hikayeyi az bir süre ilerletiyorum, finale de az kaldı zaten
***
2 ay sonra
"Jungkook henüz o kadar da iyi değil. Kendisini savunup savunamayacağından bile emin değilim. Onu riske atamam."
Seokjin, elindeki içki bardağını masaya bıraktı ve kafasını ellerinin arasına almış düşünmekten kafayı yemek üzere olan arkadaşına döndü.
"Saçmalıyorsun Jimin. O çocuğun ne kadar uğraştığını bu zamana kadar ikimiz de biliyoruz. Ayrıca buraya geldiği ilk gün belliydi zaten onun da savaşa katılacağı. Şimdi sırf kendi endişen yüzünden onu alıkoyamazsın. Savaşa girecek."
Jimin, sinirle bir soluk verdi ve küfür ederek masadaki içki şişesini yere devirdi. Sinirliydi. Çok fazla sinirliydi çünkü kimse onu anlamak istemiyordu.
"Hyung anlamıyorsun! Tamam doğuştan güçlü biri ama sonuçta o bir omega. Bu savaş tahminlerimizin çok daha ilerisinde büyük bir savaş olacak muhtemelen. Jungkook yapamaz..."
"Seni anlıyorum Jimin fakat--"
Aniden açılan kapıyla birlikte içeri nefes nefese dalan Hoseok, ikisini de hem şaşırtmış hem de korkutmuştu.
"Hoseok ne oldu?"
"E-efendim... Aqua'lar... Sınırdaki kapıları yıkıp büyücülerimizi öldürmüşler..."
Hâlâ düzgünce nefes alamıyordu. Birkaç saniye nefeslenip devam etti. O sırada Jimin ve Seokjin çoktan çıkmak için hazırlıklarını yapmaya başlamıştı bile. Böyle bir şey yapacaklarını ikisi de içten içe hep biliyorlardı aslında.
"Efendim sayıları çok fazlaymış. Yanlarında bir sürü büyücü ve asker varmış. Müttefikimiz olan bir cadı iletti haberleri, şu anda şehre yaklaşmışlardır."
"O zaman onlar şehir kapısını yıkmadan kendi birliklerimizi göndermemiz lazım."
"Aqua'ların lideri aptal değil. Ama özellikle benden ne kadar nefret ettiğini düşünürsek, kendi birliğiyle birlikte direktman buraya saldırmak isteyecektir. Yani muhtemelen doğu tarafından geliyorlar. Seokjin, ben tamamen doğu tarafıyla ilgileneceğim ve Jungkook'u da... yanıma alacağım. Sen diğer birliklerle ilgilen."
Seokjin kafasını sallayıp, hazırlandıktan sonra Jimin'in omzunu patlatladı. Gözlerinde ona güvendiğini belirten bir ışık vardı.
"Her şey iyi olacak. Jungkook'u korumaya çalışırken, düşmanını gözden kaçırma Jimin. Sana söyleyeceğim tek şey bu."
Kısacası ona Jungkook'u koruma diyordu. Bu Jimini hafif de olsa gülümsetti. Kuzeni olacakları bilse de, bir umut hâlâ onu uyarmaya çalışıyordu.
***
"Ne yani, savaşa mı gidiyoruz şu an? Bildiğimiz toplu tüfekli kılıçlı ateşli sulu savaşa?"
"İdrak yeteneğinde bir sorun oluşmadıysa evet, savaşa gidiyoruz. Ve sen de yanımda olacaksın."
"Ama Jimin... sence ben hazır mıyım şu an? Evet sen çok güçlüsün ama, anlattıklarına göre o adam dünyanın en kurnaz insanı. Bizi birbirimizden illa ki ayrı düşürecektir."
Jimin önden hızlı hızlı yürüdüğü için sürekli soluk alıp veriyordu. Üstüne yaşadığı stres de cabasıydı. Ve şimdi Jungkook bunları söyleyince de derin bir nefes alıp adımlarını duraklattı. Sakinleşmeye ihtiyacı var gibi hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vice and virginity ࿐ jikook
Fanfic*** "Sana söyledim," Hırıldayan beden, kendini belinden tutmakta olduğu çocuğa daha fazla bastırdı. "Buradan gidemezsin," Dudaklarını yavaşca kulağına yaklaştırıp, emdi ve inledi. "Benden kaçamazsın, çünkü seni her yerde bulurum. Bu ülke ve içindek...