‘’Uzak dur benden.’’
‘’Neden?’’
‘’Anlayabileceğini sanmıyorum.’’
‘’O kadar da anlaşılmaz biri sayılmazsın.’’
‘’Ah, sadece dışarıdan. İçimdeki kasırgadan haberiniz yok.’’
‘’Anlat öyleyse. Anlayamasak bile, kurtul içindeki fırtınadan.’’
‘’Hayır! Bak bana!
Şu halime bir bak!
Görüyor musun ne haldeyim?
Acımı hissedebiliyor musun?
Deliriyorum.
Bütün beyin hücrelerimle, her zerrem.
Tek tek deliriyor.
Beynim patlayacak anlıyor musun?’’
‘’Sakin ol lütfen.’’
‘’Olamam!
Deli miyim diye düşünürken deliriyorum ben.
Kavrayamazsın bunu.
Deliren biri deli miyim diye sorgulamaz, öyleyse ben deli değilim diyorum.
Ama ya deli değilim derken sorgulamamış oluyorsam?
Bu bu şekilde sonsuza dek gidiyor anlıyor musun?
Bu iki soru beynimde milyon kez yankılanıyor.
Ve durmuyor!
Durdur!
Lütfen!
Durdur şunu!’’
‘’Gözlerime bak. Çok fazla düşünüyorsun.
Odaklan.
Anladın mı? Odaklan.
Bir yerde bitmek zorunda tüm bu sorular.’’
Anlamıyordu.
Gerçekten bitebileceğini sanıyordu.
Oysa bitmeyecekti.
Bir ağacın yaprağı hakkında düşünürken bile delirmenin eşiğine gelmek ne demek bilmiyordu.
Bu kısır döngü hep devam ediyordu.
‘’Sonsuza dek sürecek değil ya?’’
‘’Ah, sürecek bayım.
Sonsuza dek.
Hatta ötesine.
Sürecek.’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Parmak Uçlarını Kazıtan Kadın
NouvellesGözlerinizi kapatıp yatağınızda yan döndüğünüzde, sol tarafınızdaki boşluğu doldursun diye değil, boşluğu daha çok hissedin diye var bu mektuplar. Bu kadın, parmak uçlarını kazıttığı için yazıldılar.