Ben: "Hey, Yuta!"Yuta'yı arıyordum sabahtan beri onu görememiştim. Gerçi daha yeni uyanmıştım. Yuta yemek masasında oturuyordu, önüne birçok kağıt vardı. Yuta hala okula gidiyordu ve benden bir yaş küçüktü.
Yuta: "Hımm?" Bu Yuta'nın tek tepkisiydi, kafasını kağıtlardan kaldırmamıştı bile.
Ben: "Erkek arkadaşın burada bu kadar zaman geçirmen hakkında endişelenmez mi?"
Sırtımı mutfak tezgahına yaslanarak soruyordum. Yuta'nın erkek arkadaşı hakkında çok fazla konuşmamıştık, ancak, Yuta sadece ya okula ya da benim evimde olduğu için... Yani demek istediğim Yuta'nın bu kadar zamanı erkek arkadaşı olmadan geçirmesi ne kadar doğru onu merak ediyordum.
Yuta: "Taeyong çok çalışıyor, neredeyse hiç eve gelmez."
Yuta hala kafasını kaldırmıyordu, önündeki kitaptaki sayfaları çevirerek devam etti ve ardından bana baktı.
Yuta: "Ama seni rahatsız ediyorsam, söyleyebilirsin."
Ayağa kalktı kollarını göğsünün önünde çapraz yaptı, ve koltuğuna yaslandı. Bu kol hareketini çocuklar yapmıyor muydu? O çok...
Ben ise onu izlerken söylediğim şeyi nasıl yanlış anladığını unutmuştum bile, hızla öyle bir şey demek istemediğimi anlatmaya çalıştım ellerimi havaya kaldırım sallayarak.
Ben: "Öyle değil, burada olduğun için mutluyum."
Fazla tepki verdiğimi düşünüyordum, bu yüzden kısaca omuzlarımı silktim.
Ben: "Sadece merak ediyordum."
Masanın öbür tarafına oturdum ve yeniden dikkatini kağıtlara doğru yönlendirmesi için Yuta'yı izledim.
Yuta'yı biraz daha yakından tanıdığımaya başladığımda fazlasıyla şaşırıyordum. Genç, iki ayaklı, güneş ışığı gibi parlak bir zekası vardı, neden intihar etmeyi planladığı veya hiç yapmak istediği konuda bu kadar kararlı olmasını anlayamamıştım. O depresyonda da değildi ve bana anlattığı hikayelerden gerçekten çok iyi arkadaşları ve çok sevdiği bir erkek arkadaşı vardı. Ve ondan bahsettiği kadarı ile, erkek arkadaşıda fazlası ile duygularına karşılık veren biriydi.
Ben dalmış onu izlerken, onu gözlerime dikkatlice bakarken buldum. Durumu kurtarmak için önümdeki gazetelere bakmaya çalıştım.
Şimdi ise dudaklarına kocaman, parlak bir gülümseme gelmişti.
Yuta: "Ne?"
Kafamı başka yöne çevirdiğimde yumuşak bir şekilde kıkırdamaya başladı, akşam yemeğinden önce şeker yerken yakalanan çocuğa benzediğimi söylemişti şimdi ise.
Ben: "H-Hiçbir şey."
Yuta tekrar kıkırdadı. İlk başta, kıkırdadığını duyunca şaşırmış sonuça o da yirmili yaşlarının başlarında bir adamdı ancak şimdi cehennem gibi sevimli bir ses ile kıkırdıyordu. Melek gülüşü ve yumuşak özellikleriyle gerçekten meleklerle iyi bir uyum sağlıyordu. Kıkırdaması ise onu daha da sevimli hale getiriyordu.
Yuta: "Yüzümde bir şey var mı, neden bakıyordun ki ?"
Yuta elini yüzüne kaldırarak sormuştu: Hassas parmakları, yüzünde leke veya başka bir şey ararken yanaklarına dokunuyordu.
Sadece gülümseyebilmiştim ve başını salladım.
Ben: "Yüzünde hiçbir şey yok, endişelenme. Sadece bakıyordum."
Oturduğum sandalyeden ayağa kalktım. Kaynayan tencerenin kapağını kapatırken hala gülüyordum. Komikti. Yuta'yı sadece üç aydır tanıyordum ve bir erkek arkadaşının olduğunu açıkça biliyordum, ama sanki onun için olan hislerimi çoktan kazanmıştım.
Neyse ki, Yuta onlar hakkında habersiz görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heroes are around us + yuwin
Fanfictionsi cheng, demiryolunun yanındaki malikanede yaşıyordu. kurgu intihar girişimleri ve deneyimleri içeriyor, lütfen duygusal olarak dengesizseniz veya bu tür şeylere dayanamıyorsanız, eğilimliyseniz lütfen bu kurguyu okumayın. all human au¡ lime / fl...