Sabah annemin okula gitmememe izin vermeyeceği için erken kalkıp duş aldım. İki saatlik bir uykuyla duruyordum. Büyük bir ihtimalle derste uyuya kalacaktım. Duştan çıktıktan sonra doğal bir makyaj yapıp dudaklarıma sadece nemlendirici sürdüm.
Bordo ekoseli eteğim ve siyah şifon gömleğimi giyip saçımı kuruttum. Çantama gerekli eşyaları koyup hızlıca aşağıya indim. Annemler biraz daha oyalanırsam geç kalacağımı bildikleri için beni öpmekle yetindiler. Arabaya binince direk okula gittim çünkü Leslie, Davon ile okula gittiğine dair bir mesaj atmıştı.
Okula girince önce arka bahçeye gittim. Gittiğim okul özeldi, öğretmenler bile sigara içmemize hiçbir şey demezdi. Kuytudaki ağacı görünce oraya adımlayıp en son, günler önce elime aldığım sigara paketini çantamı karıştırıp buldum. Ağacın dibine çöküp sigaramı yaktım. Gelen adım sesleriyle baygın bakışlarımı oraya çevirdim.
Lanet, tek bir yerde bile yalnız kalamayacak mıydım? Tanımadığım erkek simasıyla kaşlarım çatıldı. Okul büyüktü ama ben okuldaki çoğu kişiyi tanırdım. Hem Tanrı aşkına hangi salak okula gelirken takım elbise giyerdi ki? Çocuk sorgulayan bakışlarıma karşılık yanıma oturup konuşmak için ağzını açtı. "Çakmağın var mı?" Emma ile de böyle tanıştığımız düşünceleri aklıma doluşunca sakince gözlerimi yumdum. Bu saçma tesadüfü aklımdan atmak için çocuğa çakmağımı uzattım.
Çakmağı kullandıktan sonra bana geri verdi. Gözlerimle çocuğu süzdüm. Zümrüt yeşili koyu gözleri vardı. Saçları gece gibi karaydı. Bir öğrenciye göre de kaslıydı. Futbol oynuyor olabilirdi. Normal birine göre yakışıklıydı. Hem de fazlaca...
Kulaklarıma dolan zil sesiyle ayağa kalktım. Ona döndüm. Takım elbisesine bakıp güldüm. "Benimle geliyor musun 'öğretmenim' ?" Sırıttı. "Güzel tespit. Sen git. Daha sigaram bitmedi." Omuz silkip ona arkamı döndüm. Arkamdan seslendi. "Victor." Ona dönmeden ben de ona seslendim. "Venüs."
Sınıftan içeri girince Leslie beni yanındaki sandalyeye oturttu. Heyecanla başını sallıyordu. Sinirlerim bozuk olmasına rağmen beni güldürmeyi başarmıştı. Kaşlarımı kaldırdım. "Bir şey mi oldu Leslie?" "Evet, Tanrım... Venüs İngiliz edebiyatı öğretmeni sonunda okuldan ayrılmış." Gözlerim bir anda mutluluktan büyümüştü. "Bayan Star mı? Emin misin? O kadın her an her yerden hortlamak için hazır." "Evet, eminim. Onun yerine okula yeni birini göndermişler. Ahh, düşünsene seksi bir kadın öğretmen." "Leslie terbiyesiz hayallerini evinde kur. Okuldayız." Sert bir sesle söylemiştim ama kendimi gülmemek için zor tuttuğumun Leslie'de farkındaydı. Sabah gördüğüm çocuğu hatırlayınca bir siktir çektim.
Tanrım çocuğun takım elbise giymesi normaldi çünkü o zaten bir öğretmendi. Elimi kafama vurdum. Yavaşça Leslie'ye döndüm. "Leslie o bir erkek ve daha demin onunla sigara içtim." "Ne! Aman Tanrım Venüs! Her zaman boka bulaşmayı nasıl başarıyorsun? Anlat hemen." Öğretmenin derse girmesiyle birbirimize üzgünce baktık.
Eh, bu da demekti ki akşam kız gecesi bizi bekliyordu.
Okulun bitiş zili çalalı çok olmuştu. Oysa ki biz Leslie ile okulun bahçesinde, olduğumuz yerde duruyorduk çünkü ben lanet araba anahtarımı bulamıyordum. Elime ilişen anahtarla zafer kazanmış gibi gülümseyerek kafamı kaldırdım.
Aynı anda karşıdaki kaldırımda beni izleyen Emma'nın gözleriyle karşılaştım. Leslie'de oraya bakınca sessizce elimdeki araba anahtarını aldı. "Venüs, ben bizim eve gidiyorum. Anneni akşam için ben ararım. Sen de Emma ile aranda olan sorunu çözüp gel." Bana küçük bir veda öpücüğü verip arabama gitti. Ben de sakince Emma'nın yanına gittim.
Yanına gitmemle başını kaldırdı. İşte o an gözlerim doldu. Bu kadına hiçbir zaman sahip olamayacaktım çünkü ona sahip olan biri zaten vardı. Bana yalan söylemişti. Hatta benim de yardımımla benimle oynamıştı. Burnumu çektim. Gözlerinin altı mordu. En sevdiğim renkten ilk defa nefret etmemi sağlamıştı. Hızla ayağa kalkıp elimi tuttu. Elimi çektim. "Kendim yürüyebilirim Emma." Sıkıca gözlerini yumdu. İlerideki arabasına yürüdü. O sürücü koltuğuna oturunca ben de yanına oturdum.
Yol boyunca ellerime baktığım için nereye geldiğimize pek dikkat etmemiştim. Emma arabayı durdurunca bir hastanenin önünde olduğumuzu gördüm. Arabadan çıkıp kapımı açtı. Elimi tuttu. Bu sefer karşı çıkmadım. Hastanenin yanındaki küçük parka gittiğimizde beni bir banka oturttu. Boğazını temizleyip konuşmaya başladı.
"Dün gece yanımda gördüğün kız kuzenimdi Venüs. Şu hastanede" ilerideki hasteneyi parmağıyla işaret etti. Çok soluk duruyordu. "Küçük erkek kardeşi kalıyor. Akut miyeloid lösemi hastası. Dün seninle evdeyken Fox aradı. Arthur artık kemoterapiye girmek istemediğini söylemiş. Kardeşi için çok üzgündü ve delice ağlıyordu. Ne yapacağımı bilemediğim için seni bıraktım. Akşam da kafasını biraz dağıtması için onu bara götürdüm." Gözlerini bana çevirdi. "Üzgünüm, sana daha önce anlatmalıydım."
Emma ile Fox'un kuzen olmasına mı yoksa Emma'nın küçük kuzeninin lösemi hastası olmasına mı şaşıracağımı bilemedim. Ağzımı açtım sonra da tekrar kapattım. Söyleyebilecek hiçbir şeyim yoktu. Bende yapmam gerekeni yaptım.
Sevdiğim kadına onu bir daha bırakmayacakmışım gibi sıkıca sarıldım.
Dakikalarca belki de saatlerce aynı pozisyonda kaldık. Yavaşça yaşlardan sulanmış gözlerini kaldırdı. Gözlerini kırpıştırdığında birkaç damla yüzüne süzülmeye başladı. Ben de onların toprağa düşmesine izin vermeden tek tek öptüm. Başımı kaldırıp bu sefer de dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum. "Sana değer veriyorum Emma. Dün gece için özür dilemeyeceğim çünkü böyle bir şey olabileceğini tahmin etmemiştim. Sadece... dün geceyi unutalım mı?" Umutla yüzüne bakmıştım. Yavaşça başını sallayıp beni kucağına çekip omzumu öptü. Kulağıma kısık bir sesle fısıldadı. "Sen de benim için değerlisin tatlım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mor girlxgirl
ChickLitLezbiyen olduğumu; en yakın arkadaşımla gittiğim lezbiyen bardaki kızı görünce, ıslandığımı anladığımda fark etmiştim. •Kurgumda "Mavi En Sıcak Renktir" çizgi romanından esinlenmeler vardır.