zakkum - anason
****
"Seni kapüşonundan ve kemerinden tutup Yunmeng'e fırlatacağım, tamam mı? Hemen arkandan ben de geleceğim ve sen kafasını tutarken, ben alt kısmını bedeninden ayıracağım. Sadece tüm gücünle tutman gerek."
Jungkook, Jimin'in hiçbir cadı duymasın diye kulağının tam olarak dibine girerek söylediği şeyleri olabildiğince dikkatle dinledi. Savaş başlayalı, etraf toz dumana karışalı uzun bir süre geçmişti ve iki taraf da Jimin'in beklediğinin aksine büyük kayıplar veriyordu. Özellikle büyücüleri, Aqua'ların cadılarının ve büyücülerinin karşısında neredeyse tamamen mağlup olmuştu. Namjoon bile her yere yetişmeye çalıştığı için bitap düşmüştü.
Jimin bunun iyiye işaret olmadığını hemen fark etti ve başka bir şey, daha kesin bir şeyler düşünmeye başladı. En sonunda ise yılanın başını ezmenin kökten çözüm olacağına karar kıldı. Çünkü muhtemelen askerlerindeki normalin dışında hız ve çeviklik Yunmeng'in manası -büyü miktarı- sayesindeydi. Yunmeng'in hiçbir şey yapmayıp öylece izlemesinin nedeni de, manası zaten çekilirken bir de hareket ederek daha fazla harcamamaktı.
Aptallar, diye düşündü Jimin. Onun, böyle kurnaz bir kumarı fark edemeyeceğini düşünmeleri tam olarak aptallıktı. Birazcık geç fark etmişti ama etmişti sonuçta.
Jungkook ondan duyduklarını kafasında birkaç kez planladı ve "Hazırım." diyerek vücudunu gerdi. Birazdan havada uçacağı için esnek olması gerekiyor gibi hissediyordu.
Jimin, onun karalı ve emin hâlini gördükten sonra endişelerinin az da olsa yok olmasına izin verdi. Jungkook onun omegasıydı, onun ülkesinin omegasıydı. İsterse her şeyi yapabilirdi.
Bu yüzden, derin bir nefes aldı ve Jungkook'u önce kapüşonundan, sonra da kemerinden tutup havaya kaldırarak gerindi ve tam olarak Yunmeng'e doğru fırlattı. Hemen arkasından ateş büyüsünü kullanarak hızlıca ona yetişmeye çalışırken, Yunmeng'in fark ettiğini ama çok geç kaldığını da görebilmişti.
"Lianling! Koru beni!"
Tıpkı bir zavallı gibi köpeğine yalvarması beyhudeydi çünkü, Jungkook çoktan tepesine binmiş, kollarını çenesinin altına sararak kafasını kendisine doğru çekmeye başlamıştı. Nefes alması gittikçe zorlaşırken, zayıf bir omega olarak gördüğü Jungkook'tan kurtulmak için debeleniyordu ama işe yaramıyordu. Jungkook'un fiziksel gücü daha fazlaydı. Belki manasını askerlerine harcamasaydı, Jungkook'u tepesinden atması o kadar da zor olmazdı.
"Jungkook daha sıkı tut!"
Jimin sonunda onlara ulaştığında, Jungkook'a bakarak vakit harcamadı ve içindeki ateş miktarını sağ bacağına yoğunlaştırarak, inanılmaz miktarda güç aktardı. Vücudundaki en güçlü yer şu anda ateş büyüsüyle kaplanmış bacağıydı. Dokunduğu yer bile paramparça olurdu.
"Jimin çabuk ol, Lianling geliyor!"
"L-l-l-lütfen yapma! Bütün ordumu alıp g-g-geri çekilirim. Yeterki yaşamama izin ver!"
Jimin histerik bir şekilde güldü ve aniden geri ciddiyetine döndü. Ona yalvarması hoştu, ama vakit harcamak da istemiyordu çünkü omegası zorluk çekiyordu.
"Bunu, ülkeme saldırmadan önce düşünecektin Yunmeng efendi. Yapıp yapıp sonradan caymak yok. Ne ektiysen onu biçeceksin. Elveda."
Der demez, sağ bacağını, vücudu kafasından kopacak şekilde ona geçirdi. Tamamen parçalanmıştı. Kolları, bacakları, yüzü bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vice and virginity ࿐ jikook
Fanfic*** "Sana söyledim," Hırıldayan beden, kendini belinden tutmakta olduğu çocuğa daha fazla bastırdı. "Buradan gidemezsin," Dudaklarını yavaşca kulağına yaklaştırıp, emdi ve inledi. "Benden kaçamazsın, çünkü seni her yerde bulurum. Bu ülke ve içindek...