Bölüm 7 -yalan-

28 7 2
                                    

Yol boyunca, benim kaçamak bakışlarım dışında hiç bir şey gerçekleşmemişti.
Bana, doğruyu söyleyene kadar bırakmıyacağını, eğer doğruyu söylüyor isem, abisini kaçıranları söylemeden gitmeyeceğimi söylüyordu.
Peki ben ne yapıcaktım?
Doğru bildiniz; Konu değiştirmece!

Camdan dışarı baktığımda, ne kadar güzel bir yer olduğunu fark ettim. Caddeleri, büyük reklam ekranlarıyla doluydu.
Kang Dae Sung'a dönüp, heyecanla "camı açar mısın,"
Dedim. Bana, açmayacağını belirten bir bakış atsa da, kararsız görünüyordu. "Lütfen, bağırmıyacağım." En son da pes etmiş gibi kaşlarını çatıp, koltuğunun kenarında ki düğmeyi çevirdiğinde, cam yavaş yavaş aşağıya iniyordu.
Cam tamamiyle açıldığın da, hafif bir rüzgar, yüzümü yalıyordu.
Dışarıda, her çeşitten insan vardı. Kimileri benim gibi yabancı, kimleriyse buranın insanlarıydı.

Ellerimi camın, birazcık yukarıda kalmış kısmına koymuş, hayranla etrafı inceliyordum.
"Buralar çok güzel," dedim dışarıyı izlerken. "Hep Kore'ye gitmek istemiştim. Ama bu şekil değil tabii." Derken hafifçe güldüm. Şuan bana tuhaf bir şekilde baktığını biliyordum. Ama bunları ona neden anlatıyorum, bilmiyordum.
Lüks evlerin olduğu bir yere girdiğimiz de, araba yavaşlamıştı.
Ben de, eski pozisyonumu geri aldığımda, Kang Dae Sung'a bakıyordum.
"Geldik mi?"

"Geldik."

Araba, Kang Dae Sung'un, evinin park yerinde durduğunda, sanki buraya yüzüncü kez gelmiş gibi arabadan çıkıp, esnemeye başladım. Ağızım açık esnerken, "hava güzelmiş ya!" Değim de boğuk boğuk çıkmıştı kelimeler.
Kang Dae Sung, bana tuhaf bir şekilde bakarken, hiç bir şey olmamış gibi villanın içine doğru yürümeye başladım.

"Hoş geldiniz, Bay Kang."

Duyduğum ses ile durduğum yerde arkamı döndüğümde, Bay Nam'ı gördüm. Bu adam Kang Dae Sung'un şöförüydü.

"Nam," dedi Kang Dae, şöföre araba anahtarlarını verirken.
"Döndüğüm de verirsin."

Bay Nam, tam arkasına dönecekken,
"Kolay gelsin bay Nam!" Diye bağırmam, durmasına sebep oldu.
Kang Dae ile Bay Nam, bana bakarken, başını saol der gibi salladığında, gülümsedim.

Bay Nam, kim bu kız der gibi baktığında, Kang Dae Sung "sorun yok, sen gidebilirsin," dedi.

Buraları adım gibi biliyordum. Kang Dae Sung, abisini kaçıranlar ona da saldırmasın diye, dolu dolu koruması vardı. Park Jin Young'da onun korumasıydı ama Park'ın diğer korumalardan tek farkı, Kang Dae'nin arkadaşı olmasıydı. Tüm zorluklar karşısında hep yanında olmuştu. Aynı abisi gibi.

Kang Dae Sung yanıma, girişte ki merdivenlerin oraya doğru geliyordu.
Yanımdan geçerken ifadesiz gözüküyordu. Söför konusun da bir şey demicek miydi? Sonuçta şöförünün adını bilen, yabancı bir kızdım.
Evet, sadece kolay gelsin demek için dememiştim. Belki Kang Dae'ye kendimi inandıra bilirdim.

Arkamdan kapının tok sesi geldiğinde, kapının kapatıldığı anladım. Gözlerimi devirip iki adım da kapının önüne geldiğimde, sertçe tıklattım. Bunlar anca duyarlardı kapı sesini.
Kapıyı, Kang Dae'nin hizmetçisi, Seo açmıştı.
"Oo, Bayan Seo! Nasılsınız?"

Yabancı olduğum belliydi ama çok güzel Korece konuşmam, insanları şaşırtıyordu.
"Siz kimsiniz?"

"Dünaynın, sınırlı sayıda ki, güzel insanlarından; ben Anka," derken havalı bir şekilde, içeriye giriş yapmıştım. Ve gerimde bir çift şaşkın göz bırakmıştım. Neşeli bir karakterimin olması, çok arkadaşımın olmasına sebep gösteriyordu. Arkadaş grubunun en neşelisi ve en komiği bendim. aynı zamanda en güzeli de bendim. Ahahahayt!

Sanalda YolculukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin