sonu gelen mutluluklar

500 21 165
                                    

  Elleri, ellerimdeydi. Mutluydum, huzurluydum ama içimde garip bir his vardı. Bu güzel anlar son bulacak da, ben enkazın altında kalacakmışım gibi.

  Akşam yemeğimizi yemek için girdiğimiz kafeden, sürekli güldüğümüz için kovulma tehlikesini bile yaşadık. Şimdi karşımdaki Gizel ağzına attığı patatesleri hunharca çiğnerken, onun haline gülüyordum. Gözlerini devirip, ağzını açtı ve çiğnediği patatesleri gösterdi. İstemsizce kahkaha atarken, hızlıca ağzını kapattı. Kahkaham durduğu sırada iki tane patatesi dişlerimin arasına aldım ve kendime sahte bir diş yaptım. O dışarıda gözükürken, hamburgerimden ısırık aldım. Gülüp, gülüşlerinin arasından bir filmde bana benzettiği karakteri anlattı. "Şimdi sen beni domuzcuğa mı benzettin, yiğidim?" diyip, sinsice güldüm.

  Ona doğru eğilip, burnunu ısırdım. Ağrıdığına dair ses çıkarırken, hemen dişlerimi burnundan çektim. Burnunun üzerini tutup, orayı okşadım. Ardından minik bir öpücük bıraktım, burnuna. Çektiğim ellerime hava da bir tane vurup, "Hem ısır, hem öp! Ne ala memleket! Ayrıca ben senin yiğidin değilim Emir Can." dedi. Güldüm ve hamburgerimden bir ısırık aldım. "Doğru sen benim tosunumsun! " diyip, omuzuna bir kaç kez vurdum.

  Masada bana doğru uzanıp, tıslayarak konuştu. "Bak kafedeyiz, insanlar var demem cırlarım ha!" dediğinde, yine güldüm. "Tamam koçum ya! Sakin ol sen." dediğimde, ellerini yumruk yaptığını gördüm. Kahkaha atarken, "Tamam şaka falan bir yana sen benim biricik karanfilimsin." dediğimde, gülümsedi. "Yiğidin de olabilirim ya da koçun. Bana hiç fark etmez, böyle olalım da." dediğinde, gözlerinin içine baktım.

  Huzurlu olduğu gözlerindeki o harelerden anlaşılıyordu. Bana doğru masanın üzerinden uzanıp, sulu sulu iki yanağımı öperken, güldüm. Yemeğimizi yedik ve hızlıca kasaya ilerledik. Ücreti öderken, adam bana ve bize bakıp gülüyordu. Adama gülme konusunda eşlik eden Gizel ile bir şey olduğunu anladım. Dışarı çıktığımızda, "Yanaklarımda rujunun izi çıktı dimi, haydi sen şunları sil kuşum." dedim. Boyumuzu eşitlemek için hafifçe olduğum yerde büküldüm.

  Yanaklarımdaki izleri silerken, gülmeye devam ediyordu. Doğanay'ın babasının yeri olan cafe&bar tarzı mekana gittik. Burası baya işlekti. İçeri dışarıdaki abilere selam verip, girdik. İçeriden gelen ses ile şarkı söyleyen kişinin Yener olduğunu anladım. "Yener dimi o?" diye soran Gizel'e döndüm ve başımı salladım. Büyük kapıdan içeri girdiğimizde, sahnedeki Yener bizi gördü ve "Oo! Kardeşim buranın yolunu bulabilmişsin." dedi. Güldüm ve "Zevzek zevzek konuşma!" dedim. O sırada tanımadığım bir ses Gizel'in adını şaşkınlığını belli edercesine söylerken, kaşlarım çatıldı ve Gizel ile aynı anda arkaya döndük. Dün gece burada çalışmaya başlayan barmenlerden biriydi. "Ulaş!" diyerek, Gizel'in elimi bırakması bir oldu. Onun yanına doğru yürürken, çocuk bar bölümünden çıktı. Birbirlerine sarıldıklarında, bütün hücrelerimde garip bir sinir titreşimi oldu. 

  Onların yanına doğru gittiğimde, Gizel gülümsedi. O gülümsemeni benden başkasına göstermesen, ne güzel olurdu balım! Gizel heyecanla bana döndü ve "Sana bahsettiğim arkadaşım var ya! Hani lise son sınıfta aynı sınıftaydık da, iki sene sonra aynı üniversitede olduğumuzu fark ettiğimiz arkadaşım, Ulaş!" dedi. Çocuk gülümseyip, elini uzattığında sahte bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. "Ulaş, bu da erkek arkadaşım Emir." dediğinde, uzattığı elini sıktım. "Tanıştığıma memnun oldum." dediğinde, içimden bir ses bu çocuğa onunla tanıştığıma hiç memnun olmadığımı, söylemek istiyordu. Sustum, bana sahneden seslenen Yener'e döndüm. "Gizel ben Yener'in yanına geçiyorum, istersen sende gel!" dediğimde, Ulaş'a yeniden gülümsedi. 

  Hızlıca Yener'e doğru yürüdüğümde, sinirimi hissetmiş gibiydi. Yanına ulaştığımda, omzuma vurdu. "Rahat ol! Sinirlenmeni gerektirecek bir şey yok." dediğinde, sinirimi atmak için gitarlardan birini koydukları yerden aldım. Sahneye koydukları bar taburesine oturduğumda, Gizel daha doğru düzgün kimse gelmediği için rahatlıkta en öndeki masaya sırt çantasını koydu ve bakışlarını, bakışlarıma çevirdi. Gülümsediğinde, gülümsemeye çalıştım. Sinirliyken, başarılı olamıyordum gülme konusunda. Yener ve Doğanay, Gizel'in yanına geçmişlerdi. Gülerek konuşuyorlardı, gülümsedim. Sanırım sinirim geçmişti. Çocuk zaten arka tarafa geçmişti. Eğer hala bar tezgahında durup, Gizel'e bakacak olsaydı, sinirimin düzeleceğini zannetmiyordum. 

ve ben hala senden geçemiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin