garip bir hüzün ve geri dönüş

198 13 8
                                    

   Kulağımdaki kulaklıktan süzülen şarkı daha kimsenin duymadığı, sadece benim çalarak seslendirdiğim bu yeni şarkımın ses kaydıydı. Şuan ki halimle ne kadar uyuştuğunu biliyordum. Düşünmek artık anlamsız geliyordu fakat anlamsız gelen bir şeyi günümün her anında işleve geçirmek, daha anlamsız ve saçmaydı. Düşünmeden yapamıyordum.

   Yalnız başıma sokakta öylece yürüyordum. Bu yolları ayaklarım aşmayalı baya uzun zaman olmuştu. Dönüyordum. Neye döndüğümü bilmeden, dönüyordum işte. Belki evime dönüyordum, belki anılarıma, belki de o evde bıraktığım düşüncelerime. Sadece dönüyordum işte. Artık dönebileceğim bir anı bırakmış mıydım, o yerde bilmiyordum. Ah, bir de o eve döndüğüm de düşüncelerime de dönüp, dönemeyeceğimden emin değildim. 

   Artık bir hissizlik vardı sanki içimde. Yazdığım, düşündüğüm, hissettiğim hiçbir şey canlı değil gibiydi. Ölü gibiydi. Yazamıyordum, doğru düzgün hiçbir şey hissedemiyordum. Canlı kalan tek yanımı da, öldürmüş müydüm içimde? Onu gerçekten öldürebilmiş miydim? Hiçbir şeyi bilmiyordum.

Hiçbir şeyi anlamıyordum.

Hiçbir şeyi hissedemiyordum.

Artık böyle olmak zor geliyordu.

Artık bitsin istiyordum.

    Gece gece sallanarak yürüdüğüm sokağı köşedeki dönemeçte, ardımda bıraktım. Hızlıca gördüğüm binaya ilerledim. Asansör bekledim ve geldiğinde asansöre bindim. Asansör artık unutmak üzere olduğum katta dururken, hızlıca asansörden indim. Eski günlerdeki gibi zile bastığımda, kapıyı açacak kimsenin olmadığını biliyordum. Cebimdeki anahtarla kapıyı açtım ve yavaş adımlarla içeri girdim. Ardımdan kapıyı kapatıp, bütün odalara kapı önünden baktım ve hiçbirini aksatmadan hepsinin lambasını açtım.

   Bunu neden yaptığımı bilmiyordum. Belki de o görsün diyeydi ya da sadece artık bu eve döndüğümü, hislerime fark ettirmek içindi. Sessizce salona geçtim ve balkonundan, karşı balkona baktım. Her tarafı sardunyaların ve begonvillerin saksıları ile çevriliyken, balkon demirlerinin önünde bile saksılar vardı. İstemsizce gülümserken, gözüm minderlerin çaprazındaki iki kişilik masada oturan iki kişiye takıldı. Eskiden orada biz otururduk. Şimdi başka biri ile gülerek, sohbet ediyordu. Bu canımı acıtırken, hissettiğim şeyler için sevinmeliydim sanırım ama sevinemedim. Hissettiğim duygular, kalbimde garip bir sızıya sebep oluyordu. Beni fark edecek olsa daha önce fark ederdi. İçimdeki duyguları biraz indirgerken, salonun en köşedeki yerine oturdum ve ceketimin iç cebindeki yaldızlı defterimi çıkardım. 

   İçindeki kalemi hızlıca defterin içindeki ip bölümden çektim ve dolma kalemimin kapağını çıkardım. Telefonuma bağlı olan kulaklığımı çıkarıp, bir köşeye doğru hafifçe savurdum. Telefonun hoparlöründen şarkılar süzülürken, sessizce dinlemeye başladım. Düşündüğüm ve aklımdaki şeylerle şarkı yazmaya başladım. Belki bir kaç damla gözyaşı dökülüyordu, defterimin eskitme sayfalarına ama bu yazmama bir türlü engel olamıyordu. 

"Elime yüzüme bulaşınca hayat 

 Gece evime dönerim hep sallanarak 

 Kimseye kalmadı yalvaracak halim"

--

sanaçokpiskapılıyorumiğrek

ve ben hala senden geçemiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin