Bir anda kaşlarımı çattım. Eğer herkesten intikam almak istiyorlarsa Melez Kampına da saldırırlardı. Aklıma geçen gece gördüğüm rüya geldi. Kamp sınırlarının dışında bekleyen devasa ordu. Bunun olmaması için elimden geleni yapmalıydım. Yüzümdeki gülümseme dondu. "Hayır"dedim sert bir şekilde. "Hayır mı?"ye sordu Jonathan. Yavaş yavaş silinmeye başlamıştım. Artık ilk geldiğim günlere göre burada kalma sürem her geçen gün azalıyordu. "Teklifini kabul etmiyorum."dedim ve hepsine dik dik baktığımda çoktan silinmiştim bile. Tekrar dün akşam olduğum yerde belirdiğimde Nico'yu kılıcını temizlerken gördüm. Birkaç küfür mırıldanıp sinirle ayağımı yere vurdum. "Ne oldu?"diye sordu Nico yanıma gelerek. Sinirden gözüm kararmaya başladığında neredeyse kontrolü kaybediyordum. Nico'dan tutunup kendime gelmelmeye çalıştım. "Khairon'a gitmeliyiz. Çok kötü şeyler olacak"dedim kapıya doğru ilerlerken. Nico da peşimden gelirken beraber Büyük Ev'e gittik. İçeride Percy ve Khairon konuşuyordu. Biz içeri dalınca onlar da bize döndü. "Khairon! Kronos ve Uranüs geri dömüşler. intikam planı yapıyorlar..."Khairon'a herşeyi anlattım. "Beraber plan yapıyorlar ama hala birbirlerine güvenmekte şüpleri var"dedim. "Khairon, canavarlar ölmüyor. Ne altın toza dönüşüyorlar ne de yok oluyorlar, ceset bile olmuyorlar! Acaba tekrardan Ölümün Kapıları zincilenmiş olabilir mi?"dedi Percy. Şaşkınlıkla ona baktım. "Bence herşeye hazırlıklı olmalıyız, 1gün sonra Ay kırmızıya boyanıyor"dedim. Khairon başını onaylarcasına salladı. "Herkes şimdiden itibaren hazırlanmaya başlasın. Percy herkese haber ver. Bir plana ihtiyacımız var"dedi Khairon. Percy başını sallayıp odadan çıktı. Biz de arkasından çıkacaktık ki Khairon beni durdurdu. "Adriana sen kal"dedi. Topuklarımın üzerinde döndüm ve yüzümü ona çevirdim. "Hiç iyi görünmüyorsun, biraz dinlenmelisin."dedi Khairon. Ona dik dik baktım. "söyle Khairon"dedim. Eline bir kutu kola aldı. "Baban seninle görüşmek istiyor, biliyorsun ki-" Khairon'un sözünü kestim. "Hayır, onunla görüşmeyeceğim. İyi günler Khairon"dedim ve Büyük Ev'den çıktım. Birkaç metre ötemde Nico ile konuşan Teresa'yı gördüğümde Teresa hızla Nico'nun elini tuttu ve Nicoya birşeyler söyledi. Nico elini çekmedi. Teresa bana bakıp pis pis sırırttı. Bazen iyi görünmek en iyi intikamdır. Her ne kadar kırılsam da sırıtarak Teresaya baktım. Biraz şaşırmış görünüyordu. Hızlı adımlarla sahile gittim. Uykum vardı ama uyuyamıyordum. Kumlara oturdum ve denizi izlemeye başladım. Bir süre sonra önümde bir paket belirdi. Bunun yerden çıktığına adım kadar eminim. Paketi aldım ve üzerindeki nota baktım.
Sana bahsettiğim taş buydu, umarım yanından hiç ayırmazsın
-TartarusKaşlarımı çatıp paketi açtım. Mor beyaz karışımı bir taş vardı kutunun içinde. Taşı elime almamla içimde tuhaf bir his oluştu. Rahatlamaya benziyordu. O an aklıma geldi. Bunu bana babam göndermişti. En başlarda şu içimdeki şey ile alakalı şu taş mevzunu dinlemeliydim. O beni düşündüğü için yapmıştı. Ben ise onu dinlemedim bile! Taşı cebime atıp Tartarusa bir kapı açmaya çalıştım. Ama ne kadar zorlasam da sığabileceğim kadar büyük bir delik açamadım. En fazla elim sığardı buradan. Tekrar ofaklandım ve bu sefer geçebileceğim bir kapı açtım ve girdim. Sarayın önündeydim. Ama her zamankinden daha sessizdi etraf. Tam içeri girecekken içeriden çıkan bir ruh gördüm. Ruhlar Tartarusun bu kısmana kadar babamın yardımı olmadan ulaşamazlardı. Kılıcımı elime alıp içeri daldım. Her zaman ibliler ve ruhlarla dolu olan koridorlar boştu. Yavaşça ve sessizce taht odasına ilerlemeye başladım. Taht odasının kapısına geldiğimde sesler arttı. Birinin debelenme sesleri geliyordu. "İnatçılık kesinlikle sizin ailede genetik."dedi tok bir kadın sesi. Kaşlarımı çatarak kapıya daha çok yaklaştım fakat dengemi kaybedip yere düşecekken son anda kapıdan tutunmamla kalı açıldı. Bu hareketimle bakışlar bana döndü. Hızla toparlandım. "Adriana çık burdan"diye bağıran abime kaşşarımı çatarak baktım. İki eli de gergin zincirlerle bağlanmıştı. "Demek Adriana sensin"dedi kadın bana doğru gelirken. Hızla kıkıcımı çekip bana yaklaşmasını engelledim. "Sanırım abini bırakmamı istiyorsun. Bir şartım var, bana Tartarusun almak için kendini feda ettiği o taşı vereceksin! Taşı yeryüzüne gönderdiğini biliyorum"dedi kadın.Tartarusun almak için kendini feda ettiği taş!? "Babam nerde!"diyerek kadına yaklaştım. Kadın alaycı bir bakış attı. "Her yerde! O taşı alınca gerçek formuna geri döndü, bu koca boşluğa ve ben hakkım olan tahtı geri aldım!"diyerek kahkaha attı. Taş... taş...taş! Daha birkaç dakika önce gelen taş. Ama bu kadar çabuk nasıl- tabi ya yer altında zaman her zamankinden 2 kat hızlı akar! "Adriana git! Taşı Tartarusun kalbine götür! Ölümün kapılarına!"diye bağırdı Adrian. "Taşı bana ver velet! O kapıları asal bulamazsın!"dedi kadın ardından bana doğru gelmeye başladı. Koşarak kapıdan çıkmak için hamle yaptım ama kapı aniden kapandı. Hızla arkamı döndüğümde sırtından 4 siyah ahtapot kolu çıkmış bir kadın görmeyi bekle beklemiyordum. "Ver şu taşı! Sonra sen yoluna ben yoluma!"dedi kadın dokunaçlarından birtanesini bana doğru uzattığında kılıcımla dokunacının bir kısmını kestim. Bir insana ait olamaayacak tiz bi çığlık attı. Ardından diğer kollarını beni yakalamak için hızllı bir şekilde bana doğruharekete geçirdi. Arkamdaki bir sütununa çarpan kolu sütunun gövdesinde bir delik açtı. Bana doğru gelen bir başka kolu da kesmeye çalışarak diğer kollardan kaçtım. Kolaör etrafta beni yakalamak için her şeye çarpıyor ve çerptığı şeyler ya düşüp kırılıyor ya da kocaman bir delik açılıyordu. Kapıyı arkama alarak kılıcıma daha sıkı sarıldım. İki kol banna doğru hareket ettiğinde yere eğildim ve kapının kırılışını izledim. Kapıda bir insanın geçebileceğinin 2 katı büyüklükte bir delik açıldığında koşarak dışarı çıktım. Kadını atlatmıştım ama abim orada kalmıştı. Koşarak saraydan uzaklaştım. Fakat nereye gideceğimi bilemiyordum. Bir anda arkamda hissettiğim hareketlilikle arkamı döndüm. Kelli'yi görmem beni hem şaşırtmış hem de sevindirmişti. Tam ona ne okduğunu soracakken pençelerini çıkardı ve bana doğru gelmeye başaldı. "Ne güzel bir yemek!"diye mırıldandığında gözlerimi sonuna kadar açtım. "Kelli! Benim Adriana! Beni yiyemezsin, buraya ne old-"sözümü kesen Kelli'nin kolumda açtığı yaraydı. Kaşalrımı çatıp ondan uzaklaştım. Yaram çok geçmeden iyileşmişti ama Kelli hala kana susamış bir şekilde bana bakıyordu. "Buraya gelmekte hata ettin küçük melez"diyerek saldırmaya başaldı. Yakınlardan gelen su sesiyle daha da kaşlarımı çattım. Kellinin saçları ve kıyafetleri ıslaktı. Nehre mi düşmüştü? Lethe Nehrine düşüp hafızasını kaybetmiş olmalıydı! Tabi ya! Onu tekrar oraya götürüp suya sokarsam ve benim kim olduğumu açıklarsam belki eskisi gibi olabilirdi. Kelli saldırdıkça ben geri gidiyor, onu nehre doğru götürmeye çalışıyordum. Çok uzak değildik 4 metre sonra nehre ulaştık. Bir pençe darbesiyle karnımda büyük bir yara açtığında acıyla yere düştüm. Neredeyse nehre düşecektim. Yara hemen toparlanmaya başladı ama biraz fazla derindi. Zorlukla yerden kalktım ve yaptığı hamleleri savuşturmaya çalıştım. Karnımdaki yara iyileştiğinde onu daha da nehre yaklaştırdım fakat ani bir hareketle hızını 2 katına çıkarttı ve beni yere düşürdü. "Bu kadar oynamak yeter artık yemek vakti"diyerek tısladığında gözlerimi sonuna kadar açtım ve hızlı hareket etmeye çalışarak ayağa kalktım fakat o benden hızlıydı ve ben tam ayağa kalktığımda pençelerini karnıma geçirdi. Gelen acıyla diz çöktüm yavaş yavaş gözlerim kapanıyordu ama elini geri çekmesine fırsat vermeden son gücümle kılıcımı kalbine sapladım. Her ne kadar hafızasını kaybetmiş olsa da o benim en iyi arkadaşlarımdandı. Gözümden bir damla yaş geldiğinde altın tozlarla beraber yere yığıldım. Ellerimi yaranın üzerine götürdüm. Her ne kadar ölüyor olsam da arkadaşımı öldürmüştüm. Abimi geride bırakmıştım, kamp birkaç gün içinde büyük bir savaşa hazırlanıyordu sanki onları yarı yolda bırakmış gibi hissediyordum. Gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Her ne kadar yara iyileşmeye başlasa da kanamanın hızına yetişemiyordu. Karnımda kocaman 4 delik ne kadar da muhteşem bir ölüm! Gözlerim kapanmadan son bir kez Tartarusun kirli havasına içime çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKURU'UN KIZI: YENİ BİR BAŞLANGIÇ
FanfictionGeçmişi hatırlaması yeterince kötüyken bir de hatırladığı için lanetlendi. Yolun sonunda. Eğer gerektiği zamanda saldırıya geçmezse herşeyi elinden alınacak: ailesi, arkadaşları ve sevdiği. Ama şimdi onun kaderle bir randevusu var.