- Özüm! Kızım kalkar mısın? İşe geç kalacaksın.Annemin şu an bana çağırıyor olması adeta bir çin işkencesi gibi. Gözlerimi her ne kadar açmaya çalışsam da olmuyordu. Dün eve gece saat ikide gelmiştim nöbetten dolayı. Boğuk bir sesle;
- Efendim anne
- Kızım kalksana sana kaç saattir sana çağırıyorum hadi kalkta kahvaltıya gel.Şu an en sevdiğim sucuklu yumurtanın kokusu yavaş yavaş burnuma geliyordu ve karnımda acayip seslerin çıkmasına sebep oluyordu, bu koku beni yataktan kaldırmaya yetmişti zaten.
Anneme "Tamam" deyip yolladıktan sonra bugün ne giyeceğime karar vermeye başlamıştım ve verdim bile. Bugün biraz özen göstermek istiyorum kendime. Kış ortasında olduğumuz için biraz kalın giyinmem lazımdı. Siyah rengini çok seviyorum tam beni yansıtıyor. Siyah gökkuşağının dışlanmış bir rengi. Tıpkı benim gibi.
Bu yüzden bugün siyah triko elbisemi giyeceğim. Altına da süet topuklu kırmızı botlarımı giymeyi düşünüyorum. Üstümdeki eşofmanlarımı çıkardıktan sonra bir hızla üstüme triko elbisemi geçirdim. Süet botlarımı da giyip makyaj masamın karşısına geçtim. Bir süre yüzümü inceledim nedensizce aynada. Ne kadar güzel kızım ya maşallah bana. Kafamı dağıtmak amaçlı sağa sola salladım başımı. Siyah saçlarıma fön çektim öncelikle. Sonra fondötenimi yaydım yüzüme, Kırmızı rujumu dudak hatlarıma yayarak sürdüm.
En sonda rimelimi uzun kirpiklerime sürüp, tarçınlı parfümümü sıkıp çıktım odamdan. Çıktım çıkmasına da bilin bakalım ne unuttum?
Tabikide çantamı.Hemen odama geri dönüp siyah süet çantamı alıp çıktım . Ağır ağır topuklu botlarımın çıkardığı sesleriyle adımlayarak merdivenleri bitirdim. Aşağı indiğimde annem çayları koyuyordu. Yanına gidip yanağına sulu bir öpücük bıraktım ve yerime oturdum.- Anne var yaa senin şu menemenine ölüyorum bir gün yerken öleceğim.
Derken kocaman ekmeği kuş kadar ağzıma sokmaya çalıştığım için az daha gerçekten ölüyordum.
- Kız deme öyle ölüm felan tövbe tövbee!
- Şaka yaptımm anneciğimDerken saatin 10'a geldiğini gördüm. Geç kalmamak için çayımdan bir yudum alıp ayağa kalktım. Annemin yanına gidip yanağına güzel bir öpücük bıraktım. Kabanımı üstüme geçirip saçlarımı arkaya doğru savurdum ve çantamı elime aldım.
- Anneciğim benden bişey istiyor musun?
- Yok kızım sen sağ sağlim gel yeter.
- Tamam anneciğim,☆☆☆☆
Çalıştığım özel hastaneye doğru giderken çok şirin bir pastane gördüm. Arabamı park edip pastaneye doğru ilerlemeye başladım. Pastanenin kapısına gelmeden sıcacık poğaçaların kokusu geldi burnuma. Allahım bayılıcağım ya ne kadar da güzel kokuyorlar!
İçeri girdiğimde pembe ve mavi masalarla döşenmiş, pembe duvarların üstüne beyaz şeritler çekilmişti. Ve çok şirin gösteriyordu. Kendimi burda dahada fazla kaybetmeden, hemen tezgaha yöneldim.
İki tane susamlı, iki patatesli, poğaça ve on tane de ekler alarak hesabı ödedim. Ve muazzam pastaneden ne yazık ki çıkmak zorunda kaldım. Arabama binip çalıştırdım ve hemen Ceren'i aradım.Ceren benim en yakın arkadaşımdı. Her şeyimi bilirdi, zaten birtek onunla dertleşebiliyordum. Çünkü o diğer insanlar gibi sonunda bir menfaat beklemezdi. Çok seviyorum onu. Ceren benim üniversiteden arkadaşım. Aynı bölümü bitirmedik ama aynı daldan gittik ikimizde, ve aynı hastanede çalışıyoruz. Poğaçaları birlikte yeriz diye almıştım ve Ceren eklere bayılıyor . O yüzden ekler de aldım.Telefon üç çalmadan sonra açıldı
- Günaydın canım.
- Sana da günaydın canım da sen hayırdır beni rüyanda felan mı gördün? Yoksa bu mutluğunun sebebi ben miyim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENDE TUTUKLU
Teen Fiction" Neydi insanları çıkmaza sokan? Neydi kurtuluş yolu? Hayat o kadar acımasız ki insanlar darbenin nerden geleceğini bilemiyorlar . Aslında hayat değil acımasız olan, insanlardır hayatı acımasız yapan. İşte onlarda bilmiyorlardı. Hayat onlara o kadar...