UNUTULMUŞLAR ŞEHRİ

215 11 0
                                    

      koca bir canavar ordusu. Daha kötüsü benim şimdiye kadar bu canavarların hiçbirini görmemiş olmam. Birkaç kilometre aşağıda toplanmış ordu, bana doğru yürüyordu. İçimden kendime söverken bir yandan da orduyu izliyordu. Bir canavar benim olduğum tarafı göstererek birşeyler dedi. Ardından ordu koşarak benim olduğum tarafa yöneldiler. "Bizden saklanamazsın melez"dedi biri. Ben ise son sürat ılerideki ışık kaynağına doğru koşuyordum. Ve en kötüsü ayağım kumlara batıyordu. Çok geçmeden korktuğum başıma geldi, tökezledim ve yere düştüm. Birkaç metre arka da olan ordu bana daha da yaklaştı. Hemen ayağa kalkıp kaçmaya çalıştım ama tekrar düştüm. Artık etrafımı sarmış olan canavar ordusu bana bakıyordu. Biri gelip koluma yapıştı ve beni ayağa kaldırdı. "Seni buralarda hiç görmedim, yeni misin?"diye sordu beni tutan. "Evet. Ama merak etmeyin kalıcı değilim"dedim sinirle. Canavar pis pis sırıttı "o zaman Unutulmuşlar Şehrine hoşgeldin. Ama ne yazık ki kalıcısın. Çünkü buradan çıkış yok"dedi. Canavarın dediklerine aldırmadan debelenmeye başladım. "Asi kız"diye homurdandı beni tutan. Daha da çon havaya kaldırdı. "Bu kıza ne yapmayı önerirsiniz çocuklar"diye vağırdı  "Şuna bakın, kanatları var!"dedi biri. "Hadi keselim!"dedi başka biri. Hepsinden onaylayan sesler çıkardılar. "Hey hey hey. Orda durun. Siz kendi yolunuza ben kendi yoluma."dedim kolumu çirkin yaratıktan kurtarmaya çalışırken. "Bence onu saraya götürelim. Efendimiz onunla ne yapacağını bilir."dedi başka biri. "Peh! Sarayda yapacağımız da aynı, burada yapacağımız da aynı. Boşuna yerleri pis melez kanıyla kirletmeyeli"dedi arkalardan biri. Bazıları onaylayan mırıltılar çıkardı. "Bırakın da gideyim sizi lanet yaratıklar."dedim öfkeden kudurmuş bir halde. Giderek etraf karmaya başladı. Birden kendimi izlemeye başladım. Herşey çok çabuk gelişti. Beni tutan adamın eline kılıcımı sapaldım ve kurtuldum. Önüme gelene kılıcımı savruyordum. Aynı vahşi bir hayvan gibi. Geçen gece tartarusun dedikleri aklıma geldi. Öfkelenince kendini kaybetmek ile ilgili söyledikleri. Belkide böyle giderse kurtulabilirim. Ama son anda uçarak kaçacağım sırada biri beni ayak bileğimden yakaladı. "Size söylemiştim! Önce kanatlarını keselim."dedi. Ardından beni iki eliyle tuttu ve yere koyup üstüme ayağını koydu. Ben ise o sırada bağırıp etrafa tekmeler savuruyordum. Biri iki kanadımı da tuttu. Soğuk metalin tenime değişini hissettim ve ardından gelen büyük acıyı. Belkide bu kadardır. Belki de yolun sonundayımdır.  Katlanılmaz acıdan dolayı bilincim yavaş yavaş kapanırken uzaktan bir ses duydum. "Sizi ahmaklar! Prensesimi öldürmeye mi çalışıyorsunuz!"dedi biri. Sesi hiç de canavarların ki gibi çıkmıyordu. Daha çok benim yaşlarımda biri gibiydi. Ve tuhaf olan sesin çok tanıdık olmasıydı. Çok geçmedi ve bilincim kapandı.

//NİCO//
        Sabahın ilk ışıklarının yüzüme vurmasıyla uyandım. Dün akşam Adriana ile sahilde uyumuştuk. Uzun zaman sonra yine onun yamurdan sonra ıslanan toprak gibi kokan kokusunu içime çekmiştim. Ama uyandığımda ilk farkettiğim şey Adriana'nın yanımda olamayışıydı. Hızla kafamı kaldırıp etrafa bakındım. Hiç kimse yoktu. Belki de gece kulübeye gitmişti. Yattığım yerden kalktım. Daha birkaç adım atmıştım ki burnuma ıslak birşey damladı. Tanıdık metalik kokuyu duyunca kızla başımı kaldırdım ve havaya baktım. Gökten bana doğru düşen birşey vardı. Daha doğrusu biri. Ama daha o kucağıma düşmeden önce biraz daha o sıvıdan damladı. Eğer bir milim bile kımıldasaymışım onu tutamaya bilirdim. Kucağıma düşünce o tanıdık metalik koku etrafımı sardı. Ellerimden ve kollarımdan damlayan sıvıyı umursamadan kulağımdaki kişiye hayretler içerisinde baktım. Daha dün akşam sapasağlam olan ama şimdi kollarımın arasında kanlar içinde yatan Adriana'ya baktım. Ne olmuştu da bu hale gelmişti. Koşarak kamp alanına girdim. Daha yeni yeni uyanmaya başlayan kampçılar şaşkınlıkla bana bakıyordu. Ben ise revire yaklaşırken avazım çıktığı kadar bağırıyordum "Will! Nerdesin seni lanet olası!". Hızla revirin kapısından girdim. Daha yeni yeni elinde kahvesiyel  uyanmaya çalışan Will'in yanına gittim. Bir bana bir de kollarımda kanlar içerisinde yatan Adriana'ya bakıyordu. "Hemen onu şurdaki yatağa yatır. Ama yüz üstü."dedi elindeki bardağı bırakırken. Hemen dediğini yapıp Adriana'yı yatağa yatırdım. Will elinde birkaç sargı bezi işe yanımıza geldi. Ardından biri kız biri erkek iki kişi de elllerinde malzemelerle yanımızda belirdi. Will, Adriana'nın sırtındaki kanı temizlerken bir yandan da birşeyler mırıldanıyordu. Gözlerini hayretle açmış Adriana'nın sırtındaki yaraya havlu bastırıyordu. Anlamam uzun sürdü. Sırtında bir tane yara yoktu, sırtında iki tane uzun ve derin yara vardı. Kesmişlerdi. Benim meleğimin kanatlarını kesmişlerdi. "Nico dışarı çıkar mısın"dedi Will. Bu bir rica değildi. Halan daha olayın etkisinden çıkamamıştım. Kim yapmıştı? Neden yapmıştı? Kafamda bir sürü soruyla revirin duvarına yaslandım ve yavaşça yere çöktüm. Çok geçmeden Khairon ve kampın yarısı revirin önündeydi. "Nico, neler oluyor?"diye sordu Khairon. Yavaşça kafamı kaldırıp ona baktım. "Bilmiyorum. Dün akşam beraber sahile gitmiştik..." Khairon'a herşeyi anlattım. Bu sırada yanıza Piper ve Jason geldi. Khairon'a kalabalığı dağıtmasında yardım etti. Birkaç dakika geçmişti ki içeride artan ayak seslerini duydum.  Hızla ayağa kalktım ve kapıya koştum. Hızlıca kapıyı açıp içeri girdim. Gördüğüm manzara karşısında şok oldum. Will ordan oraya koşturuyor ve birkaç malzeme taşıyordu. Gözlerinin etrafı kırışıklıklarla kaplı, kırçıllı kısa saçları ve düzgünce şekillendirilmiş bir sakalı olan, takım elbisesinin üzerine laboratuvar önlüğü giymiş boynuna da stetaskop olan bir adam vardı içeride. Adamın yeşil renkli canlı bir pitonun sarıldığı parlak siyah bir adası vardı. Bu asa adamın Dr. Asklepios olduğunun kanıtıydı  birşeyler yapıyordu. Will ve diğer iki kişi ise onun peşinden koşturup ne diyorsa yapıyordu.  "Şimdi iznizle kardeşlerim. İşimi yapmam lazım"dedi Asklepios. Ben onlara şaşkınlıkla bakarken içeriye Khairon girdi. "Doktor Asklepips?"dedi sorgularcasına Khairon. "Sanada merhaba Khairon. Kardeşlerim izininizle, Tartarusun bana verdiği görevi daha iyi yapacağım"dedi Asklepios. "Will,kardeşlerini al ve molaya çık."dedi Khairon emir verir gibi. Daha önce Khairon'u bu kadar ciddi görmemiştim. Khairon beni de dışarı çıkmaya zorladı. Tekrar eski yerime oturduğumda konuşmaya başladı. "Dr. Asklepios-"dedi Khairon. Tam birşey demek için ağzını açmıştı ki gök şiddetli bir şekilde gürledi. Bu zamana kadar duyulmuş en şiddetli gökgürlemesi olduğuna eminim. Ardından sağanak başladı. "Babam fena şekilde kızmış"dedi Jason sesizliği bozarak. Khairon başıyla onayladı. "Piper, Nico'yu kulübesine götür ve biraz dinlenmesini sağla"dedi Khairon. Ben tam itiraz edecekken "Nico, doğru kulubene"dedi Piper büyükonuş kullanarak. İstemsizce Hades kulübesine yürümeye başladım. Piper ve Jason ise arkamdan geliyorlardı. Kulübeye yaklaştıkça ağlama sesi duymaya başladım. Aldırış etmeden yürümeye devam ettim. Ama kulübeye yaklaştıkça ses artıyordu. Sanki kulübenin içinden geliyordu. "Hey bu da ne?"diye sordu Jason. Ben ise artık sesin kulübenin içinden geldiğine emindim. Hızla Hades kulübesine koştum. Beklediğim son şey içeride ağlayan küçük bir kızdı. Piper kıza yaklaşıp yanına oturdu. "Neden ağlıyorsun?"diye sordu kıza. Kız kafasını kaldırıp Piper'a baktı. "Adriana hala gelmedi."dedi kız hıçkırıklarının arasından. Bana Bianca'nın avcılara katıldığı zamanı hatırlattı. Ama yine de Küçük bir kızın herkesin Korktuğu Hades kulübesinde ne işi vardı? Adriana'yı nereden tanıyordu? Bu kız kimdi? "Bence bu durumu Khairon'a bildirelim"dedi Jason. Kapının önünde bir gölge belirdi ve içeri Leo girdi. Küçük kız Leo'yu görünce hemen onun yanına koştu. "Hey, burada ne-"sözü küçük kızın ona sarılmasıyla kesildi. Küçük kız daha çok Leo'nun bacaklarına sarılıyordu. "Leo beni Adriana'nın yanına götürür müsün?"diye sordu küçük kız. "Leo senle biraz konuşalım mı"dedi Piper küçük kızı işaret ederek. Leo kızı çoktan kucağına almıştı. "Uyu"dedi Piper kıza yaklaşarak. Kızın kolları yavaş yavaş düşmeye başladı. Ardından uyuduğunu belli edercesine nefes alıp verişi yavaşladı. Leo onu yatağa koydu ve hep beraber kulübeden dışarı çıktık. "Dostum, biri bana burda ne olduğunu anlata bilir mi?"dedi Leo. Piper her şeyi anlattı. Ardından Leo bize küçük kızın isminin Lily olduğunu ve Adriana'nın onun melez olduğunu anlayıp başka bir ülkeden getirdiğini söyledi. Aradan birkaç saat geçti. Khairon bizi revire çağırdı. Revire ben ve Jason gittik. Leo ve Piper Lily'yi oyalıyorlardı. Khairon'u revirin kapısında bulduk. Fazla düşünceli görünüyordu. Bizi gördüğünde dikleşti. Biraz endişeli görünüyordu. "Trina ve ekibi çıktı. İstersen içeri girebilirsin"dedi Khairon bana bakarak. Ona teşekkür edercesine baktım. İçeri girdiğimde Will ve diğerleri işinin başına dönmüştü. Yavaşça Adriana'nın yattığı yatağa yaklaştım. Yatağın yanında ki sandalyede bir kız oturuyordu. Kızın yemyeşil gözleri ve kahverengi saçları vardı. Daha önce bu kızı kampta hiç görmemiştim. "Hey sen de kimsim?"diye sordum kıza. O ise beni farkedince hızla ayağa kalktı ve elindeki kağıt ve kalemi elime tutuşturdu. "Ben Teresa, kampa yeni geldim. Khairon beni Adriana'nın söylediklerini yazmam için görevlendirmişti. Ama sen geldiğine göre artık sen yazacaksın"dedi kız ardından hızla revirden çıktı. Bu kızda çok acayip şeyler var. Sandalyeye oturup defterde yazanlara baktım:
Sizi lanet yaratıklar
Unutulmuşlar
Lily
Canavar
Şehir

Ek olarak benim adım ve birkaç küfür yazıyordu. Adriana'da ani bir hareketlenme oldu. Bir anda bileğimi tuttu ve elimdeki kalemin düşmesini sağladı. Ardından elini elime kenetledi ve durdu. Elektirik çarpmış gini hissettim. Onun elinden benim elime yayılan elektirik gibi birşey vardı. Bu biraz garip olmuştu. Hele bunu yapan komadaki biri olunca. Eski zamanları düşündüm. Yeraltında geçirdiğimiz günleri. Düşüncelerimi Adriana'nın yüzünde oluşan kesikler böldü. "Will,çabuk buraya gel!"diye bağırdım. Will birkaç saniye içinde yanımda belirdi. "Neler oluyor?"diye sordu Will. Ben Adriana'nın yüzünü görterdim. "Bir anda birkaç kesik oluştu"dedim. Ama Adriana, oflayarak uyandı. Bu kadar çabuk uyanmamalıydı. "Biraz daha uyumalısın"dedi Will Adriana'ya. "Asla! Bir daha o lanet yere dönemem!"dedi Adriana. Will yanımızdan ayrıldığı anda Adriana bana döndü. "Nico, bir daha uyuyamam! Her yerde canavarlar var ve bir tane de-"Adriana'nın sözünü kestim. "Sakin ol. Sadece rüyaydı"dedim güven verircesine. Başını olumsuz anlamda salladı. "Sence sırtımdaki yaralar da mı rüya! Dün akşam sahilde sen uyuduktan sonra birden silikleşmeye başladım. Sonra birden gözümü çöl gibi bir yerde açtım ve bir canavar ordusuykla karşılaştım. Oraya Unutulmuşlar şehri diyorlarmış. Daha önce hiç görmediğim canavarlar vardı..."Adriana bana herşeyi anlattı. Böyle bir şehrin adını daha önce duymamıştım. "Bence bunu Khairon ile konuşmalıyız"dedim. Başıyla onayladı sonra birden durdu. Gözleri büyüydü. "Ne oldu"dedim endişeyle. "Lily nerede?"diye sordu. "Piper ve Leo'nun yanında. Seni bu halde görmesini istemedik. İstersen hemen getiriyim."dedim. Başıyla onayladı. Ben tam arkamı dönüp gidiyordum ki bir el beni engelledi. Bu Adriana'nın eliydi hala el ele tutuşuyorduk. "Pardon"dedi ve elini çekti. Keşke sonsuza kadar o şekilde kalabilseydik...

//ADRİANA//
 
 

       Nico revirden çıktığıktan sonra kollarımdaki kabloları söktüm ve peşinden ilerledim. Camın önünden geçerken sanki biri beni izliyormuş gibi hissettim. Tam kapıdan çıkacaktım ki arkamdan gelen sesle durdum. "Bu halde dışarı çıkamazsın. Her an düşüp bayılabilirsin ve bu durumunu daha kötü yapar"dedi Will. Ona göz devirdim. "Sakin ol. Bana birşey olmaz"dedim kapıyı açarken. Kapıyı açtığım gibi hızla dışarı fırladım. Sanırım bu ani hareketim sırtımı acıttı ama aldırmadan hızlı adımlarla Nico'yu takip ettim. Ta ki karşımda Lily ve diğerlerini görene kadar. Hızlandım ve Nico'yu geçtim. Arkamdan bana şaşkınlıkla baktığına eminim. "Adriana! Yavaşla! Senin dinlenmen gerekiyordu!"diye bağırdı arkamdan Nico.  Onu takmadan koşmaya devam ettim ta bi Lily ve diğerlerinin yanına varana kadar. Jason, Piper ve Leo beni gördüğüne şaşırmış görünüyordu. Lily hemen yanıma gelip bana sarıldı. "Neredeydin Adriana?! Seni çok merak ettim"dedi küçük kız. Ona cevap vermek yerine ondan ayrıldım ve yere oturdum. Cidden yorulmuştum. Ben oturduktan birkaç saniye sonra Nico yanımıza vardı. "Sen ne yapıyorsun Adriana!"dedi kızgın bir şekilde. "Nico! İyiyim tamam mı. Sadece biraz temiz hava alıyorum"dedim. Nico birşeyler daha söylerken ben onu dinlemiyordum. Gözüm uzaktan bizi izleyen bir kıza takıldı. Zehir gibi parlayan yeşil gözleri ve kahverengi saçları vardı. Kız benim ona baktığımı farkedince koşara adınlarala gitti. Lily uyudu Jason ve Piper onu Hades kulübesine götürdü. Leo'nun da yapacak işleri varmış. Hepsi birden gidince Nico ile yanlız kalmıştık. Aradan birkaç dakika geçti. Benim yavaş yavaş uykum geliyordu. Etrafımızdan bir gurup Afrodit kızı önümüzden geçerken Nico'ya el sallayıp öpücük attılar. İçimde ani bir sinir dalgası oluştu. Yerde bulduğum birkaç taşı onlara attım. Birkaç çığlık attılar ve uzaklaştılar. "Neden onlara taş attın?"diye sordu Nico. "Çünkü çok sinir bozuculardı"dedim. Haklıydım. Nico bir süre sesiz kaldı. "Sen beni mi kıskandın"dedi Nico bir anda. Donup kaldım. Evet onu kıskanmıştım. Ama bunu ona itiraf edemeyecek kadar korkaktım. "Sen kafanı taşa mı çarptın Di Angelo! Ben seni niye kıskanıyım?"dedim sahte bir sinirle. Nico birşey demedi. Sesizlik uykumu getiriyordu. Güneş batana kadar uyuyamadım. Bütün gün Nico ile oturmuştuk. Güneş yavaş yavaş batmaya başladı. Ben ise yine silikleşmeye başladım. Bağırmak istedim ama sesim çıkmadı. Nico hala etrafa bakınıyordu. Hızla Nico'nun önüne atladım. O bana şaşkınlıkla bakıyordu. "Neler oluyor!!?"dedi şaşkınca. Ben ise sadece dikildim. Nico elimi tutmaya çalıştı ama eli içimden geçti. Ben ise tüm gücümü topladım. "Geri gelicem"dedim. Sesim fısıltı gibi çıkmıştı. Ardından tamamen kayboldum. Ve tekrar belirdiğimde ise Unutulmuşlar Şehrindeydim. Karşımda biri vardı. Kapşonu yüzünün görünmesine engel oluyordu. "Tekrar hoş geldin Prenseim"dedi o tanıdık ses. En son buraya geldiğimde son duyduğum kişinin sesiydi bu. Ve yine bana Prensesim diyordu.

ÇUKURU'UN KIZI: YENİ BİR BAŞLANGIÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin