TEKLİF

113 7 3
                                    

//NİCO//
     bir süre durup onu izledim. Çok masumdu. Bir melek gibi ama kara bir melek. O benim Kara Meleğimdi. Aklıma not geldi. Notta yazan salak saçma şeyler içinde kötü bir his uyandırmıştı. Notu tekrar tekrar okuyup cebime tıktım. Adriana'nın yanından geçerken yanağına bir öpücük kondurdum. Ardından hızla çıktım ve notta yazan yere gitmeye başladım. Sahil kıyısının en uç noktasıydı. Yerde bir kız oturuyordu. Kahverengi saçları ve yeşil gözleri vardı. Bu kızı daha önce bir yerde görmüştüm. "Merhaba Nico"dedi kız. Ben tepki vermeden kıza bakıyordum. "Notu gönderen bendim, ve sana bir teklifim var. Bunu Adriana için kabul eder mısın?"diye sordu. "Neyi?"dedim kıza sert bir şekilde bakarak. "Ya benimle oyunumu oynarsın ya da Adriana'ya veda edersin"dedi kız. Ona alayla baktım "vaktimi boşa harcıyorsun"dedim ve oradan uzaklaşmaya başladım. Arkamdan ayak sesleri geliyordu. Büyük ihtimalle peşimden geliyordu. "Sana kanıtlayacağım."dedi kız. Olduğum yerde durdum. O anda Adriana belirdi ileride. Biriyle konuşuyordu. Kızın yüzünde sinsi bir gülümseme yayıldı. Eline bir bebek aldı. Kırmızı gözleri siyah uzun saçları olan bir bebek. Bebeğin ayağını sıkmaya başladığında Adriana kasıldı ve karşısındaki kızın kolundan destek aldı. Ardından kız bebeğin kolunu çevirmeye başladı. Adriana acı ile bağırdığında kıza sinirle döndüm. "Dur!"dedim kıza sert bir şekilde. "Sonunda anlaşabildik"dedi gülmeye başlarken. "Ne istiyorsun?"diye sordum. Eğer Adriana'ya zarar verebiliyorsa onu engellemeliydim. "Dediğim gibi bir oyun oynayacağız. Bir hafta boyunca sana dediğim şeyleri yapmak zorundasın yoksa ne olur biliyorsun"dedi kız. Öfkeyle kıza baktım. "Eğer ona birşey olursa senin için hiç iyi olmaz"dedim sinirle ve Adriana'nın yanına doğru ilerledim. Ama kız beni durdurdu. "Tamam ilk görevin. Onun yanına beraber gideceğiz, ve sen kolunu omzuma atacaksın"dedi kız. Ona sinirle bakmaya başladım. Zorlukla da olsa kolumu omzuna attım. Kızın yüzüne anımda bir parlama geldi. Ne kadar onunla gitmek istemesem de beraber Adriana'nın yanına gittik. Adriana dik dik bize bakmaya başladı. "Ben Teresa. Sen baygınken bir ara başında ben durmuştum"dedi yanımdaki kız. Nereden tanıdık geldiğini hatırlasam da içimdeki şüphe daha çok büyüdü. Ariana bir süre kıza baktı ardından sahte bir gülümsemeyle yanımızdan ayrıldı. "Eline ne geçti? Mutlu musun? Şimdi ver şu bebeği!"dedim sinirle. Kız başını olumsuz anlamda salladı. "Daha işimiz bitmedi Nico. Yarın öğlen sahilde. Gelmek zorundasın"dedi Teresa ve gitti. Ellerimle yüzümü kapatıp başımı gökyüzüne diktim. Şimdi ben ne yapacağım! Adriana'nın bizi o halde görünce gözlerindeki hayal kırıklığını unutamıyorum! Hızla ellerini indirip Hades kulübesine gittim. Ariana burada olmalıydı. İçeri girdiğimde Adriana'yı  yatağın üzerine uzanmış bir şekilde tavanı izlerken buldum. "İyi misin?"diye sorduğumda yüzüme alaylı bir gülümsemeyle baktı. "Mükemmelim!"dedi. Bu davranışları bana garip gelirken silinmeye başladı.

//ADRİANA//
    Sanırım Nico'yu biraz kıskanmış olabilirim. Yani ne olmuş bir kızın omzuna kolunu attıysa? Temas'ı sevmeyen Nico Di Angelo bir kızın omzuna kolunu atmıştı. Dik dik Nico'ya baktığımı yeni farketiğimde çoktan silinmiştim bile. Dün akşam olduğum yerde tekrar belirdiğimde etrafım muhafızlarla çevrilmişti. "Kral seni görmek istiyor"dedi bir muhafız bana doğru yaklaşırken. Ellerimi kaldırıp bir adım geri çekildim. "Ben giderim"dedim ve taht odasına doğru yürüdüm. Her ihtimale karşı peşimden gelen muhafızlara kısa bir bakış attım. İki devasa kapının önüne geldiğimde hiç duraksamadan kapıyı açtım. Uranüs, Kronos ve Jonathan'ın bakışları bana döndü. "Sende hiç saygı yok mu Tartarus'un kızı"dedi Uranüs bana dik dik bakarak. Ben de ona dik dik baktım. "Aslında tam zamanında geldin Adriana, sana bir teklifimiz var"dedi Jonathan. Ne olabilirdi ki? Hepsine dik dik baktım. "Eğer bizimle iş birliği yaparsan sana istediğin kadar güç verebiliriz, saygınlık kazanırsın."dedi Jonathan. Alayla kafamı salladım. "Sizce istediğim bunlar mı? Emin olun iş birliği yapmak isteğim son kişi bile değilsiniz."dedim. "İntikam?"diye sordu Kronos. "Peki ya annenin ölümüne sebep olan Zeustan intikam almak istemez misin?"diye sordu. "Bunu kendi yollarımla halledebilirim"dedim başımı olumsuz anlamda sallayarak. "Sen sadece küçük bir melezsin, Zeusa gücünün yetebileceğini mi sanıyorsun! Bu resmen aptallık"dedi başı iki yana sallayan Uranüs. Aklıma gelen şeyle onlara alayla baktım. "Aptallık mı? Haklı olabilirsin ama en büyük aptallık ne biliyor musun? Seni parçalayan adamla iş birliği yapman. Ona nasıl güveniyorsun?"dedim alayla. Bakışları bir süreliğine Kronos'un üzerinde oyalandı. Ardından soğuk bakışlarını bana çevirdi. "Sorunları aramızda hallettik."dedi Uranüs. "Diyelim ki teklifinizi kabul ettim. Herkes intikamını aldı, daha sonra ne olacak? Hiç düşündün mü Jonathan?"dedim Jonathan'a bakarak. "Uranüs'ün istediği tekrar göklere dönebilmek ve Gaiga'dan intikam almak yani onu öldürtenden ama daha doğrusu onu öldüren kişiden yani Kronos'tan. Peki hepiniz kendi kazdığınız kuyulara düşünce ne olacak?"diye sordum. Amacım onları birbirine düşürmekti. Uranüs ve Kronos birbirine dikkatlice bakmaya başladı. İkisinim de gözlerindeki şüphe apaçık ortadaydı. Jonathan'nın ne istediğini bilmiyordum. "Biz birbirimize güveniyoruz, değil mi beyler?"diye sordu Jonathan. İkisi de onaylayan mırıltılar çıkardığında dik dik onlara baktım. "Ama sen bu teklifi kabul etmek zorundasın, tabi eğer kanatlarını geri istiyorsan yanında da geri getirebilceceğin bir ölü?"dedi Jonathan odanın bir köşesindeki cam dolapta çırpınan kanatları işaret ederek. Cam dolap sallanıyor ve titriyordu ama kanatlar ne kadar tepinirse tepinsin cam dolap ne kırılıyor ne de çatlıyordu. Aklıma buraya geldiğim ilk gün geldi, Canavarların kanatlarımı kesişi. Onları ordan çıkartmak istiyordum ve çıkartmamın tek yolu onlarla işbirliği yapmam. Peki ne uğruna? Eğer onlarla iş birliği yaparsam ne kaybedebilirim ki? Babam benden gerçekleri saklamış bir zamanlar dışarıya bile adım atmasını istemediği kızını şimdi umrunda olduğu söylenmezdi. Abim? O nerelerdeydi? Uzun zaman sonra bulduğu kardeşinden birkaç yılda bıkmış mıydı? Gerçekten beni umursuyorlar mıydı? Peki ya Nico? Bunu onun için yapabilir miydim? Ablasını tekrara görmesini sağlayabilir miydim? Niconun buna ne kadar mutlu olabileceği geldi aklıma ardından gülümsemesi. Gülümsemesi aklıma gelince ben de güldüm. Uzun süredir yerde tuttuğum bakışlarımı kaldırarak Jonathan'a baktım. O da bana bakarak sırıtıyordu. Nico'nun buna sevineceğine eminim. Bir anda Bianca'yı karşısında canlı bir şekilde görmek onu kesinlikle mutlu ederdi ve şu anda istediğim tek şey Nico'nun mutluluğuydu.

ÇUKURU'UN KIZI: YENİ BİR BAŞLANGIÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin