Bir sonraki girişim iki hafta sonra yapıldı. Saat öğleden sonra 10:00 sıralarıydı ve dışarıda korkunç bir fırtına vardı. Bu havada dışarıdaki ağlamayı nasıl duyabildiğimi, yağmurun ve rüzgarın sesinin her şeyi bastırdığını halde bu sesi neden bastırdığını anlamamıştım. Saatte baktım, bir sonraki tren 4 dakika sonra gelmeliydi.Hızla paltomu ve şemsiyemi alarak ayakkabılarımı giydim. Dışarı çıktığımda sadece iki dakika kalmıştı.
Rüzgar o kadar kuvvetliydi ki neredeyse şemsiyeyi tersine çeviriyordu, nihayet rayların yanında duran figüre yaklaştım ve eğildim. Adam neredeyse benim boyumdaydı, belki birkaç santim daha kısadır. Uzun siyah ceketi sımsıkı vücudunun etrafını sıkıca sarıyordu, açık-turuncu renkli saçları yağmurda ıslanırken kafasına yapışıyordu. Onu omuzlarından tutarak geriye çektim ve tren yayının yanındaki küçük kulübenin naylondan korkuluğu altında durdum. Ağlarken titriyordu bunu açıkça görebiliyordum. Kalp kırıcı bir manzaraydı.
Ben: "Hey, sen!"
Bir adım daha yaklaştım. Adam muhtemelen beni duymamış bile. Hızla aramızdaki mesafeyi kapattım. Naylonun deliklerinden akan suların saçlarına düşmesini engellemek için şemsiyeyi başının üzerine tuttum. Orada durmaya devam edersek çocuğun zatürre olacağına emindim.
Adam: "Ne...?"
Adam ağlamayı kesti ve döndü, neredeyse düşüyordu. İnce bir yüzü vardı, burnu, gözleri ağlamaktan şişmişti. Fakat tam anlamıyla, bir tavşana benziyordu. Hüzünlü bir tavşan. Ve hiçbir şey üzgün bir tavşandan daha çok kalp kırıcı olamazdı.
Ben: "Ne oldu?"
İyi misin, diye sormayacaktım. Nasıl olsa bunun bir yardımı dokunmayacaktı, bu noktada böyle bir şey sormanın bir anlamı olmadığını biliyordum. Birisi intihar etmek istiyorsa, hiçbir şeyin yolunda olmadığı açıktı nasıl olsa.
Adam: "Hiçbir şey"
Umursamazca cevap verdikten sonra geriye bir adım attı çocuk. Çocuğun siyah ceketinin kolunu hızla tuttum ve şemsiyenin altına çektim.
Ben: "Hiçbir şey olmadığına eminim zaten."
Trenin geldiğini duyabiliyordum.
Adam: "Gitmeme izin ver!"
Eminim ki o da duyabiliyordu, bu yüzden hızlıca kolunu benden kurtarmaya çalışıyordu.
Adam: "Beni duyamıyor musun? Bırak dedim!"
Bir yandan durmaksızın ağlarken, kolunu kurtarmaya çalışıyordu. Ama o debelendikçe ben daha da güçlü bir şekilde çekiyordum.
Az sonra trenin rüzgarı sırtına çarptığında çocuk dondu. Tren gideli saniyeler olmuştu. Ve o hayattaydı. Benim için uzun zamandır en güzel mutluluk bu olabilirdi. O ise hala titriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heroes are around us + yuwin
Fanfictionsi cheng, demiryolunun yanındaki malikanede yaşıyordu. kurgu intihar girişimleri ve deneyimleri içeriyor, lütfen duygusal olarak dengesizseniz veya bu tür şeylere dayanamıyorsanız, eğilimliyseniz lütfen bu kurguyu okumayın. all human au¡ lime / fl...