12. BÖLÜM:İYİKİ

47 47 6
                                    

Bu şarkıyla birlikte kendinizi karanlığın sessizliğine bırakın..

Feridun Düzağaç- Beni Bırakma

12.Bölüm:İyiki
*Her Şey İçin Teşekkür Ederim*

Gözlerimi açtığımda arabanın içinde üstümde bir pike ile uyuyakaldığımı fark ettim. Büyük ihtimalle dün oturduğum yerde uyuyakalmıştım. Kafamı şoför koltuğuna çevirdiğimde Aras ellerini birbirine bağlamış,kafasını koltuğa yaslamış karşıdaki manzaraya boş boş bakıyordu. Gece boyunca uyumamış bir şeyler düşündüğü belliydi.
Uyandığımı fark ettirmeden onu izlemeye başladım. Daha güneş ışınları yüzümüze vurmazken havada tan vakti edası olduğu için onu izlediğimi fark etmemişti.Yüz hatları o kadar kusursuz duruyorduk ki etkilenmemek elde değildi. Yanakları soğuktan hafif pembeleşmişti. Saçları darmadağın duruyordu ama bu tarz kendini çok yakışıklı gösteriyordu. O kadar yorgun duruyordu ki nefes alacak hali bile yoktu sanki. Gözleri uyku mahmuru,altı çökmüş ve uykusuzluktan morarmıştı.
İçinde fırtınalar koparırken o dışarıdan bunu hissettirmiyordu belki de hissettirmemek için çabalıyordu. Sanki birisi kendine dokunsa tek yapacağı ağlamak olacaktı. Ağlamak kendine gelen en güzel rahatlamaydı sanki. Kalbi paramparçaydı. Nefes almak ağır geliyordu artık vücuduna. Bir yandan babasını düşünürken aslında aklı hep İlay'da idi. Kurumuş dudaklarını yalayıp kafasını manzaradan kesip sallamaya başladığı an gözlerimin içine baktı, kendini izlediğimi fark etti ve hafif bir gülümse ile bana bakıp;

"Ne zamandır beni izliyorsun?"
"Seni izlemiyorum.Sadece..."
"Ama bana bakıyorsun"
Güneş kafasını hemen önüne çevirip başını eydi. O an yer yarılsa içine girecek durumdaydı. Aras yüzüne sempatik bir gülümseme getirdi ve önüne döndü.
Aras Güneş'in utandığını fark edince bir şey demeden arabayı çalıştırıp yola koyuldu. Hala arabaya telefonunu bağladığı için dün gece dinledikleri şarkı çalıyordu.
Güneş önce yatık pozisyonda olan koltuğunu düzeltti daha sonra üstünde örtülü olan pikeyi dürüp arka koltuğa düzgünce koymuştu. Daha sonra aynaya baktığında saçları birbirine girmiş rümeli akmış bir Güneş gördü ve Aras'ın kendini böyle gördüğünü düşünüp daha fazla rezil olmamak için hemen çantasından tarağını çıkarıp saçlarını düzeltmeye çabaladı.Saçlarını düzeltirken bir yandan da gözleri Aras'taydı. Kendine bakıp bakmadığını kontrol ediyordu .Saçlarını tarayıp yüzünü temizledikten sonra rahatlamıştı. Aras arabayı park edene kadar hiçbir şey konuşmamışlardı. Güneş önce Aras'a bakış daha sonra dışarıyı bir süre süzdükten sonra Aras'a dönüp;
"Neresi burası? Neden geldik buraya?"
"E bütün gece neler olduğunu sormadan gel dememle benim için geldin. Seni aç mı eve bıraksaydım. Kahvaltıya getirdim seni. Beğenemedin mi?"
"Hayır hayır çok güzel bir yere benziyor ama gerek yoktu buna. Hem ben dün zorla gelmedim kendi rızamla geldim."
Aras bir şey demeden arabadan aşağı inip Güneş'in kapısına doğru ilerledi.
Güneş arabadan inip etrafı daha geniş bir şekilde süzdü. Bu şehirde her yeri bilirdi ama Aras'la dolaştığı zamandan beri sanki başka bir şehirde yaşıyormuş gibi hissediyordu.
"Daha önce hiç buraya gelmedim."
"Biliyorum. Burayı kolay kolay kimse bilmez. Bizde küçükken annemle birlikte gelirdik. O zamandan beri daha hiç gelmedim. Uzun zaman oldu bende gelmemiştim."
Güneş Aras'ın annesiyle geldiğini duyunca biraz morali bozuldu. Aras'a belli etmemeye çalışarak yüzüne sahte bir gülümseme ekledi. Aras hemen içeriye doğru yürürken Güneş arkasından ilerliyordu.
İçeriye girdiklerinde yaşlı bir adamla yaşlı bir kadın karşıladı onları. Aras ikisine sıkı sıkı sarıldıktan sonra Güneş'le tanıştırdı daha sonra masaya oturdular. Kısa bir süre sonra sofrada bir kuş sütü eksikti. Güneş sofradaki şeylere bakarak;
"Bunlar çok güzel kokuyor. Böyle bir yeri daha önce bulmamak çok kötü bir şey."
Aras gülerek;
"Tatlarına baktıktan sonra konuşsak daha iyi olur. Çünkü bırakamayacaksın."
Güneş sofrada olanlardan birer birer tabağına aldı. İlk olarak sıcacık dumanı üstünde olan gözlemeden bir tane aldı ve yemeye başladı.
Güneş yemek yerken Aras tabağındaki şeylerle oynayarak Güneş'i izliyordu.
——
Sandalyesine yaslanıp çayını yudumlarken Güneş mutlu bir şekilde;
"Uzun zamandır böyle güzel bir yemek yememiştim. Böyle bir yeri daha önce fark etmediğim için kendime kızıyorum gerçekten."
"İlk oldu işte. Artık gelirsin kendi başına buraya."
"Hayır tek gelmeyeceğim buraya. Burası seninle mekanım oldu. Buraya sadece seninle geleceğim."

Aras tam Güneş'in sözüne karşılık verecekti ki telefonuna mesaj geldi.Telefonunu eline alıp gelen mesaja baktı.

"Aras hastaneye bekliyorum bugün seni. Unutma artık tedaviye başlamamız lazım."
Aras gelen mesajdan sonra yüzü asıldı.
"Kötü bir şey mi oldu?"
"Hayır kötü bir şey değil. İş meselesi."

Aras Güneş'e yalan söylemek zorundaydı. Böyle bir şeyi kimseye kolay kolay söyleyeceğini düşünmüyordu çünkü. Kahvaltılarını yaptıktan sonra Aras ve Güneş restorandan kalktılar. Arabaya bindiklerinde Aras ,Güneş'i evine bırakmak için yola koyuldu.
Eve gidene kadar Güneş sadece yaptıkları kahvaltı ile ilgili konuştu ama Aras hiçbir tepki vermemişti çünkü kafası dün akşam öğrendiği hastalığındaydı. Aras Güneş'in evine geldiğinde arabayı park edip arabadan aşağı inerken Güneş'te arabadan indi.
"Her şey için teşekkür ederim Güneş. Dün iyiki geldin. Ben dün iyi hissetmiyordum. Arayacak kimse yoktu. Teşekkür ederim."
"Rica ederim. Zevk duydum sana eşlik etmekte. Her zaman ne olursa olsun arayabilirsin. Her zaman yanındayım."

Güneş arkasını dönüp eve doğru yürümeye devam etti. Kapının önüne geldiğinde Aras' a el sallayıp evin içine girdi. Aras yüzündeki sahte gülümsemeyi silip yorgun bir halde arabasına bindi. Eve doğru arabasını sürdü.
Sadece düşünmeye başladı. Neden neden yaşıyoruz bunları diye. Evin önüne geldiğinde arabasını park edip evin kapısına doğru ilerledi. Eve girdiğinde bir süre durdu ve odasına doğru çıktı.

Üzerindekileri çıkartıp ılık bir duşa girdi. Üzerindeki yorgunluğun gideceğini bilmiyordu ama en azından biraz kafasındakileri silecekti.
Kısa bir süre sonra duştan çıkıp telefonunu kontrol etti. Üstünü giyindikten sonra telefonunu komidine koydu ve yatağının üzerine kendini atıp dinlenmeye başladı. Göz kapakları o kadar ağır geliyordu ki vücuduna eğer biraz daha zorlarsa firar edecekti sanki. Ne göz kapaklarını ne kendini tutacak mecali vardı artık hayatta. Her şeyin sadece bir rüya olması için elinden ne gelirse yapmaya hazırdı. Gözlerini kapatıp her şeyi silmek istiyordu. Şu güne kadar yaşadığı her şeyi. Gözlerini açtığında İlay'ın yanında olmasını istiyordu. Kendini öperek uyandıran tatlı ve şımarık bir kız görmek istiyordu. Hayal kurarken gözleri daha da küçülüp kanlı uykuya daldı.
——

HER ZAMAN YANINDAYIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin