Selam bebeklerim, uzun uzun uzunnnnn çok uzum bir aradan sonra sonunda bölüm atabildim.Biliyorsunuz hazırlandığım bir sınav var ve sürekli ders çalışmaktan boş zaman ayıramıyorum buraya. Ama yine de minik minik bölümleri düzenleyerek bu yılın sonuna kadar ilerleyeceğim.
Umarım bölüm hoşunuza gider, iyi okumalar.
Chase Atlantic - Out of the Roof
•
Arka planda çalan klasik müzik eşliğinde balo salonundaki herkes zarif bir şekilde dans ediyordu. Bulunduğum bu odada herkes birisiyle eşti, bense kimsenin görmediği bir hayalet gibi dikiliyordum merdivenlerin kenarında. Ayakkabılarımın altındaki ıslaklık hissi beni rahatsız ediyor şakağımdan çeneme doğru akan ter sadece kendimden tiksinmemi sağlıyordu. Tam bu büyük salondan çıkmak için merdivenlerden çıkmaya başlamıştım ki uzun ve geniş merdivenin tam ortasında yer alan Taehyung'un sırıtan yüzüyle duraksamış ve bakışlarımı arkasında kalan diğer sevgililerimde gezdirmiştim.
"Bugün çok iyiydin bebeğim, insanların birbirleriyle bu kadar iç içe olup seni yalnız bırakmalarına bu kadar mı sinirlendin, hm?" Merdivenlerden yavaşça inerek benim bulunduğum basamakta durmuş ve bedenimi yavaşça balo salonuna doğru tekrardan çevirmişti. "Sinirlenmemiş olsaydın bu kadar uğraşmayacağını hepimiz biliyoruz bebeğim."
Gözlerim korkuyla dolarken balo salonundaki herkesin parçalanmış bedenlerine bakakalmıştım. Bakışlarım yavaşça az önce durduğum yere gittiğinde ayaklarımın altındaki ıslaklığın aslında bir kan birikintisi olduğunu fark etmiş ve zorlukla yutkunarak elimi şakağımdaki ıslaklığa bastırmıştım. Yoğun kan kokusu gözlerimin kararmasını sağlarken etrafta ne bir müzik sesi kaldı ne de gülüşmeler.
*
Gözlerimi araladığımda gri bir tavan ve siyah bir avizeyle karşılaşmıştım. Bedenim sanki vücudumdaki tüm kemikler teker teker kırılmış gibi ağrıyor ve bunun bende yarattığı baskı başımı ağrıtıyordu. Ne oluyordu böyle? Neden tüm bedenim ölesiyle ağrıyordu? Bedenimi hareket ettiremiyordum.
Bakışlarımı bulunduğum odada gezdirdim. Karanlık bir tonda olan bir odadaydım. Siyah ve gri tonlardan başka bir şey yoktu. Yattığım yerin hemen önünde büyük bir pencere vardı, kenarlarında yine siyah perdeler bulunduruyordu. Yatağın hemen yanında dar, beyaz bir vitrin vardı. Antik Roma döneminden kalma beyaz bir heykel raflardan birinde bulunuyordu.
"Uyandın mı güzelim?" Kapı tarafından gelen kalın sesle başımı hızla o tarafa çevirdim. Namjoon. Yine oda gibi siyah renkli olan kapının pervazına yaslanmış bir şekilde bedenimi süzüyordu.
"Ne oldu bana?" Dediğim şeye gülerek bana yaklaştı ve yatakta ayak ucuma oturdu. Bir süre yukarıdan attığı bakışlarıyla bedenimi izlemeye devam etti ve elinin tersini alnıma bastırdı hafifçe. Kaşlarım çatılmıştı bu hareketleriyle, resmen görmezden geliniyordum.
"Sonunda ateşin düşmüş." Yataktan kalkacağı sırada sert bir şekilde bileğini tuttum. Sinirleniyordum, beni takmayışı beni gerçekten sinirlendiriyordu.
"Namjoon sana, bana ne oldu dedim!" Tekrar güldü, dudaklarına çok yakıştırdığım bu küstah gülüş bir anda sinirlerimi bozmaya başlamıştı.
"Kendine kavuştun, özüne döndün. Kısaca içindeki şeytan seni kabul etti, yine." Kolunu tutuşumdan kurtarıp kapıya yöneldi. "Salonda seni bekliyoruz, kendine gel ve yanımıza in." Kaşlarımı çattım o odadan çıktığı sırada. Hödük resmen bana emir veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lust {BTSxYoongi}
Non-Fiction"Hepimiz seni bekledik Yoongi, bizi bir arada tutman için." Siyah saçlı alayla gülerek yaslandığı duvardan doğrularak üzerine yürüdü minik bedenin. "Sana ihtiyacımız var Yoon, senin bize ihtiyacın olduğu gibi." Siyah saçlıdan cesaret alan kızıl saçl...