4.BÖLÜM

150 7 0
                                    


Bir ormanlıkta dolaşıyorum. Neredeyim bilmiyorum, nasıl geldim ben buraya? Karanlık etraf çok karanlık ve bulanık, ileriyi göremiyorum. İleriden bir ses geldi, sanki bir çığlık sesi gibi. Üstümdeki beyaz elbiseyle kapkaranlık ormanın içinde ağaçların gövdelerinden yardım alarak o sese doğru yöneldim. Yürürken çıkan sesler, kurt ulumaları ve karanlık korkmama yetmişti. İlerledikçe daha da belirlenen bir adam gördüm karşımda. Tuttuğum fenerle gördüğüm orta yaşlı, saçı sakalı birbirine karışmış hafif şişman biri. Bu adam, bu bu adam benim babam. Ne işi var burada? Neden, neyden kaçıyordu?
-Babaaa !
Koşuyordu ,ona yaklaşmaya çalıştıkca o benden uzaklaşıyordu.

-Kendini kurtar kızımm ! Sakın gelme bana git kurtar kendini.

Bir adam daha belirdi arkadan. Karanlık olduğu için seçemiyordum. Elimde bir fener olduğu aklıma geldiğinde elimdeki feneri adamın yüzüne doğru tuttum. Yakınlaştıkça beliren suratını artık seçebiliyordum. Burak? Lütfen bir kamera şakası olsun. Nereye el sallıyoruz? Allah'ım ben nasıl bir oyunun içindeyim?

-İşin bitti artık Namık. Hiç bir yere kaçamazsın.

Anlamıyorum ne diyordu bu adam? Artık gerçekten korkmaya başlamıştım. Babamın Burakla ne alakası var?

-Artık kaçışın yok. Nasıl sen benim canımı aldıysan bende senin canını alacağım .

Vee ardından gelen silah sesi ..!
__________________________________

-Babaaa!

Bir hızla kalktım yataktan. Yatağımın içinde telefonumu bulup hemen saate baktım. Saat 5.30 du. Doğruya bugün tatildi. Gördüğüm kabus o kadar garipdi ki (!) Daha uyuyamıyacağımı fark edip hemen kalktım yataktan. Sanırım biraz koşu yapsam iyi olurdu hem biraz hava alırdım. Öncelikle lavaboya gidip yüzüme bir kaç kez su savurdum. Hala kabusun etkisinden çıkamamıştım. Odama tekrar döndüğümde siyah sürgülü dolabımın önüne geçtim. İçinden siyah deri taytımı ve kırmızı tişörtümü aldım. Üstümdeki kıyafetlerimi çıkartıp, aldıklarımı geçirdim üstüme. Siyah saçlarımı tepeden topladığım gibi odamdan çıktım.

Merdivenleri teker teker inerken aklıma telefonumu almadığım geldi. Odama geri çıkıp telefonumu aldım ve hemen aşağıya indim. Siyah kısa montumu giydim öncelikle sonrada kırmızı siyah karışımı spor ayakkabılarımı ayağıma geçirip çıktım evden. Yolda yürümeye devam ederken bu sabah gördüğüm kabus geldi aklıma. Çok etkilenmiştim. Hala anlayamıyorum neden Burak? Bu saçma düşünceleri bir kenara bırakıp sahil tarafına doğru yürümeye başladım. Beyaz kulaklığımı alıp telefonuma taktım ve çok sevdiğim bir çaresi bulunur şarkısını açıp dinlemeye başladım.

Sahil tarafına indiğimde yürüyüşümü biraz hızlandırdım. Koştukca anılarım çarpıyor yüzüme, babamla olan anılarım tabi anı denilebilirse. Neden bırakmıştı bizi? Neden hiç sevmemişti beni? İnsan kendi kızını sevmez mi? Bu kadar mı kötüsün be adam? Aklımda bunlara benzer tonlarca soru. 'Benimde bir babam vardı' diyemiyorum çünkü yoktu, gösteremedi bana babalığını. Ya annemi üzdü ya beni. En çok merak ettiğim de hiç pişman oldu mu? Bu sorunun cevabını gerçekten merak ediyorum. Telefonumun çalmasıyla çıktım daldığım soru havuzundan. Arayan tabikide Ceren di.

- Efendim Ceren
- Sanada günaydın canım, napıyorsun ve nerdesin ?
- Sahil kenarında koşuyorum sen?
-Bende seni bekliyordum evde ama hanfendimiz koşuya çıkmış.

Şimdi anlaşıldı. Doğruya bugün davet vardı, elbise bakacaktık. Biraz soluk alarak;

- Tamam ben hemen geliyorum, eve çok uzak değilim zaten.
- Tamam tatlım bekliyorum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 26, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SENDE TUTUKLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin