Philophobia

76.9K 929 246
                                    


Bardaki olayın üstünden dört gün geçmişti. Bense sanki Emma ile hiç tanışmamışım gibi hayatıma devam ediyordum. Emma'yı gün içinde neden bu kadar düşünüyordum emin değildim. Aslında emindim sadece bunu kendime itiraf etmek istemiyordum. Emma'dan çok feci şekilde hoşlanmıştım. Sorun şuydu ki ben lezbiyen değildim. Hayır kesinlikle eşcinsellere saygı duyardım. Hatta en yakın arkadaşım bir lezbiyendi. Ama ben hiçbir zaman bir kızdan hoşlanmamıştım.

Bardaki olaydan sonra Leslie her gün aynı yere gitmemiz ve hayatımın aşkını kaçırmamam için üstüme geliyordu. Evet, biz ona göre birbirimizin ruh eşiydik. Bunu çok çabuk kabul etmiş hatta benden daha çabuk benimsemişti. Ben mi? Ben sadece saçma olduğunu düşünüyordum.

Düşüncelerimi alarmım bölmüştü. Okula geç kalmamak için yatağımdan hızlıca kalktım. Banyoya girip yüzüme baktım. Akşam uyuyamadığım belli oluyordu. Kısaca duş aldıktan sonra gözlerime doğal bir makyaj yaptım, dudaklarıma ise koyu kırmızı rujumu sürdüm. Açık kumral saçlarımı at kuyruğu yaptım. Beyaz gömleğim ve kot pantolonumla hazırdım. Annem ile babam bugün mesai yapmışlardı. Eve büyük bir ihtimalle gece gelirlerdi. Ben de siyah sırt çantamı alıp evden çıktım.

Arabama binip Leslie'nin evine sürdüm. Okula gelince saatler çabuk geçmişti. Son sınıf olduğumuz için de bizi çok sıkmıyorlardı. Okuldan çıkınca Leslie'nin barda tanıştığı bir kızla çıkacağını öğrendim. Emma ile kafasını öyle bozmuştu ki yeni kızı bana anlatmayı unutmuştu. Küçük özürler ve kocaman kucaklaşmalar sonucu beni kandırdı. Bir de üstüne üstlük arabamı aldı. Kızla buluşmaya gidip yarın beni evimden alacağına söz verdi.

Ben de güneşin batışına daha çok olmasına rağmen ormanlık alan kadar ağaçlara sahip favori mekanım olan parka doğru adımladım. Etrafı boş olan bir bank bulup oturdum. Kulaklıklarımı taktım. Temiz hava uykumu getirmişti. Sadece iki saniyeliğine gözlerimi kapattığımı sandım.

Burnuma güzel bir manolya kokusu geliyordu. Üstümde bir ceketin ağırlığı vardı. Yavaşça gözlerimi açtım. Yan tarafıma döndüm. Yavaşça mırıldandım. "Emma?" "Hmm. Demek uyandın." "EMMA!" Ayıldığımı anlayınca sırıttı. "Efendim Venüs?"            "Tanrım burada ne işin var? Beni nasıl buldun?" "Sana seni bulacağımı söylemiştim." Sadece ona bakıyordum. Belki de masumca ama çok hayranca bir bakıştı.

"Bana ceketini vermişsin." Bakışları sertleşti. "Evet küçük kız seni her zaman zatürreden koruyamam. Lütfen yanında bir ceket taşı." "Emirlerden hoşlanmam." Yavaşça bana yaklaştı. İstemsizce nefesim kesilmişti. Ağzı kulağıma değince durdu. "Emir değil bir istek." Peki anlamında mırıldanıp başımı salladım. "Akıllı kız." Dudaklarında bir gülücük vardı.

Sonra elindeki eskiz defteri parmağındaki kurşun kalem izlerini fark ettim. "Resim mi çiziyordun?" "Evet devam etsem senin için bir sakıncası olur mu?" "Tabii ki hayır. Ne çizdiğini görebilir miyim?" "Bitince göstereceğim ilk kişi sen olacaksın. Söz veriyorum."

O sırada telefonuna bir mesaj sesi geldi. Kaşları çatıldı. Telefonunu kapatınca bana bakmadan defterinin bir sayfasına bir şeyler karalayıp sayfayı kopardı, sonra bana verdi. "Eve gittiğin zaman bana yaz. Ben de resmimi sana ne zaman göstermeye hazır olabileceğini söyleyeyim. "Biraz hayal kırıklığına uğramıştım. Bunu Emma'da fark edince gözleri yumuşadı. "Önemli olmasa seni bırakmazdım. Ama şanslısın ki sanırım seni eve götürecek kadar zamanım var." "Peki."

Sakince parktan çıkıp sessiz yolda yürümeye başladık. "Emma saçlarının rengi çok hoş. Merak ediyorum da çabuk akıyor mu ya da saçların sertleşiyor mu? Boyatınca yani." "Dokunmak ister misin?" Cevabımı beklemedi. Sokakta durdu. Güzel elleriyle ellerimi tuttu. Ben sadece onun gözlerine bakıyordum. Güzel mavi gözlerine. Sonra elim pamuk gibi saçlarına değdi. Yumuşaktı. Bıraksalar saatlerce saçlarıyla oynayabilirdim.

Emma'ya biraz daha yaklaştım. Sonra bir adım daha işte şimdi dip dibeydik. Yine bir ses duyuldu. O lanet telefonun mesaj sesi. Emma benden uzaklaştı. "Üzgünüm Venüs ama gitmeliyim." Yavaşça yanağımdan öptü.

Sonra gitti. Ben yine arkada kalan sanki hiç Emma'yı görmemiş gibi olan taraftım. Bardaki günden ise iki farkım vardı.

- Yanağımda ki ona ait dudak izi, omuzlarımda ki onun kokusuyla mühürlenmiş güzel ceketi.-

Ben de arkamı döndüm. Yavaşça evime kalan son iki dakikalık yolu yürüdüm.

Mor girlxgirlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin