"Dudakların tenime değdiğinde, çektiğim acıyı unutacağım bebeğim ve kalbinde esir kalacağım."
✧
"Hey, söylesene canın falan mı yanıyor?"
Dudaklarını yavaşca dudaklarımdan çektikten sonra yine acı çeken biri gibi nefes vermişti. Artık tavırları gerçekten beni endişelendirmeye başlamıştı bu adamın.
Yinede sorumu cevapsız bırakarak kolumu tuttu ve merdivenlere doğru sürüklemeye başladı. Onu durduracağım sırada aşağıda babasının bizi beklediğini hatırladım ve sesimi çıkarmadım.
Aşağı indiğimizde, yaşlı bir moruk salonun ortasında dikiliyordu. Bizim kenetli ellerimizi gördüğünde gülümseyerek yaklaştı. Oh Tanrım, resmen herkes bu herifle dip dibe olmama bayılıyordu.
"Jungkook, gerçekten çok büyümüşsün."
Eh, yani bir zahmet büyüyeyim en son bebekken görmüşsün beni.
"Evet, arada yapıyorum öyle şeyler."
Dediğim şeyin saygısızca olduğunu sonradan fark edip özür dileyecektim ki, yaşlı moruğun güçlü bir kahkaha attığını gördüm. Jimin de ona biraz katılmıştı. Baba oğul birbirlerine de benziyorlardı zaten.
"Jimin, o gerçekten de senin omegan. Her neyse, seni buraya getirmemizin, burasının neresi olduğunu ve bizim kimler olduğumuzu umuyorum ki Jimin sana anlatmıştır. Senin dünyandan tamamen farklı bir evrendeyiz Jungkook. Ve gerçekten, oğlum Jimin üzerine yemin edebilirim ki seni bunca yıl aradık. Bakmadığımız yer kalmadı ve sonunda dünyada bulduk. Jungkook, senden büyük beklentilerim var. Buraya kadar gelmişken, bizi ve ülkemizi yarı yolda bırakma lütfen."
Son kısımda neyden bahsettiğini anlamadığım için kafam karışmıştı, bu yüzden Jimin'e döndüm.
"Neyden bahsediyor? Anlattığınız kadarıyla sadece basit olmayan bir omegayım. Tanrı falan değilim yani."
Ayrıca, bana anlattıklarına göre Jimin oldukça güçlüydü. Ülkeleri tehlike altındaysa neden bana ihtiyaç duyuyorlardı ki? Gücüm bile yoktu be.
Jimin, yine kahrolası bana cevap vermedi ve babasına garip grip baktı.
"Ben ona usulünce anlatacağım, senin şimdilik bunları düşünmene gerek yok, baba."
Um, nasıl desem.. sanki birazcık sinirlenmişti.
Bu yüzden yine beni sürüklemesine sesimi çıkarmadım. Bana vururdu falan. Zaten beni yanında hafif bir eşyaymışım gibi sürüklemesine alışmıştım artık.
Beni yine odaya götüreceğini düşünmüşken, dış kapının olduğu yere çekmesi birazcık şaşırtmıştı. Tanrım, sonunda temiz hava alacaktım galiba.
Yine de, aşırı şanssız biri olduğum için hayallerim kabuk olmadı ve kapıda, bir kaç saat önce ben ölecek gibiyken yardım bile etmeyen ikiliyi gördüm.
Ah, işte şimdi düşmüşlerdi elime çünkü yanımdaki herif beni kutsal bir eşyaymışım gibi görüyordu ve bu yüzden canlarına okuyabilirdim. Jeon Jungkook'u acı içinde bırakmanın cezasını çekeceklerdi.
Bu yüzden, ses tonumu sessizce biraz değiştirdim ve gözlerimi doldurdum. Birazcık rolden zarar gelmezdi.
Jimin'in kolunu tuttum ve hıçkırdım. O ikisini parmağımla gösterdim ve konuşmaya başladım.
"J-Jimin biliyor musun bu ikisi ben a-acı içindeyken onlardan yardım istememe rağmen yardım etmediler bana. Canım çok yandı."
Yüzüme bir kaç saniye bakıp, daha sonra hızlıca gözlerini kapıda dikilen ve tir tir titreyen çocuklara çevirdi.
Kollarından minik ateş kıvılcımları çıkıyordu ve gözleri de kırmızılaşmıştı. Tanrım, gerçekten çok sinirli görünüyordu.
Tam zevkten dört köşe olacağım sırada, lanet ikili ağzını açtı ve bir şeyler söylemeye başladı.
"E-efendim biliyorsunuz, biz efendi J-Jungkook'a yardım edemezdik. O-ona dokunamayız bile. Bi-Biz yanlış bir şey yapmadık. Sakinleşin lütfen."
Hey, alt tarafı acımı geçirecek bir ilaç istemiştim. Beni sikmeleri falan gerekmiyordu.
Yine de Jimin onları duyduğunda kıvılcımları söndü ve derin bir nefes verdiğini gördüm. Sanki az önce yaptığı şeyi yapmak istememiş gibiydi.
"Biliyorum, kusura bakmayın çocuklar. Sadece Jungkook öyle söyleyince kendimi tutamadım ve sinirlendim."
Ağzımı açtığımda beni tekrar tuttu ve kapıdan çıkartıp, yemyeşil olduğunu gördüğüm ama inceleyemediğim bahçede peşinde sürüklerken, artık kendimi tutamadım ve sinirlenerek kolumu çektim. Sinirlerimi bozuyordu etrafımda anlamadığım konuların dönmesi.
"Yeter artık, şu siktiğim kolumu tutup durma ve bana neler olduğunu düzgünce anlat. Niçin bana yardım edemezlermiş? Ha?"
"Jungkook şu an yeri değil-"
Onu dinlemedim ve elimle göğsünü itekledim ama sinirle yaptığım hareket ikimizi de kötü etkiledi.
Karnıma aniden bir sancı girdi ve yere düştüm. O ise acı bir şekilde inleyerek dizlerinin üzerine çöktü. Tanrım, ellerim ona değdiği gibi elektrik çarpmışçasına yere düşmüştük.
"H-hey, bu da neydi?"
Jimin, yere eğdiği kafasını kaldırıp gözlerime baktı. Hala acı çekiyor gibiydi.
"O zaman, senin hissettiğin şey basit bir sancı değildi. İlk kızışmandı. Artık alfanı bulduğun için feremonların etrafa yayılıyor ve beni arzuluyorsun. Bu yüzden, onlar sana yardım edemezdi. Sana dokunma izinleri bile yok."
Bu.. korkunçtu. Sırf onu arzuladığım için acı çekiyordum ve lanet bir çözüm yolu bile yoktu.
"Bana dokunduğunda acım geçmişti, ama sana ne zaman baksam acı çekiyor gibisin. Peki bunun nedeni ne?"
Gülümsedi ama bu, onun yüzünde gördüğüm en acı verici gülümseme olabilirdi. Elini kaldırıp çenemi okşamaya başladı.
"Parmaklarıma odaklan."
Dediğini yaptım ve odaklandım.
Siktir. Parmaklarının üzerinde minik ama acı verici olduğunu düşündüğüm elektrik kıvılcımlarıma benzer bir şeyler vardı.
"N-ne yani, tüm bu zaman boyunca, gözlerin gözlerime dediğinde ve ellerin belimi sarıp dudakların nefesimi soluduğunda, hep böyle canın mı yandı?"
Alnını alnıma yaslayıp derin bir nefes alarak gözlerini yumdu. Beni onaylıyordu.
Hızla geri çekilmeye çalıştım ama beni bırakmadı.
"Bedenlerimiz henüz tam olarak birleşmediği için canım yanıyor. Hep böyle sürmeyecek."
"O-o zaman o dediğin şeyi hemen yapalım? Böyle acı çekmeni görmek istemiyorum."
Ensemdeki saçları okşadı. Gözlerimi zaten dolmuştu ve beni ağlatmak istiyordu galiba.
"Daha olmaz. Ve sorun değil, canımı yakabilirsin bebeğim."
"O zaman benden uzak dur. Canının yandığını görmek istemiyorum."
Tam yine onu itecektim ki, nefesini yüzüme üfledi ve hırıltılı bir nefes aldı.
"Seni ilk gördüğümde, neredeyse bekaretini o an alacaktım Jungkook. Beni çıldırtıyorsun. Bu yüzden sakın, benden uzaklaşmayı deneme bile."
***
bölüm ithafı, kookskillermin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vice and virginity ࿐ jikook
Fanfiction*** "Sana söyledim," Hırıldayan beden, kendini belinden tutmakta olduğu çocuğa daha fazla bastırdı. "Buradan gidemezsin," Dudaklarını yavaşca kulağına yaklaştırıp, emdi ve inledi. "Benden kaçamazsın, çünkü seni her yerde bulurum. Bu ülke ve içindek...