İHANET 59.BÖLÜM

49.7K 2.4K 424
                                    

S e v i l i y o r s u n u z 💙

Çisem'den

"O deniz kıyısındaki mezarda. Onun mezarında, uğuldayan denizin kıyısındaki."
-Edgar Allan Poe

Tuhaftı...

İnanması güç, kabullenmesi zor bir durumdu.

Kızımın sanki neler olduğunu hissediyormuş gibi tüm gece ağlayışı, babasının gittiğini anlıyormuş ve gittiği yerden bir daha asla geri gelemeyeceğini biliyormuş gibi çığlık çığlığa ortalığı birbirine katışı içimi çok daha fazla yakıyordu.

Her şeye rağmen bir geçmişimiz vardı, her şeye rağmen ,iyi veya kötü, o çocuğumun babasıydı. Böyle olmak zorunda değildi. Kendini düzeltebilirdi, kızına iyi bir baba olabilirdi ama bunun böyle olması için Alparslan hiç mücadele etmemişti, aksine onu bu uçuruma sürükleyecek şekilde davranmıştı.

Peki, ya sonuç neydi? Şu an yarattığı koskoca bir boşluk.

"Çisem ilgilenecek misin?"

Başımı olumsuz anlamda salladım. Kendimi toparlamadan yapamazdım, biraz daha zamana ihtiyacım vardı. Kızımın yüzüne bakacak gücü henüz kendimde bulamıyordum. Gözlerimin içine içine bakan gözlerinin altında ezilip kalmak istemiyordum. Ben ona baban öldü diyemezdim ki, o benim yüzüme gözlerimin içine neler oluyor der gibi bakarken yapabileceğimi sanmıyordum.

"Peki tamam, ben onu aşağı götürüyorum."

"Teşekkür ederim," diye fısıldadım.

Naz başka bir şey söylemeden Yosun'u alıp götürdüğünde arkalarından gidişlerini izlemiştim.

Aklımda birçok soru işareti vardı. Başı çeken ise 'Kim?' sorusuydu. Alparslan'ı vuran onu öldüren kimdi? Belki de bunu asla öğrenemeyecektim ve bu noktadan sonra gereksiz bir bilgi olacaktı benim için ama annesinin bu işin peşini bırakmayacağına emindim. O bir anneydi, çocuğunu kaybetmiş bir anne. Kendimi onun yerine koymaya çalışıyordum ama yapabildiğimi söyleyemezdim, bunu düşündüğüm an kalbimin çevresinde başlayan yangının yakıcı gücünü tüm bedenimde, iliklerimde hissediyordum. Ben bunu bile başaramıyorken şu an Saliha'nın ne halde olduğunu düşünmek güçtü.

Kapı sessizlik içinde açıldı. Başımı çevirip gelenin kim olduğuna bakmadım. Dakika başı beni kontrole gelen birisi oluyordu ama bu sefer narin iç çekişlerden de anladığım üzere gelen kişi Ceylan'dı.

Gözlerim dün gece hastanede elime tutuşturulan fotoğrafa ve kağıt parçasına kaydı. Kağıt parçası ortadan katlanmış, kırışmış ve eskimişti. Fotoğrafın arkasında ise tarihle beraber ufak bir not yazılmıştı. Bu notu Alparslan'ın yazdığını çok net hatırlıyordum.

Hayat çok garipti, yapılan bir hata tüm yaşantımızı kökünden değiştirmişti. Kaderlerimizi ayırarak beni başka bir kalbe yazmış onu da bambaşka bir insana çevirip yanlışlara sürüklemişti, bu şekilde olsun istemezdim. Babasından kızına biriktirilmiş güzel anı ve yaşanmışlıklar kalsın isterken kana bulanmış bir resim parçası kalsın hiç istemezdim. Birlikte geçirdikleri vakitleri o kadar az, biriktirilen anılar o kadar yetersizdi ki.

"Bunun onda olduğunu bile bilmiyordum." Fısıltıyla konuşuyordum.

Fotoğrafı havaya kaldırıp burnumun ucuna kadar getirdim. Göz bebeklerimde biriken yaşlar görüşümü zorlaştırıyordu. Kızıma hamile olduğumu öğrendiğim zaman ölümsüzleştirmek istediğimiz güzel bir andı. O zaman tatlıydı, şimdi ise ruhumda acı ekşi bir tat bırakacak kadar keskin hisler uyandırıyordu.

İHANET |TAMAMLANDI|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin