''Can almak senin ruhunun bir parçası değil Piraye. Acımasızlık. Bu sen değilsin. Kendine beni kattın. Birbirimize karışıp bir bütün olalım diye çok uğraştın Piraye. Ama biz gri olamadık sevgilim. Ortayı bulamadık. Ben seni kirlettim sadece. Ben Siyah’ın insanlarındanım. Benim dünyam gece başlar. Caniyim ben Piraye! Bak ne hale getirdim seni! Neden sevdin beni hiç anlamadım zaten.’’
----------------------------
‘’Ne dedin sen?’’
‘’Hiç. Hiçbir şey.’’ Dedi kafasını sallayarak.
Elindeki silaha baktı bir kez daha.
Ufacık hissediyordu kendini biraz önce. Oysa şimdi ellerinde tuttuğu soğuk metal sanki sadece hedefini değil, onu da ölümle kaplamıştı. İçi ürperiyordu. Ve öldürücü bir gücü parmaklarının arasında tutarken, ufak hissetmiyordu. Olabileceği en büyük halinde hissediyordu. Ruhu taşarken bedeninden, karşısındaki kadına baktı. Siyah saçları terden alnına yapışmış, ağladığı için rimeli akmıştı. Gözleri şiş ve kandan kıpkırmızıydı. Dudağındaki kan kırmızısı ruj yanağına doğru dağılmıştı. Yüzünde morluklar vardı. Eğilip yere tükürdü. Dizlerinin üstüne çökmüş, iki adam tarafından tutuluyordu karşısında. Bir kez daha kadına acıyan gözlerle baktıktan sonra, onu tutan iki adama döndü. Silahını onlara doğrulttu.
‘’Siz. Toz olun.’’
Dudaklarından dökülen bu üç net ve çelik gibi keskin kelime oldukça net bir biçimde adamlara ulaşmış olmalıydı ki, birkaç saniye sonra karanlık depoda sadece Umay ve Piraye kalmıştı. Umay, titreyen elini yavaşça indirdi. Dizlerini kırdı ve Piraye ile aynı hizaya gelecek şekilde durdu. Çenesinden tutup hafifçe başını kaldırdı. Kan çanağı gözlerine uzun süre baktı. Sonunda konuşan, Piraye oldu.
‘’Ne dediğini sormuştum.’’ Dedi genizden gelen bir sesle. Umay tek kaşını kaldırdı.
‘’Ne zaman dediğim şeyi?’’ Anlamazlıktan geliyordu ve Piraye farkındaydı.
‘’O gece. Özen’e dediklerin.’’ Ölümle bu denli sarmaş dolaş bir halde olan biri için, fazla tehditkâr bir ses tonu vardı.
‘’Pekâlâ, madem bilmek istiyorsun.’’ Dedi ayağa kalkarken. Piraye onu izliyordu. Her hareketini kusursuzca yapışını, son dakikalarında bile hayranlıkla izlemekten alıkoyamıyordu kendini.
Umay, boğazını temizledi ve konuştu.
‘’Siz beyazın insanlarısınız demiştim ona. Öyle saf, öylesine iyisiniz ki. Bir çiçeğe fazladan birkaç dakika ömür vermek, bir hayvan susuz kalmasın diye kendini feda etmek sizin doğanızda. Can almak senin ruhunun bir parçası değil Piraye. Acımasızlık. Bu sen değilsin. Kendine beni kattın. Birbirimize karışıp bir bütün olalım diye çok uğraştın Piraye. Ama biz gri olamadık sevgilim. Ortayı bulamadık. Ben seni kirlettim sadece. Ben Siyah’ın insanlarındanım. Benim dünyam gece başlar. Caniyim ben Piraye! Bak ne hale getirdim seni! Neden sevdin beni hiç anlamadım zaten.’’ Dedi. Kızarmıştı. Eli titriyordu. Sinirli değildi, sadece üzgündü. Piraye uzun uzun ona baktı.
‘’İçindeki iyiliği aradım Umay. Biz birlikte gri olalım istemedim ben hiç Sen gri ol istedim. Ben beyazımla kalayım. Hem, hem sen beni kirletmedin ki! Ben kendi isteğimle gri oldum Umay. Sen çekmedin beni siyah’a. Ben içimdeki siyahı dinledim sadece. Çünkü benim de içimde kötülük var. Tıpkı senin içindeki iyilik gibi sevgilim. Ben onun peşinde koştum yıllarca. Hep onun için savaştım. En umutsuz anımda siyah geldi yanıma, Özen’i öldürdüm. Komik olan ne biliyor musun? Pişman değilim. İyice kirlendim sanırım, ne dersin? Ama beni sen kirletmedin sevgilim. Siyah’ın İnsanlarından olmayı ben seçtim.’’
Konuşurken kim bilir kaç kez sesi titremiş, tıkanmıştı. Ama söylemişti ya söyleyeceğini, gerisinin önemi yoktu. Merakla Umay’a baktı. Bir cevap bekliyordu karşısındaki adamdan. Bir müddet sonra cevabı Umay değil, silahı tutan eli verdi.
Bu kez tam alnının ortasına değen namlu, ölümün soğukluğuyla tüm bedenini ürpertmişti. Piraye ölümü bekliyordu. Yaşamaya çalışmaktan çoktan vazgeçmiş, ölümün huzurunu bekliyordu.
‘’İzin veremem Piraye. Değil siyah, gri olmana bile dayanamam ben. Beni seven kadın beyazdı. Evlendiğimiz gece giydiği gelinlik kadar beyazdı. Benim hiç olmadığım kadar, beyazdı. Kirlendin sevgilim. Bu dünya seni kirletti. Benim gibi doğuştan kirli olanlarla olmak en büyük hatandı sevgilim. Şimdi seni ödüllendireceğim. Sonsuz huzurunda, sana bahşettiğim bu kirli ölümü hatırla ve asla bu kadar kirletme ruhunu.’’
Piraye yutkundu.
Gözlerini sımsıkı kapadı.
Artık gözleri batıyordu.
Umursamadı.
Bastırdı.
Bu hissedeceği son acıydı.
Bu hissedeceği son duyguydu.
Ve silahın namlusunun sesi, duyduğu son ses oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Parmak Uçlarını Kazıtan Kadın
Historia CortaGözlerinizi kapatıp yatağınızda yan döndüğünüzde, sol tarafınızdaki boşluğu doldursun diye değil, boşluğu daha çok hissedin diye var bu mektuplar. Bu kadın, parmak uçlarını kazıttığı için yazıldılar.