Dong-hyun : Aa, haberin yok muydu?
Arzu : Ne hakkında?
Dong-hyun : Minji ile birlikte dün gece Paris'e uçtular. Bende sabah annesinden öğrendim.
Arzu : Mi..minji??
Neden bu kadar şaşırdığına anlam veremeden konuşmaya devam etti.
- Zaten evlenecekler. Beraber tatil yapmak istediklerini söylediler. Ben de izin verdim. Başka sorun yoksa eğer işine dönebilirsin.
Arzu, tek kelime edemeden odadan çıktı. Ayakları zorla hareket edip bedenini götürüyordu resmen. Diyemedi " Jimin bunu yapmaz, bırakmaz beni. " diye.
Kapının kapanmasının ardından koridorda yürümeye başladı arkasında Taehyung'un onu takip ettiğinden habersiz. Bahçeye kadar çıktı. O gün hastane bahçesinde jimin'in oturduğu banka baktı bir süre. Yavaş yavaş ilerledi oraya doğru.. gözlerini kapatmıştı.. ki olduğunu sormuştu.
Ve ona " Sen benim kadınımsın. " demişti. Ve o gün " sana hiçbir zaman yalan söylemedim. " demişti. Banka doğru bağırarak.
- SENİN KADININ BENİM DİMİ? YALANCI!!!!!! SEN KOCA BİR YALANCISIN PARK JİMİN!!!! YALANCI!!!!
Etrafında olan insanlar ona bakarak konuşuyorlardı.
" Delirmiş doktor sanırım."
" Hastane sürekli bir şeylere skandal oluyor. "
" Gerçekten yazık.. Ne yaşıyor kız? "
Taehyung, Arzu'nun yanına koşarak gidip arkasından sarıldı.
- Lütfen, sakin ol. Sadece sakin ol.
Arzu : YALAN SÖYLEDİ! KANDIRDI BENİ!!!
Taehyung, kollarından kendine doğru çevirip yüzünü gögsüne yasladı. Saçlarına hafif dokunuşlar bırakarak.
- Ağlama. Lütfen..
Arzu kollarını Taehyung'un beline doladı ağlamasını susturmaya çalışarak, dilinde sadece bir ismi susturamadı.
-ji-jimin.. kalbim çok acıyor.. Taehyung.. kalbim çok ama çok acıyor..
Taehyung, ağlamaklı bir ses tonu ile.
- Biliyorum.. üzgünüm..
______________________________________
Nisa, Dilara'nın kaldığı odaya girdi. Yavaş adımlar ile ona doğru ilerledi. Elini tutarak ağlamaya başladı. Söz vermişti ona. Bir şey olmayacaktı ona ama şu an ölüm kalım savaşı veriyordu. Özlemişti onu, hem de çok. Şimdi ilacı içeceğini söyleseydi engel olurdu ona. Onu hiç dinlemeden..
Joon-seo arkasında dikilip bir süre onu inceledi. Zor da olsa konuşmaya başladı.- Nisa..
Nisa, ellerini kullanarak gözlerinde ki yaşı sildi. Ona dönüp gülümsedi.
- Efendim oppa?
- O.. iyileşecek. İnan bana..
Nisa : Tabii ki, iyileşecek. Yoksa onu döverim.. beni bu kadar üzemez..
Joon-seo : Kesinlikle öyle.
Elini omzuna koyarak.
- Artık planı devreye sokuyoruz. 2 gün sonra başlayacak. Tamam mı?
Nisa : Hazırım ben.
Joon-seo : Biliyorum. Hadi bakalım!
___________2 gün sonra ____________
Yemek masasında oturuyorlardı. Tanışma yemeğiydi bu. Jin'in ailesinin Nisa ile tanışma zamanıydı. Jin'in annesi özel yemekler hazırlatmıştı bu akşam için. Her şey özel olsun istediler. Oğulları bir kızı ilk kez tanıştırıyordu çünkü. Jin'in annesi gülen bir yüzle birlikte.
- Demek doktor bir gelinimiz olacak. Çok sevdim kızımı, oğlum kesinlikle gelinimi tüm ailemizle tanıştırmalıyız.
Nisa : Teşekkür ederim efendim.
Kang-dae : Eğer yemekler bittiyse içeriye geçelim.
Masadan kalkıp oturma odasına geçtiler. Hizmetçiler masayı toplarken onlar sohbet ediyordu. Kang-dae, oğluna dönerek.
- 1 hafta sonra kurul toplantısı olacak.
Jin şaşırarak : daha erken değil mi?
Kang-dae : Öne çekildi. Jimin ortada yokken bizim için büyük şans.
Jin : Ama baba..
Kang-dae hafif Öksürerek.
- Bu konuyu sonra konuşalım.
Nisa ayağa kalkarak.
- Lavoba neredeydi efendim?
Jin : Ben göstereyim, gel hayatım.
Nisa onunla birlikte lavobanın önüne kadar geldi. Jin gülümseyerek.
- Beklememi ister misin?
Nisa : Hayır.
Jin : Sinirli misin?
Nisa : Gerginim sadece.. aramızda resmi bir şey yok ama annenle beni gelini olarak tanıştırdın.
Jin gülümsemeye devam ederek.
- Olacak şeyler zaten? Hadi içeri gir.
Nisa bir şey demeden içeri adım attı. Kapıyı kapatıp bir süre bekledikten sonra kapıyı açtı. Etrafına bakarak mutfağa doğru ilerledi. Hizmetli onu görünce.
- Bir şey mi istediniz efendim?
Nisa " Su. " diyebilmişti sadece.
Hizmetli gülümseyerek.
- Tabii ki.
İçeriden bir gürültü gelince doldurduğu su bardağını Nisa'ya uzatarak koştu gürültünün geldiği yere. Nisa fırsattan istifade onlar için pişirilen çayın içine bir kaç adet hap attıktan sonra karıştırdı. İçinde eridiklerinden emin olduktan sonra bardağında ki suyu içip içeriye doğru adımladı. Kırılan vazoya göz atarken Jin'in annesi.
- Ah.. yavrum ayağına batmasın.
Nisa gülümseyerek kadının yanına doğru ilerledi. Koltuğa oturduklarında Kang-dae gergin bir şekilde.
- Çayı getirin artık!
Hizmetçi başını eğip mutfağa koşar adımlar ile gidip fincana koyulmuş çayları alıp içeriye doğru ilerledi. Çaylar yudumlanırken Nisa onlara bakıyordu çayı içiyormuş gibi yapıp. Kang-dae esneyerek.
- Uykumu getirdi sanki..
Ayağa kalktığı anda dönen başı ile yerine oturdu. Nisa, Jin'in annesine baktığında çoktan uykuya dalmıştı bile. Yanında oturan Jin'in bakışlarını üzerinde hissedince gergin bir şekilde ona doğru döndü. Göz bebeklerinin kaydığını farketti ama kalbini tutuyordu. Nisa endişe ile.
- Seokjin..
İlk defa ona Bu isimle hitap etmişti. Jin zorla gülümsemeye çalışarak elini kalbinin üzerinden kaydırdı yavaşça.
- u-uyku ilacı.. ka-kalbim için.. iyi değil..
Nisa korkuyla gözlerini Jin'e dikerken gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı her şeyin farkında olan Jin'den habersiz..
Herkese merhaba! Uzun zaman oldu ve finale de çok az kaldı.. 😭 BTS WORLD oyununu indirdiniz değil mi??😋 sağlıcakla kalın!!💕 sizi seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Crystal snow
FanfictionBTS üyelerinin de içinde bulunduğu Geçmiş de yapılan hataların gelecekte nasıl bir hâl aldığını ve sırlarla dolu hastane çatısı altındaki hikayemize göz gezdirmek ister misiniz ? 🍀☄🌟