birkaç yorum bırakırsanız motive olurum :)
"Sana dokunduğumda, ateşinden değilde aşkından kül olacağımı bilmiyordum."
☄
Ellerinin altında gerçekten fazla titrediğimi anladığı için daha fazla bir şeyler yapma girişiminde bulunmadı ve ellerini çekip, derin bir nefesi dudaklarımın arasından vermemi sağladı.
Yine de bu çok uzun sürmedi, tekrardan önüme geçerek çenemin altına parmağını koydu ve yüzüne bakmamı sağladı.
"Biraz korktuğunun farkındayım ama sana bir şeyleri açıklamak için zamanım yok. Odamıza geri dön ve Taehyung ile Hoseok'un sana neler olduğunu açıklamasına izin ver. Şimdi gitmem lazım." Çenemin altındaki parmağıyla hafifçe tenimi okşayıp, gülümsedi ve kapıya ilerledi. Sonra bir anda durup tekrar bana baktı. Siyah saçları uçuşmuştu.
"Gereksiz bir şeyler söylerlerse geldiğimde bana söyle, icabına bakarım."
Tanrım, herif gerçekten psikopat olmalıydı. Şu an emin olduğum tek şey etrafımdakilerin kamera şakası olmadığıydı. Kimse benim gibi ezik biri için bu kadar zahmete girmezdi. Öyleyse neyin nesiydi tüm bu olanlar?
Bir kaç defa kendime ve az önceki herife küfür ettikten sonra, kaçtığım odaya geri döndüm. Kimse yoktu, bu yüzden birazcık incelemeyi akıl edebildim.
Burası gerçekten büyüktü ve yattığım yataktaki kumaşın saf ipek olduğuna kalıbımı basardım. Odaya genel olarak beyaz, gri ve çok az da altın sarısı hakimdi. Böyle söyleyince bok gibi oluyordu ama güzel bir uyum içerisindeydi her şey. Sanki yeni döşenmiş gibi temizdi ve her şey çok özenliydi.
Odayı incelemeyi bırakıp aşağı inen merdivenlere yöneldim. Az önceki kişiler muhtemelen aşağıdaydı. Onlarla konuşsam iyi olurdu.
Ben aşağı indikçe, burnuma oldukça garip kokular gelmeye başladı ve aşağı yaklaştıkça, sanki bedenimi yakıyorlarmış gibi hissetmeye başladım. Bir anda vücudum sıcaklamıştı ve bacaklarım titremeye başlamıştı. Nefes alıp vermeye çalışarak sonunda salona indiğimi fark ettiğimde, kendimi daha fazla tutamadım ve dizlerimin üzerine yere çöktüm. Dayanamamıştım bu baskıya.
"Siktir, bizim feromonlarımız yüzünden böyle oldu galiba. Efendi'yi tekrar mı arasak?"
"Olmaz, bunun olacağını zaten biliyorduk. Ben gelene kadar halledin, der muhtemelen."
"O zaman bir şekilde onu rahatlatasak olmaz mı? Çünkü ben de etkileniyorum da şu an baya. Kendimi tutmak zor."
Karşısındaki diğer bedenin alayla güldüğünü gördüm. Gözlerimi bile zar zor açık tutuyordum açıkçası şu an ve ne saçmaladıklarını düşünecek güce sahip değildim.
"Yapmaya kalkış da efendi seni parçalara ayırsın istersen, Taehyung."
Gerçekten, neyden bahsediyorlardı? Hayatımda ilk defa bu hale gelmiştim ve aklıma yapabileceğim hiçbir şey gelmiyordu.
"Hey, delirdin mi! Ondan bahsetmiyordum ben, yani en azından neler olduğunu açıklamalıyız ki endişesi azalsın?"
Az önce konuşan yapılı çocuğa göre daha ince duran çocuk yine güldü. Baya mutlu biriydi cidden, ben burada ölmek üzereyken gülebiliyordu. Harika.
"Açıkladığımız da endişesi azalmayacak, daha çok artacak ama evet, açıklamamız lazım."
Bana açıklayacakları şey sikimde bile değildi çünkü gerçekten ölüyor gibi hissediyordum. Kasıklarımda hafif bir şişkinlik vardı ve belli etmekten utandığım için bacaklarımı birbirine bastırmıştım. Yüzüm ateşten dolayı kızarmıştı ve olduğum yerde iki büklüm duruyordum ve onlar bana ne ilaç getiriyordu, ne de yardım ediyordu. Az önce giden psikopat eve geldiğinde bunları şikayet edeyim de canlarına okusun bari.
"Oğlum, çocuk baya kötü oldu. En azından birimiz buradan uzaklaşsın da rahatlasın biraz."
Hah! Sanki böyle olmamın onlarla bir alakası varmış gibi konuşuyorlardı.
"Doğru, o zaman ben gideyim Hoseok. Hem efendiyi de arayıp haber veririm, umarım gelir çünkü çocuk yakında bize saldıracak."
Adının Taehyung olduğunu düşündüğüm çocuk apar topar kapıdan çıktı. Nedense o gittiğinde biraz daha dinmişti acım.
Diğer beden, Hoseok ise çöktüğüm yere gelip koltuk altlarımdan tutarak beni ayağa kaldırmıştı. Ağzından nefes alıyordu ve susamış bir köpeğe benziyordu.
"Siktir ya, efendinin bilerek seni bize bıraktığına bahse bile girerim. Resmen bizi test ediyor. Sanki sana dokunacak kadar yüreğimiz varmış gibi.."
Son cümlesinde sesi biraz kısık çıkmıştı ama duymuştum, neden bu evdeki lanet olası herkes sanki ben değerli bir eşyaymışım gibi davranıyordu?
Beni yumuşak bir koltuğa oturtup hemen geri çekildi. Zaten o yaklaştıkça ben de kötü oluyordum, virüslü falandı galiba.
"V-virüslü falan mısın a-acaba?"
Gözlerini kocaman açıp bir süre sonra güçlü bir kahkaha patlattı. Ben ciddiydim?
"Virüslü falan değilim tabii ki, ama böyle olmanın sebebi bir bakıma ben ve Taehyung'uz."
"Nasıl yani?"
"Um, açıkçası şimdi anlatacaklarım sana biraz garip gelecek. Hatta belki inanmak istemeyeceksin bile ama inanmak zorundasın."
Umarım üç ay ömrümün kaldığını söylerdi.
"Sorun yok, anlat."
"Eh, pekala.. Şey, şu an senin yaşadığın dünya'da değiliz Jungkook."
Az önce onun attığı gibi bir kahkaha attım. Ciddi miydi o?
"Gerçekleri anlatacağını sanmıştım bay virüslü?"
"Ben virüslü değilim! Of, bak beni iyi dinle tamam mı? Şu an da Ignis denen bir evrendeyiz, paralel evren gibi düşünebilirsin. Aslında tam olarak evren de değil, burası ayrı bir ülke. Ignis dışında üç tane daha ülke var. Aer, Aqua ve Terra. Hepsinin bağlı olduğu evrenin ismi de Signum. Senin dünyandaki gibi normal insanlar değiliz, alfa, beta ve omega olarak üçe ayrılıyoruz. Özelliklerimizden şimdilik kısaca bahsedeyim çünkü efendimiz gelince sana detaylıca anlatır zaten, alfalar üstün ırktır. Efendimiz ise bu ülkeyi yönetir, yani lider alfa'dır. Yine de onu diğer alfa liderlerinden ayıran farklı bir özelliği var, dört ülkenin de ayrı ayrı alfa lideri olmasına rağmen bizim efendimiz onlara da hükmedebilir. Sahip olduğu güçler onlardan daha farklı bir seviyede, bu yüzden sürekli suikastler düzenleniyor şahsına karşı ama çok güçlü olduğu için tabii ki de hepsi kül oluyor. Bir kaç asırda bir meydana gelen bir olay bu, yani efendimiz gerçekten çok yüce biri. Kendini şanslı hissetmelisin-"
Gözlerimi devirdim. Anlattıklarına inanıyordum ama çok abartmıştı efendiciğini.
"Efendini övmeyi bırakta doğru düzgün anlat, benim burada işim ne?"
"Ah, ülkelerin özelliklerinden de bahsedeyim sıra sana da gelecek. Her neyse, Ignis ateş demek. Yani bu ülkedeki herkesin ateşi kontrol edebilme gücü var. Alfalardan omegalara doğru güç seviyelerimiz azalıyor. Aer ülkesi havayı kontrol edebiliyor, Aqua suyu ve Terra da toprağı. Ülke olarak en çok Aqua şerefsizleriyle sorunlarımız var. Neyse ki efendimiz çok güçlü de hepsini hemen yok edebiliyor."
"Tanrım, resmen hayallerimin evrenine düşmüşüm de haberim yok! Ee, benim rolüm ne burada? Kesin beta falanımdır."
"Um, açıkçası sen bir omegasın. Efendimizin omegası."
***
baya değişik bir kurgu, hm?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vice and virginity ࿐ jikook
Fanfic*** "Sana söyledim," Hırıldayan beden, kendini belinden tutmakta olduğu çocuğa daha fazla bastırdı. "Buradan gidemezsin," Dudaklarını yavaşca kulağına yaklaştırıp, emdi ve inledi. "Benden kaçamazsın, çünkü seni her yerde bulurum. Bu ülke ve içindek...