Bu bölüm Jimin'i medyada ki haliyle düşünüyoruz.
***
Jimin, büyük bir sinirle önündeki kapıya geçiriyordu yumruklarını. Bir adam nasıl olur da, onu hem mutlu hem de aptal edebilirdi anlayamıyordu. Şuan o kadar sinirliydi ki, bu kıskançlığının sebebini bile kavrayacak durumda değildi. Yoongi'ye olan hisleri, gün geçtikçe artıyordu ve bu Jimin'in başedemeyeceği boyutlara geliyordu.
Yumrukladığı kapı yavaşça açılmış ve Yoongi girmişti görüş alanına. Bu kadarını tahmin etmediğinden, kalbi ağzında atıyordu ve dudaklarına şaşkınlık dolu bir gülüş hakimdi.
Jimin, kıskançlıktan gözü döndüğünü belli edercesine sinirle Yoongi'yi içeri ittirmiş ve kapıyı ardından kapatmıştı. Ona küs değil kırgındı ve Yoongi onun sürekli damarına basıyordu, bilerek ve isteyerek. Jimin asla sakin kalabilen biri değildi.
"Derdin ne senin!?" Bağırdı Jimin. Adımlarını Yoongi'ye doğru attıkça, geri geri gidiyordu.
Ama bu sefer önlemini almıştı Yoongi. O gün marketteyken boş bulunmuş, ipleri Jimin'in eline vermişti. Aynı şekilde maç günü de olacakları tahmin edememiş, yine Jimin'e karşı nakavt olmuştu.
Şimdiyse durum farklıydı. Yoongi, Jimin'in bu hallerine deli oluyordu. Birbirlerine kaçık gibi davranıp, deli olurcasına karşı karşıya geldikleri bu anlar Yoongi için en özeliydi.
Bilerek ve isteyerek, Jimin'in kuyruğuna basacaktı. Çünkü genç olanın sınırını bulmuştu. Piyonları da ona göre oynatıyordu.
"Ne oldu, kıskandın mı yoksa?" Jimin'in yüksek sesine karşı, onu delirtecek bir sakinlikte konuşmuştu Yoongi.
Jimin sinirle ellerini saçlarından geçirdi ve tekrardan gürledi, "Demek ben öpemeden bir başkası öpecekmiş seni, öyle mi?!"
"Neden olmasın? Sonuçta sevgilim bile değilsin."
Yoongi'nin beklemediği anda, onu kendine doğru çekti ve bir elini ensesine, diğer elini de beline yerleştirdi Jimin.
Kendini keybetmişti sanki, Yoongi sendeleyerek Jimin'e tutunduğunda, küçük olan dudaklarını önce boynuna bastırdı.
Sinirini çıkarır gibiydi, sakin bir öpüşten çok.
Hemen ardından, dayanamayarak çenesine çıkardı öpüşlerini. Dudaklarını belirli yerlere basıyor ve bir süre bekletiyordu Jimin.
Yoongi, şoktan ne yapacağını bilememişti böyle bir şeye karşı. Gözleri kayıyordu, dayanamıyordu sanki. Aralarında ki çekim, öyle can yakıcıydı ki buna tav olmaması imkansızdı.
"Demek bu dudakları benden önce öperlerse kahrolurum, ha?"
Bu sefer de dudaklarını, elmacıklarına bastırdı.
"Şuan büyük oynuyorsun," nefes nefeseydi Yoongi. "Yapma."
Geri çekilmedi Jimin. Bu sefer kulağının tam altını öptü. Ve her defasında, daha çok kendine çekiyordu Yoongi'yi.
Büyük olan, ellerini Jimin'in beline sardı ve bilerek kendini ona bastırmıştı.
Jimin'i öpmek istedi ancak durmayı seçti bir süre. Şuan küçük olan çok sinirliydi ve kabul edelim hâlâ araları düzelmiş değildi. Yoongi, Jimin'in onu öpmesi için yalvaracağı günleri düşünerek durdurmuştu zaten kendini.
"Demek," dedi Jimin, soğuk ellerini Yoongi'nin tişörtünden içeri sokarak. "Dışarda dostuma sahip olmak isteyen milyon tane insan var."
"Sana ne bundan?"