Kalabalık bir yerde birini arıyordun. Uzun siyah saçlı bir kızın omzuna elini koydun. Kız yüzünü sana dönünce de hiçbir şey demeden gittim"dedim. Ay ışığı denize yansıyordu. "Seni arıyordum. Zeus la olan savaşından sonra baban Khairon'a, bana ve Adiran'a senin hayatta olduğunu ama yaşam enerjinin giderek düştüğünü söyledi. Ama birkaç gün önce Khairon Tartarus ile bir iris mesajında görüşürken duydum. Senin uyandığını ve saraydan kaçtığını. Ben de olabileceğin yerlerde seni arıyordum"dedi gözlerini ufka dikmiş bağdaş kurmuş bir şekilde otururken. "Neden saraydan kaçtın?"diye sordu Nico kısa bir sessizliğin ardından. "Kavga ettik."dedim kısaca. Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Kumların üzerine uzandım. Nico da yanıma uzandı. Gözlerim kapanana kadar yıldızları izledim. Yıldızlara daha önce hiç bu kadar dikkatli bakmamıştım. Odaklanınca daha doğrusu odaklanmaya çalışınca elinde ok ve yay ile koşan bir kız çocuğu gördüm. Bob bu kızdan bahsetmişti. geçmişi düşündüm. Çocukluğumu, uyuyarak geçirdiğim yılaları ve şimdiki zamanı. Gözlerim kapanmak üzereydi. Nico'ya döndüm. Saçları kumlara yayılmıştı. Gözleri kapalıydı ve nefes alış verişi yavaşlığı uyuduğunu belli ediyordu. Ve gerçeği söylemek gerekirse uyurken çok şirin gözüküyordu. Elimi yavaşça Nico'nun saçlarına uzattım. Tam elim saçlarına değecekken elim saçlarının içinden geçti. Panikledim. Hızla ayağa kalktım. Ellerim yavaş yavaş saydamlaşıyordu. Uçmayı denedim yerden birkaç metre yükselince birden kendimi başka bir yerde buldum. Etrafta kimse gözüküyordu. Toprak yerine siyah kum vardı ve çöl gibi, görünen her yerde siyah kum vardı. Kaç saat geçtiğini bilmiyorum ama uzun zamandır yürüyorum. Ve düşünüyorum. Bu lanet yere nasıl düştüğümü! Bir tepenin ardında bi ışık gördüm. Daha da yaklaşınca ışığın bir binadan çıktığını gördüm. Daha fazla dayanamazdım. Yorgunluk ve uykusuzluk beni bitiriyordu. Yere oturdum. Daha birkaç saniye geçmeden birkaç kükreme ve ayak sesi duydum. Yorgunluğa rağmen ayağa kalktım ve seslerin geldiği yöne döndüm ve başımın büyük bir belada olduğunu gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKURU'UN KIZI: YENİ BİR BAŞLANGIÇ
FanfictionGeçmişi hatırlaması yeterince kötüyken bir de hatırladığı için lanetlendi. Yolun sonunda. Eğer gerektiği zamanda saldırıya geçmezse herşeyi elinden alınacak: ailesi, arkadaşları ve sevdiği. Ama şimdi onun kaderle bir randevusu var.