Elimi tutan kıza gülümserken, söylediği şeyler beni mutlu etmişti. Güldüm ve başımı gitarını kenara bırakan Doğanay'a çevirdim. O gülümserken, ona seslendim. "Seslerimizi çok beğeniyormuş, haydi gel fotoğraf çekilelim." dediğimde, yanımıza koşturdu. Kız elini samimi bir şekilde belime koyduğunda, ellerimi omuzuna koydum. O sırada kenarda çatık kaşları ile bana bakan Gizel'e gülümsedim. Kıskanmıştı ve kıskandığında bana karşı olan siniri hep hoşuma gidiyordu. Sinirlendiğinde kendini tutamayıp, dakikalarca susmadan konuşuyordu ve sorularının cevaplarını bile kendi veriyordu. Şirince göz kırptığımda, göğsünün üzerinde kollarını bağdaştırdı.
Gözleri çok güzeldi. Sanki içime işleyen bir sızıydı ve mutluluğu ruhuma iliştiriyordu. Kız benimle tek çekilmek istediğini söylediğinde, Doğanay kenara geçti. Gergince gülümsemeye çalıştım. Çünkü Gizel, çok kıskançtı. Asla sevdiği insanları hatta sevdiği şeyleri bir başkası ile paylaşmaz, yan yana bile görmek istemezdi. Fotoğrafı çektikleri anda sahneden indim. O yoktu.
Gitmişti. Biliyordum ve bunu ona yapmamalıydım.
Gerçekten aptaldım. Sadece beş gün önce bu yüzden kavga etmiştik ve bir daha ki sefere affetmeyeceğini söylemişti.
Çıldıracaktım, nasıl böyle bir salaklık yapmıştım ki?
Hem de bildiğim halde. Onun en kırılgan noktasının bu konu olduğunu bile bile. Aradım, aradım, aradım ve aradım...
'Yürüyorum
Elim cebimde ve evim teninde.
Bedenim yerinde, seni görmeye
Geldim.'Eve kadar yürüdüm. Ne bir taksi durmuştu, ne de başka bir ulaşım aracını görmüştü gözlerim.
Şimdi ağlıyor muydu? Ağlıyordu, biliyorum ağlıyordu. Benim yüzümden ağlama düşüncesi bile içimi yakıyordu. Evlerimizin olduğu sokağa girdiğimde, hızlıca binalarından içeri girdim.
Tanıyordum, onu. Kimseye ağladığını göstermezdi ve yorganının altı, omuzumdan sonra gelen en rahat ağlama yeriydi. Kapının önünde durduğumda, düşünmeye çalıştım.
Çünkü onu üzmek bu dünyada yapmak isteyeceğim son şey bile değildi. Bile bile böyle bir salaklık yapmıştım. Onun için travma haline gelen bir şeydi bu ve ben bildiğim halde, hiç düşünmeden o kız ile fotoğraf çekilmiştim.
Paspasının altına bant ile yapıştırdığı anahtarı alırken, sessizce kapıyı açtım. Ardından aynı sessizlikle kapıyı ardımdan örttüm. Duyduğum ağlama sesleri ile nutkum tutuldu.
Benim yüzümdendi. Sikeyim! Her şeyi berbat etmiş, onu kırmıştım. Geri geriye gittiğini bile düşündüğüm adımlarım ile odasına geçtim. Yorganı yine kafasına kadar çekmiş ve yorganda oluşan kabartı ile cenin pozisyonunda yattığını gördüm. Ağlayış sesleri gelirken, iç çekti.
Burnunu çekiştirirken, bana küfürler yağdırdığını duydum. Başka bir zaman olsaydı, gülerdim.
Ama şimdi öyle çok canım yanıyordu ki, canı yanıyor diye. Onun aksine sessizce ağladım. Şuan elleri ile dizlerini döven, hatta başını duvarlara vuran teyzeler gibiydim. -değildi öyle, yalan söylüyorumeıwoeıepwow-
Ona yaklaştım. Titreyen ellerim ile yorganını çektim. Ağlaması şiddetkenirken, bulanık gördüğüne emin olduğum dolu gözleri ile yaşlı gözlerime bakıyordu. "Özür dilerim, sevgilim. Özür dilerim." dediğimde, ağlamaya devam etti. Hafifçe yatağın kenarına oturup, yüzünü ellerim arasına aldım. "Şş! Ağlama güzelim. Ağlama, benim gibi lanet bir adam yüzünden." dedim ve gözyaşlarını sildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ve ben hala senden geçemiyorum
Short Story-tamamlandı- Her ilişki gibi onların ilişkisi de bitti. Sonu hüzündü, hem de baya bi' gözyaşı ile doluydu. Çünkü konu onlar için birbirleri olduklarında daha kırılgan, daha umursar oluyorlardı. Belki ilişkileri bitmişti ama onların hikayeleri bir...