Paket

49 7 0
                                    

Aman tanrım ! Ben bu paketi hatırlıyorum.
"CEEEENK!!??"....

Hayat sürprizlerle dolu derler. Ben buna bir zamanlar inanmazdım. Ta ki, Cenk sınıfıma gelesiye kadar...

Acaba bugün beni ne sürprizler bekliyor düşüncesiyle, ilk defa mutlu bir şekilde yurttan çıkmıştım. Ama, gördüğüm manzara sonrası aklımda iki tane soru oluşmuştu: hayat gerçektende sürprizlerle dolu değil miydi? Yoksa, hayat bana korkunç sürprizler mi hazırlamıştı?...

--------

Başım çok agrıyordu, gözlerimi açtığımda ortalığı bulanık görüyordum. Kendime gelmem biraz zaman alacaktı belliydi.

Aklıma o gördüklerim geldi. Yoksa bu da mı rüyaydı? Hemen gözlerimi ovuşturmaya başladım. Biraz daha kendime geldikten sonra kalktım ve farkettim ki yabancı bir ortamdaydım.

Neresi burası? Benim burada ne işim var? Ne oldu bana hiç hatırlamıyorum ?

Oturdum, ve etrafımı incelemeye başladım.

Basit bir oda gibi görünsede hastane de olduğumu anladım.

Tam kalcaktım ki başım döndü, yatağa oturmak zorunda kaldım. O sırada içeri bir kadın girdi beyaz şömiziyle hemşire olduğu anlaşılıyordu ve gülümseyerek:

- "Merhaba Yasmin, okulda baygınlık geçirmişsin. Gerektiğinden geç uyandın. Okulun ve yurdun haberleri var. Anlıyacağın birgün bizde misafirsin.

- Peki neden, gidemiyorum?

- Geç uyanman, bizde şüphe uyandırdı, seni sağlık kontrolünden geçirmemiz gerekecek.  Bakalım neyin varmış."

Kendi sorunlarımla ilgilenmekten Cenk'i unuttum. Bayıldığıma göre gorduklerim rüya değildi, gercekti.

- " Peki buraya okuldan başka bir genç kaldırıldı mı?

Biraz kıkırdadıktan sonra:

- Evet, sarışın bir çocuk getirildi aynı anda..

Komik olan neydi? Neden kıkırdamışti ki?

- Peki nasıl, neyi varmış?

- İyi. Güçlü çocukmuş bir kaç saatte atlattı

- Neyi atlattı?

- Bilmiyoruz kriz geçirmis. Ama böyle bir kirize rağmen hemen toparladı kendini, iki günde kendisine gelmesini bekliyorduk ama erken uyandı. O da senin gibi iki gün burada misafirimiz olacak.

- Teşekkürler, peki görmeye gitmem mümkünmü?, sert bir cevap beklemiyordum

-hayır,dedi.

- Peki neden? Diye sorduğumda, bir kaç notunu tamamlayıp arkasını döndü ve kapıya doğru yürüdü. Çıkacağını sanmıştım ama gülümseyerek,

- Senin gitmen, mümkün değil, çünkü zaten o sana geldi " dedi ve Cenk i içeri buyurdu. Çıkarken de bana göz kırparak "au-revoir"yani görüşürüz dedi. Ne yapmaya çalışıyor, derdi ne bu hemşirenin? Kelime oyunları falan..hiç sevmedim ben bu hemşireyi, ne kadar samimi gözükse de.

Cenk'in girmesiyle kalkmam bir oldu:

"- Nasılsın Cenk ?

- iyiyim merak etme, dedi elini omuzuma atarak, asıl sen  nasılsın, neyin var?

- Bende iyiyim, yok bir şey ya...

- Hıı zaten sağlam insanları getirirler hastaneye dimi, dedi elini alay edercesine sallayarak.

Bir yandan da elinde ki o gizemli pakete bakıyordu, yine o paket. Ne vardı içinde bu kadar önemli?

Beni merak ettiği anlaşılıyordu bakışlarından. Ama bu kadar ilgiyi bünyem kaldırmadığı için, yada nasıl tepki vermem gerektiğini bilemediğim için, konuyu değistirmem gerekiyordu.

-Şeeey... Benim sana bir şey vermem gerekiyor, dedim

- Benim de sana, ilk önce sen ver, öncelik bayanların.

Dönüp çantamdan aldığım atkıyı uzattım. Şaşırmış bakıyordu.

Daha ne kadar bakacaksın? Almayacak mısın? Diyemedim.

- Bende kalmış, bununla silmiştin üstümü, teşekkür ederim.

- teşekkür ederim, bu da senin için, atkıyı boynuna doladıktan sonra bana o paketi uzatmıştı, benim içinmiş.. İnanamıyorum.

Heyecan, bu duygu dan nefret ediyorum, yine heyecanlamıştım. Paketi aldım:

-te-teşekkür ederim, niye zahmet ettin... Kendimi mahcup hissettim.

-Açsana, benim kadar heyecanlı gözüküyordu

Açtığımda... Bir kazak vardı, çok güzeldi, bu benim geçenlerde Zara da gördüğüm ve beyenip alamadığım kazaktı, çünkü pahalıydı.

-Teşekkür ederim ama ben bunu kabul edemem, deyip tekrar uzattım.

-Ama..

-Üzgünüm kabul edemem.

Çok beğenmiş olsam bile mahcup olduğum için kabul etmek istemedim.

Başını eğip, yine o üzgün bakışlarıyla :

-Tanıştığımız gün, o gün, hani sana kapıyı çarptığım yetmezmiş gibi hem düşürmüştüm hemde en sevdiğin cappuccinoyu üstüne dökmüştüm, bu da yetmezmiş gibi o şirin kazağını batırmıştım. Bunu bir özür olarak kabul et, lütfen.

-Ama...

Ama sırası bendeydi, konuşmama izin vermedi. Kazağı alıp ellerime koydu:

-Özürümü kabul ettiğin için teşekkürler, kantine inelimmi karnım zil çalıyor da?

-Şımarık

-efendim !?

-Tabi inelim, dedim gülümseyerek, sesli düşünmeyi kesmem lazım, az kalsın duyuyordu.

İki hasta olarak asansörü kullanmaya kara verdik. Tabi üşengeç olduğumuz için bu bir bahaneydi. Şansımıza boş gelen asansöre bindik, ve Cenk

-Selfie çekinelim mi ? Dedi telefonunu çikarmadan

- ahahaha olur..

Selfie çekicez diye şekilden şekile girmiştik, saçlarımla bıyık yaparken kapı açıldı. Aaa olamaz basıldık, hemde o komik halde, resmen utanç verici. Bizi bu halde yakalayan doktorla hemşire ye şaşkın bakışlarımızı attıktan sonra, birbirimize baktık ve gülmeye başladık, bizi izlerken onlar da birbirlerine baktıktan sonra hep birlikte Kahkaha attık. Gerçekten komik bir durumdu. Cenk konuşmasa da olmazdı zaten:

-Sanırım bizi yanlış yere getirdiler, bizim yerimiz tımarhane olacaktı  da

Halimizle alay ederek kantine gelmiştik.

Ne garip bir gün, ama çok güzel. Yani benim için güzel, sonuçta kim ister ki hastane de olmayı. Ama benim karşımda şu an bir çocuk oturuyor, üstelik türk, bununla da bitmiyor çok yakışlı ve sempatik, şimdiye kadar onun hakkında keşf edebildiğim bu kadar. Ve biz iki gün burada beraber olacağız, okula gitmeyeceğiz, ve iki yüzlü sevimsizleri de görmeyeceğiz.

Sanırım aklımda oluşan sorulara zamanla cevap veriyorum, hayat gerçekten sürprizler le doluydu...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 02, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HomelandHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin