Yeni dünyada insanlar artık bir inanca bağlı yaşamak istemiyorlardı. Bilimin ışığında ilerleyip kanıtlanamayan hiçbir şeyi kabul etmeyen insanlar gün geçtikçe çoğalıyor ve bilinçleniyordu. Aynı şekilde dini baskı altında yaşayan ülkelerde inançlarına sıkı sıkıya bağlı yüzlerce insan yetişiyor ve her gün daha da çok inanıyorlardı bizlere. Ne kadar bizi sevmeseler de.Köşede ise kendi halinde takılan bir grup vardı. Aralarına çok fazla kişi katılmadığından rahat ve yakın kalan bir kesim vardı. Tanrı'yı saymayan ya da Tanrı'ya bağlı bir kesim değillerdi orası kesin. Onlar şeytanları üstün görmüş ve bizim öğretilerimizi dikkate alarak yetişmişlerdi. Bize uymuş ve tüm koyunlardan ayrılarak kendilerini kurt ilan etmişlerdi.
Koyunları avlayan vahşi kurtlar.
Ama insanlar bu grubu ortadan kaldırmak istemiş bu yüzden de ortaya yalan bilgiler atarak insanların bizim gerçeklerimizi fark etmelerini engellemeye çalışmışlardı. Başarılı da olmuşlardı, onlar olmasaydı dünya, şuan ki haline yüzyıllar önce varacaktı orası kesin.
Şimdi ise Tanrı bize, binlerce yıldır beklediğimiz o fırsatı sunmuştu. Mutlu olmamız ve yaratacağımız yeni düzeni konuşmamız gerekirken neden böylesine sessizdik, neden çaresiz küçük çocuklar gibi hepimizin bakışları yerdeydi, neden ağlamak istiyorduk? Neden?
Tanrı bunları neden istiyordu?
Sorulması gereken ama asla cevaplanmayacağı bilinen on binlerce sorumuz vardı.
Salona geçeli henüz yarım saat bile olmamıştı ama bu bunalım dolu hava beni şimdiden boğmaya başlamış ve konuşmam için beni zorlamıştı.
Daha öne hiç böylesine boşlukta hissetmemiştim. Bu evi hiç böylesine sessiz ve hareketsiz görmemiştim. Hepimiz neler olacağının farkındaydık, bunca zamandır istediğimiz tek şeydi babamızı tahtından indirmek. Bu fikir için düşünürken bile ne kadar imkansız bir şey istediğimizin farkındaydık oysa.
"Peki.. şimdi ne yapacağız?" Kısık çıkan sesim yanımda oturan Hoseok'u sinirlendirmiş olacak ki hızlı ve sert bir tutumla bedenini bana çevirmiş ve sol koluma yerleştirdiği eliyle kolumu sıkmıştı.
Gözlerindeki parıltılar, güzel yıldızları yoktu eskisi gibi. Mutlu değildi, hırslı ya da kızgın da değildi. Bomboştu gözleri yine de hissettim sinirini.
"Sen bizden yardım isteyene kadar biz bir şey yapmayacağız meleğim. Her şey sana bağlı, moralini bozmayı bırak-" hışımla yüzünü diğerlerinin olduğu sağ tarafa çevirdi. "Sizde şu depresif havadan kurtulun ucubeler."
Ucubeler.. Leviathan hiç şüphesiz birilerini sinir etmek istediğinde kaosun tanrısı olan Mammon'u bile geçerdi. Aynen şu anda olduğu gibi.
"Kapa çeneni ucube, bu iş için insan halimiz yeterli değil. Birleşmeliyiz. Yoongi, hepimizi birleştirmelisin."
Namjoon'un söylediklerine kısık bir sesle kıkırdayışım odadaki herkesin sinirlerinin gerilmesine yetmişti, alaylıydı çünkü gülüşüm. "İşin sonunda yapayalnız kalmak için sizin daha da güçlenmenizi mi sağlayayım? Tek başıma bu evrenin sefasını sürmektense hepinizle birlikte yok olmayı tercih ederim."
Sinirle ayaklanıp salonu terk ettiğimde içimi dolduran ağlama hissine yenik düşerek zorlukla kendimi odama atmış ve kapattığım kapının önüne çökerek dizlerime sarılıp ağlamaya devam etmiştim. Sonunda önümüzde hiçbir engel kalmamışken çıkabilecek en büyük engelle karşı karşıya kalmamız olabilecek en kötüsüydü.
"Asmodeus." Behemoth'un yumuşak çıkan sesini duyduğumda bakışlarımı yatağımın önünde benim gibi yere çökmüş ruhani bedenine çevirdim.
"Bazen bizi küçümsüyorsun biliyorsun değil mi bebeğim? Güçlerimizin çok büyük bir kısmı Cennetin en yüksek noktasındaki Pandora Kutusunda biliyorsun. Artık oraya çıkmamızı engelleyebilecek kimse yok." Duyduklarımla karnımdaki kelebekler tekrar hareketlendiğinde hızlıca doğrulmuş ve Behemoth'un kolunu yakalayarak onu da ayaklandırmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lust {BTSxYoongi}
Non-Fiction"Hepimiz seni bekledik Yoongi, bizi bir arada tutman için." Siyah saçlı alayla gülerek yaslandığı duvardan doğrularak üzerine yürüdü minik bedenin. "Sana ihtiyacımız var Yoon, senin bize ihtiyacın olduğu gibi." Siyah saçlıdan cesaret alan kızıl saçl...