O sabah jane erken kalkmıştı. Kardeşi Margot hâlâ uyuyordu. Kahvaltıyı hazırlamak için aşağı inmişti. Buzdolabını açtı. Küflenmiş peynir ve biraz ekmekten başka hiçbir şey yoktu."Aaaaah, yine mi ekmeği buzdolabına koydun Margot?" diye bağırdı. Arkasını döndüğünde Margot karşısındaydı. Kahverengi saçları, yeşil gözleri ve somurtmuş bir şekilde ablasına bakıyordu."Eğer bu çirkin ,kırık dökük,her tarafında hamam böceği dolaşan aptal malikanede doğmasaydım,ekmeği saçma sapan yerlere koymazdım değil mi?" Dedi. Bu sözlerle ablasını üzmüştü. Ama jane ona hak vermişti. Margot buzdolabından küflenmiş peyniri aldı ve bir bıçakla küflenmiş tarafını kesti.Yemeği yedikten sonra
Margot'ın odasına geçtiler.Margot:
-Dün gece odama bir yarasa girdi. Seni çağırmak içi yanına geldim. Ne kadar bağırsamda uyanmadın.Hani bir daha o lanet uyku ilacını içmeyecektin?Jane:
-Hadi ama Margot,sana kaç defa uyuyamadığımı söyledim.Margot:
-Birgün başıma bir şey gelirse haberin bile olmayacak. Sonra sen kendine kızacaksın. Jane:
- Bunu seninle daha kaç kere konuşucaz Margot? Başına bir şey gelmesi imkansız burada sadece biz varız. Bu cümleyi söyledikten sonra yukarıdan bir ses geldi öyle yüksek bir sesti ki kuşların uçmak için, kondukları dallardan ayrılışını duyduk.Margot korkmuş iri gözlerle jane'e baktıktan sonra hemen yukarı koştu.Jane: Margooot, duuuuuur!Margot odanın kapısının önünde bekliyordu."Lanet olsun" dedi. Jane odaya baktığında gözlerine inanamamıştı. odadaki her şey darmadağın olmuştu. Margot ağlamaya
başladı.Bu nasıl olmuştu? Yoksa bunu yapan Audrey miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karmaşık
MaceraKardeşiyle eski,terkedilmiş bir malikanede yaşayan jane küçüklüğünden itibaren kardeşine baktı. Artık hayatından sıkılmaya başlamıştı. İki seçeneği vardı. Ya nefesini sonsuza kadar kesecekti ya da gerçeklerle yüz yüze gelecekti.