Bu yüzden Eun Woo'ya bir şans verebilirdim. Jimin'i unutmak için.
Ama biliyorum, bu o kadar da kolay olmayacak. Eun Woo ile sevgili olsam bile, hem onu aldatmış olurum, hemde onu üzerim. Ben hala Jimin'e aşığım.
O benden nefret bile etse...Eun Woo: Bu sessizliğin anlamı galiba "Bilmiyorum" oluyor...
Deyip yürümeye devam edince onun yanından yürümeye başladım.
Eun Woo: Belki nasıl biri olduğumu bilmiyorsundur. Ama sorun değil. Zamanla tanırsın. Arkadaş bile kalsak, yine de yanında olmak istiyorum. Bu yüzden zorlamıyorum.
Deyip gülümsediğinde bende karşılık olarak gülümsedim. Düşünceli olması hoşuma gidiyordu. Jimin'den hoşlanmasaydım, teklifini hemen kabul ederdim.
Müzeye giriş yaptığımızda baya kalabalıktı. Herkes merakına yenik düştüğü tablaların önünde durup izliyor, kendi aralarında konuşuyorlardı.
Ben ise buraya daha önceden geldiğim için, dikkatimi çeken hiç bir şey yoktu. Ta ki; ilginç bir tabloyu görene kadar. Yeni olmalıydı. Çünkü daha önce görmediğime yemin edebilirdim.
Çok ilginç bir tabloydu. Garip olsa da, güzel bir görüntüsü vardı. Siyah, beyaz ve sarı karıştırılmıştı. Ama uzaktan baktığında aslında sonsuz kainat dikkatini çekiyordu. Yakından baktığımda ise o kadar bir şey anlaşılmıyordu.
Oldukça güzel bir tabloydu.Eun Woo: Güzel tablo. Bunun hikayesini çok iyi biliyorum.
Eun Woo birden yanıma gelip konuşunca şaşırmıştım.
Heaven: Gerçekten mi?
Eun Woo'ya baktığımda gözlerini kısmış bir şekilde benim gibi dikkatlice tabloya bakıyordu.
Eun Woo: Pek ünlü bir tablo değil. Ama hikayesi çok güzel anlatmamı ister misin?
Heaven: Tabi ki.
Eun Woo: Şurada ki yıldız var ya.
deyip elini uzatıp tablonun sol alt köşesinde gözükmeyecek kadar küçük bir parıltı gibi sarı renkli küçücük bir yıldızı gösterdi.
Eun Woo: Bu aslında ressamın en baş karakterini gösteriyor. Ay, Güneş'e karşı yoğun duygular yaşıyordu.
diyerek Ay'ı ve Güneş'i gösterdi sonrasında.
Eun Woo: Yıldız ise küçük ve ondan uzak olduğu için pek dikkatini çektiği söylenemez.
O hala konuşmaya devam ederken, benim gözlerim Eun Woo ve tablo arasında gidip geliyordu.
Eun Woo: Yıldız Ay'a aşıktır... Her zaman onun yanında olan o küçücük Yıldızdı. Ay bunu biliyordu ama Güneş daha çok ilgisini çekiyordu. Hem çok büyük, hem de çok güçlü geliyordu Ay'a. Küçücük Yıldız ise sadece parlayan, ve küçük olan bir süs gibi duruyordu Ay'ın yanında. Yıldız'ın ona karşı neler hissettiğini anlamaz. Umursamaz. Güneş ile aralarında ki ilişki güzel giderken, Yıldız sadece onları izleyip üzülüyordu. Her gün daha da sönüyordu parıltısı. Alevi sönüyordu. Yıldız dayanamayıp Ay'a karşı olan hislerini anlatır. Ama Ay bunu reddeder ve onun sevgisini kabul etmez. Sadece Güneş'i sevdiğini söyler. Güneş Ay'a ona daha çok yaklaşmasını, onu yanında istediğini söylüyordu. Ay onun yalanına kanıp ona yaklaştığında daha da sıcak basıyordu onu. Sevgisinden sanıyordu. Küçük Yıldızın artık son günleri olurken, Ay fazlasıyla yakındı Güneş'e. Güneş bundan memnundu. Kandırıyordu Ay'ı. Artık ay sonda bunu anladığında uzaklaşıyor Güneş'ten. Nefret besledi Güneş'e. Onu sevmiyordu artık. Yıldız'ı istiyordu o. Arkasını dönüp Yıldızı arıyordu. Ama Yıldız artık sönüyordu. Onun gitme vakti gelmişti. Ay ona şans vereceğini, sevgisine karşılık vereceğini söylese de, artık Yıldız hayattan gitmiş ve tamamen karanlığa mahkum olmuştu. Kaybolmuştu ortalıktan... Her zaman Ay'ın yanında olan, parlayan o küçük Yıldız yoktu artık.
Ay zaman geçtikçe pişmanlığının daha da büyüdüğünü anlıyordu. Üzülüyordu... Yanındakini istiyordu. Ama artık her şey için çok geçti. Onu her zaman seven Yıldız yoktu artık. Ve o günden sonra Ay'ın yüzünde sadece keder vardı. Dikkatlice baktığında Ay'a bunu kolaylıkla anlarsın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FRİEND&LOVE (Park Jimin)
FanfictionSınıf 12 idik. Yani Jimin ve ben aynı sınıfız. Ve 12 yıllık arkadaşlarız da. Birbirimizi çok iyi tanırız. Her şeyimizi, her sırrımızı biliyoruz. Ama onun bilmediği tek bir tane sırrım var. 4 yıldır ondan hoşlanıyorum. Bunu sadece o değil, hiç kimse...