♬ 제 6 회 ♬

358 51 5
                                    

''Her yere baktığınıza emin misiniz? Ormana bile mi?''

Bu fısıltılı sesi duyduğum an gözlerim şokla kocaman açılmıştı. Odadakilere baktığımda, onların yüzündeki ifadenin de benimkininden farklı olduğunu söylemek zordu. Birbirimize kaçamak bakışlar atarken o ise orada durmuş, ifadesizce bize bakıyordu.

''Sen... Nasıl?...''

Chanyeol'ün tamamlanamamış bu sorusunu,

''Fazla zamanı yok. Hava çok soğudu.''

Diye cevapladı ve merdivenlerden yukarı çıktı.

''Orman mı? Aish, oraya bakmayı nasıl da akıl edemedik?!''

Suho'nun bu sorusuna Baekhyun atıldı:

''Saat çok geç oldu, onu hemen bulmazsak soğuktan ne hale gelecek!''

''O halde çocuklar, bekleyecek zaman yok. Hadi gidelim.''

''Suho hyung, beni bekleyin. Kyungsoo'ya giyecek kıyafet alıp geleceğim.''

''Tamam Luhan, çabuk ol.''

Hızla merdivenleri çıktım. Odam merdivenin karşısındaydı. Tam kapımın kolunu açacağım sırada bileğimi tutan soğuk bir el tarafından durduruldum. Tehlike kokan parfümünü tanımıştım. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes alıp yeniden açtım. Hala bileğimi tutuyordu. Ona yüzümü dönmeden,

''Bileğimi bırak.''

dedim. O ise hafifçe güldü.

''Benden bu kadar kolay kurtulabileceğini mi sandın ufaklık?''

''Birincisi, ben ufaklık değilim ve ikincisi, arkadaşım kayıp ve onu acilen bulmamız gerek. Şimdi bırak beni.''

''Benim kim olduğumu biliyormusun? İstersem seni tam şu anda acımadan öldürebilirim ve kimse benim yaptığımı anlamaz.''

''O kadar korktum ki, sana gerek kalmadan kendi kendime öleceğim galiba Hunniee''

Alayla söylemiştim. Hunnie'yi onu sinir etmek için hep kullanacaktım anlaşılan.

''Hunnie mi?!?! Yüzüne yumruğu çakmamak için kendimi zor tutuyorum bücür!''

Sonra sinirle ona döndüm. Döndüğüm an, söyleyeceklerimi bir anlığına unutuverdim ve gözlerine baktım. Nefret ettiğim fakat kahveliğinde boğulduğum gözler ile.. Sessiz kaldığım 2 dakikalık süre içerisinde yüzünü inceledim. Kusursuz beyaz tenine yakışmayacak şekilde pis bakışlarında tehlikeli parıltılar vardı. Kısa bir süre sonra sessizliği bozdu.

''Dediklerimi duymuyor musun?!''

Söyledikleriye kendime geldim ve gözlerimi kırpıştırdım.

''Sehun, seni duyuyorum ve senden gerçekten korkmuyorum. Ayrıca şu an cidden acelem var; arkadaşım saatlerdir kayıp ve ne olduğundan en ufak şekilde bilgimiz yok! Bana eziyetlerini daha sonra da yaparsın her neyse fakat Soo'yu bulduktan sonra. Bana olan sinirini ondan çıkarma. Bu ikimizin arasında! Şimdi, bileğimi bırakır mısın? Acıyor.''

Tek nefeste hızla ve bıkkın bir ifadeyle söylemiştim.

''Bu iş burda bitmedi Lu..''

''Ben sana ne yaptım tanrı aşkına Oh Se Hun?!?''

''Varlığın bile beni sinirlendirmeye yetiyor.''

''O halde benimle uğraşma ve kendi işine bak!''

"Bu kadar ukala olmayı nereden öğrendin?"

"Senin yüzünden böyleyim desem?"

Alayla attığı kahkahası yeniden kulaklarımı doldurmuştu.

Impossible MiracleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin