Kanatlar ve Zırh

11.7K 813 616
                                    



"Biz Hermia, seninle iki sanatçı olup bir dantel üzerine dünyada var olmayan bir çiçeği nakşetmiştik."

Bir Yaz Gecesi Rüyası, William Shakespeare.


On yedi.


Denizin ortasında havuza girmek açıkça görgüsüzlüktü.

Ayaklarımı bu anlamsız havuzun içinde sallarken iç çektim. Yat denen şey zaten suyun üzeri için tasarlanmışken bir de onun içine yapay bir su kütlesi yapmaya ne gerek vardı? Hani küveti anlıyordum, jakuziyi saçma bulmakla birlikte yadırgamıyordum ama havuz...

Ay yine müziği unutmuştum...

Gözlerimi kapatıp kulaklarıma sızan yabancı tınıya odaklanmayı denedim.

"Tell me something I don't already know

Like how you get your kisses to fill me with electricity"

Yata geldiğimizden beri, yani o günden beri, bir haftadır; Marin'in müziklerine dadanmıştım. Ne kadar çok grup olduğunu görseniz hayrete düşerdiniz ve hepsinin sözsüz bir kısmı vardı, Marin en çok o kısımları seviyordu ve ben hazır kimse konuşmuyorken o kısımlarda Marin'i izlemeyi seviyordum. Gerçi ben her saniye Marin'i izlemeyi seviyordum...

Of yine kopmuştum. Ellerimi iki yanımdan yere yaslayıp gözlerimi yeniden kapattım.

"Separated

There I face it

Love like thunder, love like falling snow"

Düşen kar tanesi çok tatlı bir imgeydi ama ben düşen yağmur damlasını tercih ederdim. Göğsümü ılıtan, topraklarıma hayat veren, baharımı getiren hatta kollarımı yaza uzatan yağmuru... Hem yağmurlar birleşip deniz yaparlardı.

Güncel bilgi: Denizi seviyordu.

Kara onu üzdüğünde denize saklanıyordu, gözleri annesini arayan küçük bir çocuk gibi denizin en sonuna çevriliyor, ufku gördükçe sanki daha rahat nefes alıyordu.

Bundan sonra onu mutlu eden her şeyi bir bir Marin'in çevresine taşıyacaktım. Çalışmalara başlamıştım bile, Kızıl Alarga'nın da desteğiyle Marin nereye baksa güzellik görecekti. Adalar ve çevresiyle sınırlı olan bu minik yan yanalığımızı bir gün taşırmak, Marin'le denizin üzerinde gidebildiğim kadar ileri gitmek için de ayrıca sabırsızlanıyordum. Lacivertlerini engin denizlerde, yabancı kıyılarda, saklı limanların ötesinde görmek istiyordum. Hem, dünyada ne kadar az deniz vardı ya. Okyanus dediğin zaten beş tanecikti ki beşincisi tanımlanalı çok da olmamıştı. Beş azdı. Beşi sevmiyordum. Kaç deniz vardı acaba?

Ve evet, yine şarkıyı unutmuştum. Derin bir nefes alıp sadece dinlemeyi denedim.

"Tell me something I don't already know

Like how you get your*-"

Şakım bu defa aklım değil, lacivert deli bir çocuk yüzünden bölünmüştü. Kulaklıkların aniden çekilmesiyle yerimde korkuyla sıçradım. "Ay!"

Yanağıma gürültülü bir öpücük kondu. "Bonjour, mon amour!"

"Ödüm koptu Marin ya!" dedim, homurtuyla. Çok erkendi, normalde daha geç uyanıyordu. "Uyku mu tutmadı?"

DemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin