Bölüm 2. Kabulleniş.

81 64 3
                                    

Merhaba herkse nasılsınız?
Ramazan'ı şerifiniz mübarek olsun.
Allah ibadetlerinizi kabul etsin. Huzurlu sağlıklı bereketli bir Razaman olsun İnşAllah.

İkinci bir bölümle karşınızdayım. Yanlışlarımı söyleyip, bana bu yolda destek olursanız çok sevinirim.
*******************

Sabah ezanıyla uyanmış huzura kovuşmuştum.
Her defa namaza durduğum da, ruhum temizleniyormuş gibi hissediyordum.
Bu kuluna namaz kılmağı iman yolun da olmağı nasip ettiği için Allah'a binlerce kez şükürler olsun.

Güneş'in doğuşuyla başlarda korktuğum ama çalıştıkca alıştığım hastahaneye geldim.
Kendi mesleğimi çok severdim. Ergenlik zamanım da psikolojim o kadar kötüydü ki, hiç bir şey yapmak istemiyordum.

Neye elimi atsam bir müddet sonra hevesim ölüyordu. Ne yapmak istediğime bir türlü karar veremiyordum. Kararsızlık çok kötü bir şeydi.

Bazen en küçük şeyler de bile kararsızlık yaşardım. Her defa bir seçim yapmak gibi durumum olsa, göz yaşlarımla sonlanıyordu.

Bir gün Hz.Mevlana'nın bir sözünü okudum.

"Bir insan bilmiyorsa ne istediğini.
Hem seni ziyan eder, hem kendini."

Dedim ki, o zaman neden psikolog olmayayım. Hem kendimi anlardım hem de Allah'ın izniyle benim durumumda olanlara yardım ederdim.

Elime diplomamı alana kadar devam etdi bu psikolojim. Çalışmaya başladığım da farklı farklı insanların sorunlarını dinledim.
Kendi sorunum hiç olmuştu.

Ne zaman yine karasızlığa düşsem duruyorum, kendime zaman veriyorum. Dua ediyorum. Allah'tan en hayırlısını istiyorum.
O an ki zaman da, elimde olanlarla ilerliyordum.

Kafamı binlerce soru karıştırdık da, bana ne iyi geliyorsa onu yapıyorum. Kitap okuyorum, yazı yazıyorum, hastalarıma mektup yazıyorum.
Yanlış kararlar vermektense, doğruyu bulana kadar çabalıyorum.
Bazen de zaman bırakıyorumdum.

Beyaz'la kaplı olan odama girip, kabanımı çıkartıp askıya astım. Beyaz önlüğümü de giydikten sonra siyah olan sandalyeme yerleşip odayı inceledim.
Bu oda da sandalyeler dışında herşey beyazdı.

Gözlerimin alışkanlık halina getirdiği bu beyazlık titizlik yanlarımı tetiklemişti.
Küçük bir lekeyi çıkarmak için dakikalarca uğraşırdım. Bu huyumdan kısa zamanda vazgeçmem gerekiyordu.

Kapımın tıklatılmasıyla düşüncelerimden sıylırıp dışarı da ki, kişiyi içeri davet etdim.

Gelen bu hastahanenin psikologlarından biri aynı zamanda da çok iyi bir arkadaşımdı.

"Sema nasılsın?"  Karşımda ki sandalyeye kurularak, elinde ki dosyayı önüme koydu.

"Çok şükür iyiyim. Min Seo sen nasılsın?"
Evet bu hastahane de ki tek Kore'li doktok'du.
Babası Kore'li, annesi Türk olduğu için burada yaşıyorlardı.

Otuz yaşında güzel bir kadındı. Kısa saçlı, çekik gözlü, zayıf bir vücuda sahip tam bir Kore'li kadınıydı.

" Bende iyim tatlım. Bu gün çok yoğunum ama öğlen arası birlikte çay içeriz diye düşündüm. Sana söylemem gereken şeyler var." Tatlı haliyle çok sevecen görünüyordu.

Ayağa kalkıp bana uzaktan öpücük atdı.
"Anlaştık o zaman." Ben bir şey demeden kendi benim yerime karar vermişti.

"Ha! Bu arada dışarıda bir hastan var girmesini söylüyorum." Kafamı olumlu anlamda sallayıp ona gülümsedim.
Kapıdan çıkarak içeri hastam olan Cem'i davet etdi.

Buzdan SevdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin