"Beni yıllardır hiç gururlandırmadın Baekhyun! Işık'a hiçbir yararın olmadı! Bu yüzden seni bu sapıklığın için öldürmediğime dua etmeli ve annenle benim hatırıma tek görevin olan evliliği de kabul etmelisin. Anladın mı?!"
Baekhyun bayılmak üzere olduğunu hissediyordu ama babasının önünde daha güçsüz pozisyona düşmeyecekti. Ellerini yumruk yapıp sıktı ve başını salladı. "Peki, baba."
"Şimdi git ve uyu. Yarın Kraliçe İgnis ve Prens Kris ile bu konuyu konuşacağız."
"Gözlerimi çözecek misin?"
"Sabah yaparım. Biraz daha karanlıkta kal ve hatalarını düşün."
Babası odanın kendine ait olan kısmına geçerek kapıyı kapattı. Baekhyun içeride tek kaldığında bir süre olduğu yerde öylece dikildi. Babası haklıydı, işe yaramazın tekiydi. Küçükken yapılan sınavlarda sarayda çalışan hizmetçilerin çocukları bile daha iyi sonuçlar alırdı. Başarısızdı, asosyaldi, doğmayı bile başaramayıp annesini öldüren bir beceriksizdi.
Chanyeol ona kısa bir süre için değerli olduğunu hissettirmişti ama gerçek hayata dönmesi gerektiğini biliyordu. Kris'le evlenmesi babasını gururlandıracaksa bunu yapmalıydı. Önceliği kendi kalbi olmamalıydı, krallığın saygınlığı olmalıydı.
Hüngür hüngür ağladığını düşüncelerinden çıkana kadar fark etmemişti. Gözlerini silmek hiçbir işe yaramayınca bunu yapmayı bıraktı ve Chanyeol'suz bir sabaha uyanmaya kendini hazırladı.
Chanyeol gitmeliydi. Babası için, annesi için, krallığı için.
Kendi için değil, ama bu önemli değildi. Kendi kendine hiçbir işe yaramıyordu nasıl olsa.********************
Sabah olduğunda Baekhyun gözünün altı mosmor şekilde uyanmıştı. Kral Lux elini Baekhyun'un gözlerine değdirince Baekhyun sonunda ışığa kavuşmuştu.
İlk başta gözleri alışamadığı için biraz başı ağrıdı. Işığı çok özlemişti, biraz daha karanlıkta kalsa ölebilirdi ve babası bundan rahatsız olmuş gibi durmuyordu.
Kral Lux onun ne kadar perişan göründüğünü umursamadan güzel giyinip kahvaltıya inmesini söyledi.
Baekhyun babasının kenara ayırdığı takım elbiseyi giyinip saçlarını arkaya doğru taradı ve büyük merdivenlerden inmeye başladı. Büyük salon tıka basa doluydu. Çeşit çeşit krallıklardan soylular keyifli bir şekilde sohbet edip kahvaltı ediyordu. Çoğu iki gün sonra gidecekti.
Baekhyun babasının, Kraliçe İgnis'in ve Prens Kris'in olduğu masayı gördüğünde derin bir nefes aldı ve oraya doğru yürümeye başladı.
Kyungsoo, Jongdae, Jongin ve Junmyeon'un oturduğu masanın yanından geçti ama onlara selam vermedi. Görmekten en çok korktuğu kişiyi ortalıkta görememişti. Bu iyi bir şeydi.
Sonunda masaya geldiğinde herkese selam verdi ve tek boş yer olan Kraliçe İgnis'in karşısına oturdu. Prens Kris parlak saçlarını arkaya atarak gülümsedi. "Biraz solgun ve halsiz görünüyorsunuz, Prens Baekhyun?"
Baekhyun onun yüzüne tükürme isteğini bastırdı. "Ten rengim çok açık, o yüzdendir."
"Prens Baekhyun..." Kraliçe İgnis mutsuz bir ifadeyle etrafa bakındı. "Oğlum bana dün bir şeyler söyledi. Bir evlilikle ilgili, fakat bana biraz mantıksız geldi. Yanlış mı anladım?"
Kral Lux Baekhyun'un konuşmasına izin vermeden öne eğildi. "Evet. Prens Kris ve oğlum Baekhyun'un krallıklarımız arasında harika bir bağ oluşturacağını düşünüyoruz. Ben de Işık'ın böyle kararlı bir adam tarafından yönetilmesini çok isterim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Galaxy's In His Fingertips || ChanBaek
Fiksi PenggemarPrens Chanyeol nereden bilebilirdi, gökyüzünde her gece izlediği yıldızların kendi ayağına geleceğini?