Day 82/ Jimin sunbae-nim?

4.8K 594 1.1K
                                    

"Ben geldim!"

Yine bir salı günüydü. Geçen salı yaşadığım ufak kazalardan sonra, evet ufak, beni zaten mutsuz eden salı günleri mutfağın önünden bile geçsem eski anıları kabus gibi gözlerimin önüne getiren lanet bir güne dönüşüvermişti. Belki inanmayacaksınız ama su içmek için dolabı açarken bile iki kere düşünüyordum artık fakat beni suçlayamazsınız, sebeplerim var sonuçta. Normalde arada bir gidip kendime hazır noodle falan yapardım mesela, fakat bugün onu da yapmamıştım korkumdan. Bir de Jimin'in yeni eklediği kuraldan, onsuz ocağı ve bıçakları kullanmamı yasaklamıştı da biraz...

Eh, mutfağa giremediğimden, para durumlarım da biraz sıkışık olduğundan Jimin'i beklemek kalmıştı tek seçenek. Anlayamadığım sebeplerden ötürü Jimin bugün de biraz geç kalmıştı, ben de evde ölüme terk edilmiş gibi yatıp umutsuzca kurtarıcımı beklemiştim.

"Sonunda, açlıktan bayılmak üzereyim Jimin." içeriye doğru bağırıp izlediğim aptal yarışma programının sesini kıstım ve gerinip oturduğum koltuktan kalktım bir anda. Ah, göz kararması alarmı! Koltuğun kenarına tutunup başımın dönmesinin geçmesini bekledim, geçtikten sonra direkt mutfağa ilerlemiştim. Fakat gördüğüm manzaranın hoşuma gittiğini söyleyemezdim.

Jimin mutfak masasına oturmuş, telefonuyla oynuyordu çünkü yemek yapmak yerine.

"Ne yapıyorsun be?" dedim karşısına oturmadan önce sitemli bir şekilde.

"Bir karara vardım." ı-ı, yüzündeki muzip ifade hoşuma gitmedi Park Jimin.

"Umarım hangi yemeği yapacağına falan karar vermişsindir Jimin." bir umut konuşmuştum fakat Jimin sözlerime gülerek bana 'çok beklersin,' demişti resmen tavrıyla.

"Bir gün hastalanabilirim veya eve gelmememi gerektirecek durumlar olabilir Taehyung. Ya kendini yakacaksın ya evi aç kalmamak için. Böyle bir durumun tekrarı olmaması için sana yemek yapmayı öğretme kararı aldım. Böylelikle gözüm arkada kalmaz."

Önce söylediği şeye güldüm, hatta kahkaha attım. Ne yani? Benim gibi bir beceriksize yemek yapmayı öğretebileceğine cidden inanmış mıydı?

Kıyamam, ne tatlı.

Fakat bir sorun vardı, gülüşüm bittiğinde Jimin'e tekrar dönmüştüm fakat gözlerindeki ifade 'şaka yapıyora mı benziyorum mankafalı?' der gibiydi ve onu ciddiye almamaya devam edersem her an kötü şeylere sebebiyet verecek gibiydi.

"Sen ciddisin." dedim tereddütle.

"Hiç olmadığım kadar." dedi o da bana ve ayaklandı. "Sıva kolları."

"Peki, şöyle bir anlaşma yapalım mı? Kolay şeylerden başlayalım. Mesela tatlı! Bugün bana tatlı yapmayı öğret, sonra ana yemek tarzı daha karmaşık şeyleri öğrenirim. Olur mu?"

Jimin mutfakta dolanmaya başlamışken arkasından onu takip ederek konuşmuştum, nereye gitse oraya gidiyordum fakat en sonunda başı dönmüş olacak ki tam arkasındayken beni azarlamak için sinirle önüne dönmüştü.

Burunlarımız değecekti neredeyse.

Oluşan ani yakınlık bir an ikimizin de sessizleşmesini sağlamıştı fakat Jimin fırsatı kazaya koymayıp sırtını tezgaha yaslayarak benden uzaklaşmıştı. Hemen kaç zaten, hemen!

"Tatlı karın doyurmaz."

"Doyurur."

"İkna olmayacaksın değil mi?" Jimin elini yüzüne kapatınca zafer kazanmış gibi güldüm haline.

"Tamam o zaman. Ne öğrenmek istersin?"

"Bir düşüneyim," dedim kollarımı göğsümde kavuşturmadan önce. "Hımm, limonlu cheesecake?"

Loser × vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin