Bölüm 9 -Asistan-

46 6 2
                                    

Yatağın üzerinde oturmuş beklerken kapı tıklatıldı.

"Gir,"

Kapının açılma sesi odada yankılanırken, Min Seo'ya gülümsedim.
Gereksiz gülümsememe tuhaf bir şekil de baktıktan sonra o da yapmacık bir şekilde gülümsedi.
Elinde ki eşyaları yanıma, yatağın üzerine bırkatıktan sonra, elleriyle mecaz bir şekilde üzerini sirkeleyip bana baktı.

"Çabuk hazırlanın, Kang Dae Sung birazdan gelecek,"
Başımla onayladığımda, kapıya doğru ilerleyecekken, bir şey söylemeyi unutmuş gibi durdu. Ardından arkasına dönüp, üç adımda yanıma ulaşıp, konuştu.
"Kang Bey neden sizi evine getirdi," yüzüme merakla bakarken, ekledi. "Yanii sadece merak ettim. Söylemek zorunda değilsiniz."
Bildiğim kadarıyla, Karanlık Katil dizisinde, Min Seo, Kang Dae'yi seviyordu, bu nedenle de Kang Dae Sung ile arasına girmeye çalışan kişileri siliyordu.
Ama Kang Dae için aynı şey söylenemezdi, o Min Seo'yu normal bir asistan olarak görüyordu.
Zaten yönetmen dizide romantizimin olmayacağı söylemişti.
Min Seo biraz gıcık olsa da, seslendirmesini yaptığım için sevmiyor değildim.

Sorunun cevabını almak için beklerken, kısaca, "Sana ne?" Dedim.
Verdiğim cevap karşısında afallayıp, yüzüme öylece baktıktan sonra tekrar konuştu.

"Peki,"

kendini toparlaması uzun sürmemişti.
"Ben gideyim o zaman."
Onun yaptığı gibi; yapmacık bir şekilde gülümseyip, "iyi olur," dedim.
Odadan çıktıktan sonra, yanımda ki eşyalara baktım.

Ona ters cevap vermiştim çünkü Min Seo'yu çok iyi tanıyordum; önce, insanlara iyi davranmaya çalışır, az önce yaptığı gibi. Sonra birden bire yerin dibine sokardı.

Ama ben, Anka; karşımda ki kişi seslendirmesini yaptığım Min Seo olsa bile, eğer bana karşı kötü niyetliyse o beni değil, ben onu yerin dibine sokarım!

Yanımda duran eşyaları elime alıp büyük boy aynanın önüne geçtim.
Siyah kot pantolon, siyah spor ayakabılar ve siyah bir mont.
Bu adamın siyaha ne tür bir takıntısı varsa!
Mont getirmesi iyi olmuştu çünkü hava baya soğuktu.
Min Seo'nun, bana getirdiklerini giydikten sonra, ellerim ile saçlarımı düzelttim.

Güzel ya, fena değil.

Aynadan kendime bakarken, biraz daha aynaya yaklaşıp, yüzümü inceledim; bu son yaşanılanlardan dolayı baya yorgun düşmüştüm ama bu durum yüzüme vurmamıştı, sanki, evde oturup gün boyu dinlenmiş gibi bir hâlim vardı.

Her şeyin tam olduğunu anladıktan sonra, dışarı çıkmak üzere kapıyı açtığım an sert bir şeye çarptım; Kang Dae Sung'a

"Hay ananı!"

Başımı kaslı gövdesine çarptığımdan dolayı elimle ovalamaya başladım. hâlâ başıma aldığım darbenin etkisindeyken, Kang Dae'ye baktım, kaşlarını çatmış, aynı şekil de bana bakıyordu.
Sanki bilerek çarpmışız gibi sinirlenmesi beni çıldırtıyordu.
Tam ağızımı açmış, 'sen önce çarptın!' Konuşmasını yapacakken, Kang Dae'nin türkçe bildiği aklıma geldi.

"Sen türkçe biliyordun dimi la,"

"Düzgün konuşalım lütfen, Bayan Anka."

Söylediği şey karşısın da, hemen cümlemi değiştirdim.
"Yanii siz, türkçe biliyordunuz dimi la,"
Cevap vermek yerine ters ters baktığın da, "neyse." Deyip, hemen oradan uzakalaştım.

Hay ananı nedir ya! Adamın türkçe bildiğini unutmuştum. Ara sıra böyle boş boş zırvalıya biliyordum işte.
İçimden kendimi sövmeye devam ederken 1. Kata gelmiş Kang Dae Sung'u bekliyordum.

Kang Dae'yi beklerken, tekrardan etrafı inceliyordum. kollarım belime koyup ayağımla yerde ritim tutmaya başladım.
Artık beklemekten oflamaya başladığım da, mutfak girişinden, temizlik görevlisi Bayan Ah, elinde paspas ve bir kova su ile girdiğinde, deli gibi sırıtıp ona baktım. Beni görmesi ile tekrardan mutfağa giren Bayan Ah'a güldüm.

İlk karşılaşmadan sonra, beni deli olarak tanıyordu artık herhalde. Aptal gibi sırıtmaya devam ederken, merdivenlerden tok bir ayak sesi geldiğinde o tarafa doğru baktım. bir çift ayak, merdivenlerin başında duruyordu.
Nihayet be Kang Dae! Diye mırıldandığım da, az önce gördüğüm ayaklar bir bacak, o bacaklar ise bir gövdeye tamamlanınca, bu vicudun Kang Dae'nin olmadığını fark ettim.

O zaman kim bu vicut lan?

Vicudun tamamlanmasını beklerken, bir inemedi şu adam diye geçirdim içimden.
Sonunda o vicut bir baş ile tamamladığın da, karşımda, merdivenlerin sonunda bana gülümseyerek bakan bir Taylor Swet görmedim tabii ki de! O şaka bir kere olur.

Sadece 18 yaşlarında bir genç gördüm.

Bu Kang Dae'nin arkadaşı, hacker çocuktu.
Bu çocuğa bayılıyordum. Aksiyon ve dramdan oluşan bu dizide tek güldüğüm sahneler, bu çocuğun olduğu sahnelerdi. Hem tatlı hem de sempatik biriydi.
Benden küçüktü.
Ben 22 yaşındaydım, o ise 18 yaşındaydı. Yanii ben 22 yaşında olduğum için ondan büyüktüm. O ise 18 yaşında olduğu için benden küçüktü.
Yanii biz, neyse ne işte. O benden küçüktü, bende ondan büyüktüm!

Havalı bir şekilde bana doğru gelmeye başladığın da pozisyonu mu düzeltip, gelişini izlemeye başladım.
Elleri, takım elbisesinin cebinde, bilmiş bir tavırla gülümseyerek tam karşımda durduğunda, konuştu. "Merhaba Bayan Anka," ellerini cebinden çıkarıp, beline koydu. "Veya Bayan Anka mı demeliyim?"

Hafifçe gülüp,
"zaten öyle demiştiniz," dedim.
Bu sefer elini çenesine koyup ovaladı.
"Hmm, havalı giriş iptal oldu,"
Ben, ona anlamadığı mı belirten bir bakış attığım da, tekrar konuştu. "Neyse," dedi elini bana uzatırken. "Ben, Sam. Ama siz bana kısaca, dünyanın en yakışıklı, en tatlı, en mükemmel insanı diyebilirsiniz."

Söylediği şey karşısında büyük bir kahkaha atıp, konuştum. "Peki, dünyanın en yakışıklı, en tatlı, en mükemmel insanı," dedim uzattığı eli sıkarken. "Tanıştığıma memnun oldum."
Elimi geri çektikten sonra tekrardan konuştu. "Ben, Kang Dae'nin arkadaşıyım. Duyduğuma göre bizim yaşadığımız hayatın bir dizi olduğunu söylemişsin ve sen de o dizinin içine girmişsin," dedi şüphelenmiş bir şekilde. "Peki ya, bu ne kadar doğru bir gerekçe?"

Sorduğu şey karşısında biraz şaşırdım. Hayır sorduğu şeye değil, Kang Dae Sung'un, bu durumu Bay Sam'a anlatmasına şaşırmıştım.
"evet, bu duruma inanmıyorsunuz, ben de olsam, ben de inanmazdım," dedim normal bir şekilde konuşarak. "Ama cidden doğruyu söylüyorum."

Hâlâ şüphesi gitmemişe benziyordu.

"Zaten hep böyle söylerler." Dediğinde güldüm.
"Hep, 'gerçek sanılan bir dizi hayatına girdim' mi diyorlar?"

Hemen arkamdan gitmeden önce, "evet Bayan Anka, aynen öyle diyorlar," dedi.
Ben, şaşkın bir şekilde arkasından bakarken, kapıdan çıkmadan önce sadece başını çervirip,
"şaka yaptım, inanmayın." Dedi.

Çıktıktan sonra kendi kendime güldüm.

Bu çocuk harbiden deliydi.

Tekrardan merdivenlerden ayak sesi geldiğin de, bu sefer kesin Kang Dae Sung demiştim ama yanılmıştım. aslın da asıl gelen kişi;

DIRIDIRIDIRIDIRI
-diziler de, heyecanlı sahneler de çıkan müzik-

Eveeet, aslın da gelen kişi...

VE REKLAMLAR

neyse ya, çok uzzattım.

Gelen kişi, Kang Dae Sung'tu işte.

Ne bekliyordunuz? Taylor Swet? Hayır. az önce dediğim gibi; o şaka bir kere olur.




Arkadaşlar, bu bölümü yanlışıkla yayımlamıştım. Geri kaldıracakken gerek yok dedim. Yanii biraz kısa olduysa kusura bakmayın.

diğer bölüm de görüşürüz!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 16, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sanalda YolculukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin