Güneşin odamı aydınlatıp gözüme gelmesiyle uyandım bu sabah. Yatağımın içinde elimle telefonumu aradım ve buldum. Yatakta hafifçe doğrularak tek gözümü açmaya çalıştım ve telefonumu açıp saate baktım, alarmın çalmasına az kalmıştı. Yataktan hemen kalkıp tuvalete gittim ve rutin işlerimi hallettim. Hala çok uykum vardı ve deli gibi uyumak istiyordum. Sıkıla sıkıla dolabımın önüne gittim.
Sürgülü kapağı açıp içimden
"Şimdi işin gücün yok kombin yap birde." dedim.
Askılığı karıştırarak bu güne uygun kıyafet bakmaya başladım. Bu gün yoğun bir gün olacağı için rahat giyinmem lazımdı. Bu yüzden raftan siyah bir jean çıkarıp üstünede boğazlı, kırmızı bir kazak aldım. Kırmızıyı kendime yakıştırıyordum. Dolaptan kıyafetleri alıp esneye esneye üstüme geçirdim. Makyaj aynama doğru yürüyüp önündeki pufa oturdum. Yüzüme hafif pudra ve rimel sürdükten sonra saçımı tarayıp tepeden topladım. Kombinimin altına siyah beyaz ve kırmızı karışımı spor ayakkabılarımıda giydikten sonra hazırdım.Yatağımın yanına gittim ve yatağımın koyu mor çarşafını düzelttim öncelikle sonra güzelce açık mor rengindeki çiçekli yastıklarımı düzeltip koydum üzerine, en sonunda beyaz ve mor karışımı yorganımı düzeltip yatağıma serdim iyice.
Yerde olan eşofmanım ve tişörtümü katlayıp dolabıma yerleştirdim. Makyaj masama yönelip kendime bir kaç fıs tarçınlı parfümümden sıkıp çantamı ve telefonumu alıp odamdan çıktım. Alt kata indiğimde annem uyuyordu. Onu uyandırmamak için yavaş adımlarla parmaklarımın ucunda yürüyordum. Siyah kısa montumu üstüme atıp fermuarımı çektikten sonra yavaşca kapıyı çekip evden çıktım.Arabama doğru yol alırken acıktığımı farkettim. Neyse artık hastanede yerim. Arabanın içine binip çalıştırdım. Hastaneye doğru yol aldım ve Cereni aradım. Yine her zaman ki gibi şen şakrak bir Ceren ile karşı karşıyaydım, ona çok aç olduğumu söyleyip telefonu kapattım. Yağmur yağmaya başlamıştı. Yağmurlu havaları çok seviyorum bana özgürlüğü hatırlatıyorlar. Arabamın camını hafif indirip yağmurun o güzel kokusunu çektim içime. Hastaneye vardığımı farkettiğimde arabayı park edecek bir yer aradım ve buldum, bulduğum gibi o tarafa sürdüm arabamı. Park ettikten sonra hastanenin içine girdim. Herkese selam verdikten sonra odama doğru yol aldım. Odama girdiğimde montumu asıp hemen önlüğümü giydim. Bugün gerçekten yoğun bir gün olacaktı. Odanın kapısı açıldığında girenin Ceren olduğunu farkettim."Özüm ben açım ya birşeyler yemeye gidelim hadi "
"Deli kız ben seni zaten kahvaltıyı hazırla diye aramadım mı ? "
" Öyle de hemen geldin kızım sen de ben napayım"
Allahım bu kız beni öldürücek ya Şuan şuraya elini yüzüne çarpan kız emojisi kafama yapıştırmak istiyorum.
"Kalk kalk hadi çok konuşma da gidelim"
Cereni koltuktan kaldırıp koluna girdim ve kantine doğru yol aldık.
Güle güle bana birşeyler anlatıyordu ama anlayamıyordum neden çünkü gülmekten anlatamıyordu.Neyse...
"Özüm şurada ki Burak değil mi? " gösterdiği yere baktığımda camın önünde telefonda hararetli bir şekilde bir şeyler konuşuyordu. "Kızım banane Buraktan altı üstü hastamın yakını yani "
"Aman aman bişey dedirtme zaten"Cereni susturmaya çalışırken bir yandan da yiyecekleri almaya çalışıyordum. Cereni kolundan tutup odaya doğru sürükledim. Odama geldiğimiz de o kadar çok açtık ki birbirimize dalacak halimiz yoktu. Yemekleri yedikten sonra Cereni kışkışladım eğer biraz daha kalsaydı boş boğazlığına devam edip beni sinir edecekti. Koltuğumda boş boş otururken odamın kapısı açıldı.
Burağı gördüğümde oturması için sağ tarfımdaki siyah deri koltuğu işaret ettim elimle.
Oturduğunda konuşmaya başlamıştı zaten.
"Özüm hanım ben babamın hakkında sizinle konuşmak istiyorum. Eee şimdi bizim için önemli bir davet var ve babamın da orda olması lazım sizce bir sakıncası var mıdır?" demek babasıyla ilgili konuşmaya geldi. Özüm iyi misin kızım sen başka ne soracaktı? Hep bu Ceren yüzünden var ya.
- Kendini çok fazla yormadığı sürece ve ilaçlarını düzenli bir şekilde kullanırsa hiçbir sıkıntı yok Burak Bey.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENDE TUTUKLU
Teen Fiction" Neydi insanları çıkmaza sokan? Neydi kurtuluş yolu? Hayat o kadar acımasız ki insanlar darbenin nerden geleceğini bilemiyorlar . Aslında hayat değil acımasız olan, insanlardır hayatı acımasız yapan. İşte onlarda bilmiyorlardı. Hayat onlara o kadar...