XIV

65 12 98
                                    



BTS - Heartbeat

Mehmet Bey'in odasının önündeydik şimdi. Gerçekle aramızda sadece bir kapı vardı. Cidden çok korkuyordum. Ama er ya da geç öğrenecektik.
Kapıyı tıklatırken ellerimin terlediğini hissetmiştim. Midem karıncalanıyor,bacaklarım titriyordu. Kötü bir haber gelirse ne yapardım bilmiyordum.
Kapıyı tıklatmıştım. Tıklatmamla açılması bir olmuştu kapının. İçeriden başka bir hasta çıkmıştı. Ağlıyordu. Sonra da bana sarılmıştı. Yaşlı bir kadındı. "İyi misin teyzecim? Su getirsin mi kardeşim?" "Yok kızım sağol. Az önce torunumun kanseri yendiğini öğrendim de, mutluluktan yani..." "Ne kadar güzel bir haber bu teyzecim geçmiş olsun!" "Sağ ol yavrum. Allah size de şifa versin." yüzümdeki hem sevinç hem hüzün birleşirsek bir yüz ifadesi oluşturmuştu ve"Teşekkür ederim." demiştim. Sonra da teyze gitmişti.

Doktorun yüzünü gördüğüm an yüzümdeki kaygıyı silip yerine umutlu bir yüz ifadesi takınmıştım. Tabi ne kadar inandırıcıysa...

"Aa gelin çocuklar gelin. Size haberlerim var." yüzünde anlam veremediğim bir ifade vardı. Anlayamıyordum. Ya da anlamak istemiyordum. Ben de bilmiyordum.
"Evet sonuçlarımız geldi. Hemen inceliyorum. Biraz bekleticem sizi." "Sorun değil." Yüzü şekilden şekile giriyordu. Ama hâlâ anlamıyordum. Ve bu beni daha çok kaygılandırıyordu.

Beş dakika sonra doktor sonuçları masaya bırakmış ve derin bir iç çekmişti. Bu iç çekiş neydi, neyin nesiydi? Birazdan öğrenecektim. Ama öğrenmeye hazır mıydım?

"Evet. Sonuçlara gelirsek, biraz kötü." "Nasıl yani biraz kötü, uymadı mı iliğim?" "Yani tam olarak öyle denemez Ülkücüm. Şöyle açıklayayım, ilik uyum-uyumsuzluk testlerinde üç ihtimal vardır. Birincisi uyar. İkincisi uymaz. Üçüncüsü ise tam olarak uymaz. Sen bu üçüncü ihtimale giriyorsun." "Ya..Yani ve..re...veremiyor muyum?" "Maalesef Ülkücüm. Ama bu bir son değil." yanaklarımdaki gözyaşlarını hissedebiliyordum. Tek noktaya odaklanmış öylece kalakalmıştım. "Ülkü" "Abla dünyanın sonu değil buluruz iliği."Bir şeyler diyolardı ama anlamıyordum. Oturduğum yerden kalkmaya çalışamıyordum bile. Kafam iyi değildi. Oturduğum koltuktan önce dizlerimin üstüne düşmüştüm. Düştüğüm an ikiside yanıma gelmişlerdi sanırsam. Ilgaz yüzümü iki avucunun arasına aldı. Gülümsediğimi hissetmiştim o an. Sonrası ise karanlık...

Hayır ya...
Ben nereden bulucam şimdi?
Kim olabilir?
Kim uyumlu olabilir?


Yürüyordum. Nereye gittiğimi bilmeden. Soğuğu veya sıcağı hissetmeden. Kimseyi duymadan. Denilenlere takmadan. Sadece yürüyordum. Hiçbir şeyi takmıyor olabilirdim. Ama lanet olası şu düşüncelerimden kurtulamıyordum. Aklımdaki düşünceleri susturmaya gücüm yetmiyordu. Sanki biri beni durduruyordu. "Düşün!" diye zorluyordu. O yüzden elimde olmadan düşünüyordum.
Yürürken taşları ayağımla tekmeleyip etrafa fırlatıyordum. Kime gelirse gelsin, umrumda değildi. Tam bir taşı daha tekmelemiş sıradakini tekmeleyecekken, biri omzumdan tuttu. Arkamı döndüğümde bir anda karşıma babam çıktı. "Baba! Se...sen ge..gerçek misin?" gözlerimden yaşların yanaklarımı ıslattığını hissediyordum.Ama onlara aldırış etmeden babama sarılmıştım. "Ülkü,bak kızım. Ilgaz iyi olacak. İnan bana. Her ne olursa olsun o iyi olacak. Ama senin güçlü olman gerekiyor. Annenle ikinizi de çok seviyoruz... " devamı yoktu. Biranda kaybolmuştu."Baba! Baba! Nerdesin? Ne olur gitme! Size ihtiyacım var baba!" daha fazla bir şey söyleyemeden dizlerimin üstüne çöküp bağırırken bulmuştum kendimi. Bir taraftan da hala ağlıyordum. "Baba! Gitme..." ağzımdan başka kelime çıkartamadan nefes alışverişim düzensizleşti. Sanki biri beni boğuyordu. Hızla soluk alıp vermeye çalışmıştım...

"Gitme!" "Abla sakin ol ben buradayım. Gitmeyeceğim. Sadece rüya gördün. Hiçbir şey olmayacak."

Rüyaymış...


Ellerim titriyor alnımdan terler akıyordu. Sırtım sırılsıklam olmuştu. Yanı başımda da Ilgaz bana sarılmış saçlarımı okşuyordu.

"Oh tamam geçti,geçti. Sakin ol. Aaa Mehmet Abi gel. Ablam kötü bir rüya görmüş. Çok kötü uyandı az önce."

"Hemen gelmeye çalıştım. Normalde gelecektim. Ama arkadaşınıza da dedim hastaneye kriz geçiren bir hasta geldi. Senin böyle bir durumda olduğunu bilsem ilk sana gelirdim Ülkücüm. Aç bakayım gözlerini bir kontrol edelim"

"Arkadaş mı?" " He evet Ateş Abi. Onu ben çağırdım. Seni aramış. Ben de durumu söyledim." diye muzip bir gülüşle çıkıştı Ilgaz "Şuan nerede?" "Kapıda bekle çağırayım" koşarak kapıdan dışarı çıktı birkaç saniye sonra Ateş, arkasından da Ilgaz odaya girmişti.

"Ülkü! Kızım sen beni delirtmeye mi çalışıyorsun? Sana bir şey olunca beni ara demedim mi? Ilgaz da olmasa hiçbir şeyden haberim olmayacak! Hiç değerimiz kalmamış..."
"Ateş biranda oldu. Ben bile anlamadım nasıl olduğunu. Hem nasıl söz öyle değerimiz yokmuş falan. Tabiki de değerlisin benim için."
"İyi bari neyse sana bir haberim var." yüzü düşmüştü. Söylemek istemediği ama içinde de tutamadığı belliydi. "Söylesene o zaman!" Elimi tuttu, "Ama üzülmek yok tamam mı Ülkü?" demişti. Tedirgin olduğu her halinden belliydi. Bu hali beni de korkutmaya başlamıştı.
"Tamam. Hadi söyle!" "Ülkü,ben de örnek verdim..." derin bir nefes almış ve elimi sıkı sıkı kavramıştı. "...ama benimki uyumsuzmuş. Çok üzgünüm."

Üzülmüştüm. Ama yıkılmamıştım. Biranda gelen bir pozitiflikle "Neden özür diliyorsun ki? Bu senin hatan değil. Senin elinde olan bir şey bile değil. Cidden üzme kendini. Ben de üzmeyeceğim. Ilgaz da üzmeyecek değil mi ablacım?"

"Bunu bana mı söylüyorsun? Ben ne zaman kendimi üzdüm abla? Kendini kahredip duran sensin. " Ilgaz bunları dedikten sonra hep birlikte gülmeye başladık.Haklıydı. Hiçbir zaman kendini üzmemişti. Nedense bu işlerin uzmanı bendim.

...

"Hıhı evet. Doğru. İlkokul öğrencisi lösemi hastası. İlik nakli için bekliyor. Ve acil. Çok teşekkür ederim. İyi günler." Yine bir haber ajansıyla görüşmüştüm. Kardeşime ilik bulabilmek için. Gerekirse Türkiye'nin her yanına haber yayacaktım. Ama bulacaktım o iliği...

...

Koşarak sınıfa girmiştim. Geç kalmamalıydım. Sınıfa girdiğimde kimse yoktu. Cidden mi? Sonra kolumdaki saate bakmıştım. Tam saatinde gelmiştim halbuki. Sonra telefona bakmıştım. Ne? Yaaaa uff! Dün saatleri bir saat geri olıyorduk, unuttum! Telefon kendini direkt almış ama kol saati alamamış mantıken. İnsan sabah kalkınca neden telefona bakmaz ya! Puffff... Neyse gideyim de bir kahve içeyim bari diye düşünmüştüm. Kahvemi alıp çimenlerin üstüne oturmuştum. Ve Heartbeat isimli şarkıyı açmış, sırtımı ağaca yaslamış bağdaş kurmuştum. Gözlerim zaten benden izinsiz kapanıyorlardı. Rüzgarın hafif esintisi saçlarımı uçuştururken biraz da olsun düşünmemeyi ve kendimi müziğin akışına bırakmayı düşünmüştüm. Yapmıştım da.

Çok güzeldi. Şarkı bitmiş ve ben gözlerimi açmaya gerçek hayatla bağlantılarımı tazelemeye çalışırken omzumdaki baskıyla irkilmiştim...


********************
-Acaba o kim?
-Acaba Ülkü kardeşi Ilgaz'a uygun iliği bulabilecek mi?
-Acaba Ilgaz iyileşecek mi?
Merhabalar...
Bu sefer daha uzun yazmaya çalıştım. Olaylar gelişirse daha da uzun yazarım. Gelişmezse kısa kısa devam ederim.
İyi geceler...




Hayalet (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin