Ara Bölüm: Felaket Bazen Hem Alır Hem Verir

7.6K 444 665
                                    

Arkadaşlar uzun süre sonra bir ara bölümle karşınızdayım. Baya uzun uyarayım sizi şimdiden. Bu arada ara bölümlerin ana hikayeyle bağlantısı yok. Sadece ana hikayedeki karakterlerin farklı bir konuda tekrardan yazılmaları gibi bir şey. Oylarınız ve yorumlarınız bekliyorum canlar :))

Bu arada sondaki notu bazı şeyleri anlamak için okuyabilirsiniz...

"Neden bu kadar sıcak buralar lan?" diye mırıldandım elimin tersiyle alnımı silerken

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Neden bu kadar sıcak buralar lan?" diye mırıldandım elimin tersiyle alnımı silerken. Bir yandan da bavulumu çekmeye devam ediyordum. Kaşlarımı çatarak nefes verirken arkamdaki ikizlere bir bakış attım. Tuana elbisesini düzeltirken koşar adım tekerlekli bavulunu çekerek bana yetişmeye çalışıyordu. Yanında istifini bozmadan yürüyen Timur ise belli etmese de ter içinde kalmıştı.

"Acaba neden?" diye homurdandı ters ters sırtıma bakarken. Bakışlarının ağırlığını hissedebiliyordum. "Tatil olarak burayı seçtiğimiz için olabilir mi?"

Elimi kot şortumun cebine atıp bir tane naneli şeker çıkardım ve ağzıma attım. Otele giriş yaparken aynı zamanda homurdanıyordum. "Aklımı sikeyim o zaman..."

Tuana bacağımın arkasına bir tekme gönderirken, "Ya ağabey!" diye çığırdı. Yüzümü buruşturdum ve başımı yana döndürerek ona bir bakış attım. Tuana kısılı gözleriyle bakışlarıma cevap verdi. "Küfür etmesene milletin ortasında!" 

El bavulumu omzumda sabitlerken ona sahte bir şaşkın bakış attım. Timur ise ona, 'gerizekalısın' der gibi bakıyordu. Benim cevap vermeme gerek kalmadan, "Bizim dilimizi nereden bilsinler bunlar?" diye mırıldandı.

Tuana ortaya bir hıh bırakırken, "Elbet vardır birileri. Türkçe bilinmeyen bir kabile dili de bizim mi haberimiz yok yahu?" dedi ve salık saçlarını arkaya savurdu. Zilliye bak sen.

"Uzatma." diye homurdanan Timur bir anda hızlanıp beni de geçti ve bavulunu çeke çeke resepsiyona doğru ilerlemeye başladı. Tuana ve ben bir süre yan yana durup ilerleyen Timur'a baktık. Umursamıyordu bizi resmen. On üç yaşında böyleyse bir on yıl sonrasını düşünemiyordum bile!

"Güzelim." dedim Timur resepsiyona varıp ingilizce bir şeyler mırıldanmaya başlamışken. Tuana da bana bakmadan, "Efendim ağabey?" dedi. Resepsiyon ciddi bir suratla Timur'a cevap verirken, "Sen böyle olma tamam mı? Geride bırakıp durma beni." dedim Timur neredeyse bütün işi halletmek üzereyken. Burada yetişkin o muydu ben miydim yahu?! Tuana'dan cevap gelmeyince ona döndüm ama o bakışlarını kaçırdı. Havaya bir bıkkın nefes bırakırken sağ elimi uzatıp Tuana'nın yumuşak yanağını sıkıştırdım. Tuana gözlerini pörtleterek bana bakarken, "Ya ağabey ne yapıyorsun!! Of, acıyor..." diye cıyak cıyak bağırmaya başladı.

"Cevap vermemenin cezası." dedim homurdanarak ve Timur'a doğru yürümeye başladım. Tuana yanağını ovuştura ovuştura beni takip etmeye başladı. Resepsiyona gelince bana gülümsedi çalışan ve, "Kimliklerinizi gösterin lütfen." diye kibarca konuştu. Cebimden kendiminkini ve Tuana'nınkini çıkarıp resepsiyondaki çalışana uzattım. Az önce hazır ettiğini düşündüğüm kartı anında bana uzatırken, "İyi tatiller dileriz." dedi. Ağzımın içinde mırıldanarak teşekkür ederken arkamızı dönmeden önce son kez konuştu. "Bu arada Hawaii'ye hoş geldiniz."

GÖLGE BATAKLIĞI | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin