day 153 / You are my only one

2.1K 245 1.4K
                                    


Bazen içinizden hiçbir şey yapmak gelmez, sadece yatağınızda uzanmak ve sizi ağlatacak şeyler izleyip zorla birkaç gözyaşı dökmek istersiniz ya, çünkü ortada elle tutulur bir ağlama nedeni yoktur ve ağlamak istediğiniz için kendi nedeninizi kendiniz oluşturmak zorunda kalırsınız; geçtiğimiz günlerden aynen bundan oldu bana da. Tükenmişlik sendromuna girdiğimi düşündüm, andropoza girdiğimi düşündüm, salak Jungkook yüzünden sekssizlikten böyle olduğunu bile düşündüm ama hayır, hiçbiri değildi.

Jiminsizliktendi.

Jimin bana küsmüş müydü? Hayır. Sinirli miydi? Ona da hayır. Zaten sinir bozucu kısmı da buydu, keşke küsüp bağırsa, içindeki öfkeyi kussaydı.

Ama o ne yapmayı seçti? Geceleri odasının kapısını kilitlemeyi.

Bakın, az yastık ısırmadım bu konu yüzünden ama aklıma geldikçe hala kalbim kırılıyor. Bunu nasıl yapar ya? Sadece bununla kalsa yine iyi. Öpmüyor bile beni. Öpmüyor ya! Hayır yani, bu iki salak onun da arkadaşı sonuçta. Bu kadar abartıp devlet meselesi haline getirmeye ne gerek vardı ki bunu?

"Hoseok, Jungkook nerede?" Jimin konuştuğunda ve beni derin düşüncelerimden çekip çıkardığında arabanın kaputuna dayanmış gözlerimi ovalıyordum fakat Hoseok apartmanın girişinden elinde beş bavulla gelirken uykumun açıldığını hissetmiştim bir anda.

"Heyecanlanınca çişi geliyormuş. Tuvalete girdi, üçüncü kez."

"Elindekiler ne öyle? Üç günlüğüne gidiyoruz, üç aylığına değil." katılıyorum civcivim, yine çok haklısın.

"Ne doldurdun o çantalara be?"

"Ne mi? Bundan Jungkook'un kıyafetleri var, bu ikisinde benim kıyafetlerim var, bunda Jungkook'un bilgisayarı, playstation'ı, oyun kolları falan var, bunda da... Kostümlerimiz var."

"Kostümleriniz mi?" ah be, sorma işte, sorma o soruyu...

"Evet." Hoseok pis pis sırıtınca Jimin'in henüz uyanamamış beyin hücreleri de uyanmış olmalı ki, yüzünü ekşitti ona cevap vermek yerine telefonunu çıkarttı cebinden. Bense ofladım olduğum yerde bıkkınca.

"Arasana şunu ya, bu kadar işenir mi?"

"Ben ararsam açmaz, sen ara." bu iki insan arkadaşınız olsa aynı evde yaşadıklarına ve düzenli ve oldukça sağlıklı bir seks hayatları olduğuna inanır mıydınız? Ben hala inanmakta güçlük çekiyorum, her şey bizi sinir etmek için bir kurmaca diye düşünüyorum hatta bazen. Eğer öyleyse helal olsun, kimin oyununa geldiysek tebrik etmek lazım onu.

"Geldim, geldim!" Jungkook apartmanın içerisinden koşarak arabanın önüne geldiğinde Jimin'e tekrar kaçamak bir bakış attım fakat göz göze gelmemizi beklemiyordum. Ben tükürüğümde boğulurken ağır bakışları yüzünden, o hiçbir şey demeden iç geçirdi ve gözlerini üzerimden yavaşça çekti. Sonra eğilip deminden beri bacaklarına tırmanmaya çalışan Yeontan'ı yerden aldı ve onunla ilgilenmeye başladı, bense onu izlemeye devam ettim.

Bu garip ortamın boktan bir sebepten dolayı oluşmasına mı üzüleyim, tatil öncesinde yaşanmasına mı bilemiyorum inanın ki.

"Hadi binin, kahvaltıya yetişelim." Hoseok ve Jungkook bavullarını güçlükle bagaja sığdırdıktan sonra sürücü koltuğuna doğru yürümeye başlamıştım ki, arkadaşım bir anda koluma yapıştı ve beni durdurdu.

"Niye sen sürüyorsun arabayı?" dedi sonra.

Annene sorabilirsin bunu. Ne demek niye?

"Kim sürecek başka?" heh, ağzımdan aldın lafı canımın içi. Bakın nasıl da savunuyor beni.

Loser × vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin