Okuyanlara çok teşekkür ediyorum vote lerden çok benim için düşünceleriniz önemli, bu yüzden olumlu veya olumsuz yorumlarınıza her zaman açığım ve bekliyorum.. :)
********************************
Belki de Cenk'te birşeyleri öğrenmemizden korkuyordur, ya da yabancılık çekiyordur.. Ama ben her ne olursa olsun yanında olucam... Yaşadıklarımı yaşamasını asla istemem...
***
Zilin çalmasıyla sınıftan çıkmam bir oldu. Daha fazla bu gergin ortamda durmak istemiyordum.
Sınav stresi ; sıra arkadaşımın alkol kokması ; somurtan yüzler ; ve en çok da Cenk'e baktığımda hatırladığım anılar germişti beni aslında.
Bu günün çarşamba olması iyiydi, çünkü sınavdan sonra ders yoktu ve serbesttik.
Hava soğuktu, ama insanlar daha da soğuktu. Burayı hiç sevemiyordum, çünkü ne zaman etrafa pozitif bakmaya çalışsam, bir olay oluyordu ve bütün düşüncelerimi altı üst ediyordu. Adapte olamamamın sebebide buydu zaten. Gitmeden kafeteryadan en sevdiğim fındıklı cappuccinodan aldım, içerek giderim, belki bir nebze de olsa isınabilirim diye. Karşımda kapı vardı, ellerimde cappuccino, çıkmadan kulaklarımı takmaya çalısırken birden kapı suratıma çarptı.
"Aaaaah" kapı tam olarak burnuma çarpmıştı, üstelik cappuccinom da üzerime dökülmüştü. Canım çok yanmıştı ama çaktırmadım, sonuçta ben güçlü bir kızım.
"Napıyorsun sen aptal, önüne baksana" diye bağırmıştım o sinirle, üstüme döküleni silmeye çalışarak. Ama kafamı kaldırdığımda, bağırdığıma pişman olmuştum. Karşımda ki Cenk di. Hemen eğilip atkısıyla üstüme dökülen cappuccinoyu silmeye başladı, " Çok özür dileriiim, bilmeyerek oldu, çok sakarım, ama bilemezdim kapının arkasında olabileceğini, nolur kusuruma bakma " diyordu. Çok tatlıydı, pişkin pişkin bakıyordu o ela gözleriyle. Bu müthiş gözlerin içine dalmıştım resmen. Ama uzun sürmedi çünkü bana seslendiğini fark ettim:
" Hey? Beni duyuyomusun? İyi misin ?"
" iyiyim iyiyim, sağol", kalkmaya çalışırken belimden kavrayıp yardım etti.
" Gerçekten çok özür dilerim, burnun acıyormu? Kanıyormu? " derken eğilerek burnuma bakıyordu, çünkü benden büyüktü.
"İyiyim merak etme, yok bir şey"
" O zaman kendimi affetirmek için cappuccino ısmarlama izin ver"
" Teşekkürler ama benim gitmem lazım" çünkü yurtta kalmak bunu gerektiriyor. İstediğim zaman girip çıkamazdım. Bu cevabımın ardından bakışları düştü. Allah'ım bir insan nasıl bu kadar tatlı olabilirdi. Bu sefer ısrar etti:
"Lütfen, içerek gideriz"
Biraz şaşkınlık, biraz kararsızlık ve onu kıramadığım için sadece "peki" diye bilmiştim. O an, yüzünde oluşan ifade, o gülümsemesi, beni benden almıştı... Bir tebessüme kaptırmıştım kendimi resmen... Bir gülümseme bulaşıcı olabilir miydi? Çok uzun bir süreden sonra ilk defa dudaklarımda kasılma hissetmiştim. Gülümsemiştim galiba, bu duyguyu hatırlamıyordum bile...
O cappuccinoları almaya giderken ona hayran hayran baka kaldım o sıra da bende üstüme çeki düzen veriyordum, üstüm başım yapış yapış olmuştu ama benim derdim başkaydı.
Yanlış duymadıysam "içerek gideriz " demişti, yani bana yolda eşlik mi edicekti ?
O zaman... Olamaz yurtta durduğumu öğrenicekti. Niye korkuyordum ki? Herkes biliyordu artık niye ondan saklamak istiyordum? Bana neler oluyordu?
Ben başı dik, güçlü bir kızım. Ama onun yanında kendimi bile unutuyordum, kendimi aciz savunmasız bir ceylan gibi hissediyordum.. Bu benim için onu tanımak için bir fırsat olsa bile, ona uzaktan bakarken ki cesaretimi kaybediyordum... Ne yapmalıydım ? Bilemiyordum..
Gelmişti ellerinde cappuccinolar: " buyrun hanımefendi "
"Teşekkürler, ama bu fındıklııı !?..."
" Ben fındıklı tercih ediyorum, senin de seveceğini düşünmüştüm..." demişti yine o pişkin bakışıylarıyla.
" Evet ben de çok seviyorum ondan, nerden bildin fındıklı istediğimi diyecektim sözümü kestin" dedim acemi gülümsememi yüzüme kondurarak.
" Sözümü kestin ama. "
" Ödeşmiş olduk" demiştim, demesemiydim acaba ? Şımarık bir kız olduğumu düşünebilirdi. Ama o gülmüştü.
Okuldan sonunda çıkabildik, biraz acele etmem lazımdı yurda geç kalıcaktım, aslında çok umrumda da değildi. Ben Cenk ile vakit geçirmek istiyordum..
Bu soğuk hava da, sıcak sohbetimizle sokağın ortasından yürüyerek ilerledik.
" Bu arada ben Cenk, sen..?"
" Bende Yasmin " yine sözünü kesmiştim, heyecan yapıyordum, gittikçe kendimi küçültüyordum..
Gülümseyerek "Memnun oldum Yasmin, sende türk sün, ne güzel" demişti, ama gerçekten memnun olmuş muydu?
"Bende memnun oldum." diyebildim. Aklımda kilerle ağzımdan çıkanlar bağlatısızdı, sormak istediklerimi soramıyordum.
" Tanışmamız biraz olaylı olsada, seni tanımak çok güzel" demişti, kelimelerimi toparliyamıyordum, bu söylediği beni çok sevindirmişti.
" Bende" diyelmiştim yine, geri zekalı Yasmin, düzgün çevap bile verememiştim.
Cappuccinoları unutmuştuk nerdeyse. Arada yudumlarken, ona çaktırmadan bakmaya çalışırken onun zaten bana baktığını görmek... Anlatılmaz bir duygu, doğruyu söylemek gerekirse çok utanmıştım.
Yavaş yavaş, yaklaşıyorduk. Neyse ki onun evi, yurt tan daha yakın olduğu için gitmesi gerekiyordu. Benim de acele etmem lazımdı.
Yaklaşıp yanaklarımdan öpüp " Yarın görüşürüz " demişti. İlk defa birisi, selamlaşmak için bile olsa, yanklarımdan öpmüştü. Çok karmaşık, belki de adı konmamış bir duyguyu yaşıyordum. Ve gitmişti..
Bugün benim için unutulmaz bir gündü.
Ben Yasmin, uzun bir süreden sonra değişik duygular yaşamıştım, hem gülümsemiştim hem de utanmıştım...
İlk defa bir insanın sıcaklığını hissetmiştim...
Bunların hepsini Cenk'e borçluyum...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Homeland
RomanceHayat : Sürpriz, aile, dost, sevgi, paylaşmaktan ibaret ise, benim yaşadaklım ne oluyor ?... acı, keder, yalnızlık, duygusuzluk... Hedefsiz, amaçsız bir yaşam içinde, ruhsuz bir beden dolaşıyor...