Yaralanmak.

317 46 3
                                    

‘’Siz hiç yaralandınız mı bayım?’’

‘’Ah, evet çocukken çok yaralandım. Bilirsiniz düşe kalka büyüdük.’’

Gülümsedi. Olmayan içtenliği ile.

‘’Hayır! Gerçekten yaralanmanızdan bahsediyorum.’’

Tek kaşını kaldırdı.

‘’Bıçak ya da kurşun yarası gibi mi?’’

‘’Ah bayım! Ne kadar basit düşünüyorsunuz.’’

Eliyle kalbini gösterdi.

‘’Buradan. Tam buradan. Yaralandınız mı hiç? Fiziksel olarak değil elbette.’’

Hala şaşkındı.

‘’Siz yaralanmışsınız sanırım küçük hanım.’’

‘’Evet. Fiziksel değildi elbette, belirttiğim gibi. Ama keşke fiziksel olsaydı dedirtiyor bazen. Öylesine derin bir yaraya sahibim ki, beni öldürse yeğlerim dedirtiyor bana! Batıyor kalbimin dört köşesine bıçaklar bayım! Kanıyor, dört bir yanından.’’

Kadını kolları arasına aldı.

‘’Anlatın lütfen.’’

‘’Bir adam vardı. Sevdim. Genç ve aptalım, elbette seveceğim, en doğal hakkım! Oysa çok gördü bana. Ruhsal acı nedir bilir misiniz? Ben çok iyi öğrendim sayesinde. Çok farklı zamanlarda sevdik birbirimizi. O bana âşıkken fark etmedim bile onu. Ben onu fark ettiğimde ise o benden çoktan geçmişti. Ama ben geçemedim işte ondan, görüyorsunuz ya! Söylediği her kelimenin her harfi beni artık sevmediğini anlatırken bana, her harf birer bıçak gibi saplandı kalbime bayım. Önce kalbime, sonra bütün bedenime. Nefes alamıyorum bayım.

Nefes alamıyorum.’’

''Çok acelecisiniz sevmekte küçük hanım.''

''Yaşamakta da öyleyim bayım. Attığım her adım, ettiğim her kelime aceleci. Fakat şimdi nefes alamıyorum bayım.''

''İyi misiniz?''

''Ah, iyi olacağım. Sonsuzluğa gidiyorum.''

Parmak Uçlarını Kazıtan KadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin