32

3K 331 101
                                    

Jimin, telefonun kenarını ısırıp, karanlık odanın içinde sakin olmaya çalışarak, içinden sıralıyordu düşüncelerini.

Yoongi, yanında uyurken onu rahatsız etmemeye çalışarak oturur pozisyona getirdi kendini ve Jungkook'la konuşup konuşmamayı düşündü.

Son bir haftadır yaptığı gibi.

Ve evet, bir haftadır Yoongi'yle birlikte kalıyorlar, aynı yatağı paylaşıyorlardı.

Ama Jimin'in aklı o kadar doluydu ki, işte bile kafasını Jungkook'a yormaktan alamıyordu kendini. Her sabah sekizde mesaiye başlamak onu fiziksel olarak yeterince yorarken, ruhsal açıdan da epey hırpalıyordu.

Jungkook'la konuşamadıkça, sevdiği her şey ona bir eziyetten farksızdı.

Yoongi vardı yine. O da şu aralar çok yoğundu. Bazen eve gelmiyordu çok geç saatlere kadar çalışıp, büroda kaldığını falan söylüyordu. Ancak Jimin takılmıyordu bunlara. Daha doğrusu takılamıyordu.

Kısacası, yalnızdı.

Şuan da Jungkook'a yazmayı ve tekrar özür dilemeyi istiyordu.

Kardeşinin yokluğu, canını epey yakıyordu çünkü.

Geçte olsa yazmaya karar verdiğinde asla beklemediği bir şey olmuş, mesajı Jungkook atmıştı.

Heyecan ve midesinde ki tuhaf kasılma hissiyle açtı telefonu hızlıca. Korkmuş ve gerilmişti. Jungkook'tan 'senden nefret ediyorum' temalı mesajlar alacak olmaktan korkmuştu.

Ama öyle olmadı.

Jungkook: Hyung müsait misin?

Jungkook: Seninle konuşmam lazım.
Daha doğrusu artık konuşmam lazım.

Annesinden haberlerini alıyordu Jungkook'un. Günlerdir odasından çıkmamış, yemek bile yememişti.

Bayan Jeon sıklıkla odasına gelmiş ve her defasında Jungkook'u ağlarken bulmuştu.

Ne hissettiğini kimsenin anlamaya gücü yoktu. Çünkü kimse bunu anlayamazdı. Onların gördükleri yetersizdi.

Jungkook gerçekten yıpranmıştı.

Uyumuyordu artık.
O günden beri uyumuyordu. Hiçbir şey yapmıyor. Sadece boş boş bakıyordu.

Tüm aile kendisine bir şey yapacak olmasından korkmuş, psikolog bile önermişlerdi ancak faydasızdı.

Namjoon amcanın, şifalı çayları bile işe yaramıyordu.

Hatta Namjoon amca bile, yeğenin bu durumu için kendini harap etmiş, çay içmeyi bırakmıştı.

O da sadece uyuyordu.

Jimin: Jungkook!

Jimin: İyi misin?

Jimin: Arayayım mı seni?

Jimin: Bana çok kızgın mısın?

Jimin: Küs müsün?

Jimin: Seni seviyorum. Özür dilerim. Ne olur affet beni olur mu? Ben gerçekten
aptalım. Çok endişelendim.

Jimin: Günlerdir seni düşünüyordum. Özledim seni. Kardeşimi özledim.

Jungkook: Hyung, sakin ol.

basorexia ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin